11/02/2016 | Yazar: Fırat Varatyan

Halkların ağıtları bitmedi bu ülkede, devlet zafer şarkıları söylerken.

Bir bodrum katında katlettiler bu sefer insanlığımızı. Sustuğumuz yerden vurdu keskin nişancılar canımızı. Yakılmıştık, yıkılmıştık ama hiç bu kadar tutsak kalmamıştık. Bir bodrum katında su diye haykırdı insanlık.

Biz, “LGBT’ler barış istiyor” derken barışa susamış canımızdan vurulduk. Kaç kişi olduğumuz önemli değil o bodrum katta yok olduk. Bunun ötesi olmaz dediğimiz her yerde katliamın şiddeti bir doz daha artıyor koca insanlık minicik bir bodrum katta ölüyor. Utancımdan gözümün yaşı akmıyor, kinimden göğsümün tam ortası acıyor, şu yazıyı yazmak utandırıyor. Bunun acısını duymak utandırıyor, bir yerde insanlar katledilirken güle oynaya yaşıyor olmak utandırıyor, susan insanlar utandırıyor ama emri veren insanın nefesinde tek bir düzensizlik olmuyor. Kahrolasıca değerlerin değerinden küçük müydü insanların hayatı doğuda? Bir bodrum katı kışın ortasında susuzluktan kururken öldürüldü.

Kendi tanık olduğum süre boyunca ve daha eski tarihler boyunca sindirilmeye çalışılmış milyonluk bir halk kitlesini öldürmekten vazgeçmeyen, susturmaktan vazgeçmeyen bir devlet ne kadar meşrudur sorusu yankılanıyor beynimde. Öncesinde Güneydoğu ve Doğu Anadolu, sonrasında yakılan yıkılan evler ve öldürülen kimseler üzerinden tüm Anadolu kucağında yer açtı Kürt halkına. Ama bu toprakların sahibi olduğunu iddia eden devlet kabul edemedi bir türlü bu coğrafyanın toprağına, suyuna, havasına kanıyla karıştırdığı koca halkları. Kimisini kovdu, yetmedi vurdu, yetmedi görmedi yok saydı. Hep elini uzattı evet ama o elden kılıcını da silahını da bir türlü indirmedi. Korkuttuğunu sandığı yerde koca bir direniş başlattı. Bitirdiğini sandığı yerden yeni yeni destanlar başlattı. İnfaz etmek erk zihniyetin benmerkezci sonucudur ve devlet erkliğini sonuna kadar konuşturdu.

Halkların ağıtları bitmedi bu ülkede, devlet zafer şarkıları söylerken.

Kanla kazanılmış zaferi kutsal sayan nice insan fark edemedi öldürülen beyinlerle kaybolan nice fikri, sevgiyi, kişiliği. Mübarekleştirilmiş insancıklar katletti tanrının mübarek eserini.

Bir insan bedeninden kutsal sayıldı bir avuç toprak. Lanetlediği insanları kutsal saydığı topraklara kattı bu devlet. Tekleştirme politikası başarılı olamadı bu kadar katliamın içinde bu ülkede. Önce Ermeniler ve Kürtler var sanıldı sonra Çerkezler, Gürcüler, Lazlar LGBTİ’ler… Onlar bunlar herkes var. Bu kadar kalabalığı sindiremeyen devlet eline silahını aldı. Barış dediği yerde kan akıtmaya başladı, meydanları sokakları eski çağlardan günümüze direnmiş bahçeleri yapıları kana buladı.

Vicdanımı sorguluyorum şimdi sustuğum tüm yerlerden. Nerden baksam ahmakça ve aptalca olan bu zaferlerden. Utanıyorum şimdi bu zaferlere sevinebilen kimselerden. Naptık biz bu kadar kör olacak? Nasıl başardık vicdan denen mahkemeyi susturmayı? Bir kalbiniz vardı bayım lafı süslerden şehirlerin duvarlarını. Nasıl unuttuk sol köşemizde insan sevgisiyle atan o zavallı organı? Buraya politika siyaset yazmayı ne çok isterdim. Kaybettiklerimin sebebi olmasalardı şayet. Şimdi bu kanların içinde kim nasıl barışacak katiliyle? Kim nasıl sindirecek bu kadar öldürülmüşlüğü, hor görülmüşlüğü? Tüm sınıfların birleşmesi nasıl mümkün olacak herkes birbirinin katili olmuşken. Bu topraklara barışı haram kılmış insanlar nasıl uyuyacak huzur içinde? Ellerinde salladıkları sözüm ona kutsalları nasıl izin veriyor bu riyakarlığa? Ölümlere yorulmuş bir koca coğrafya nasıl susuyor hâlâ? Cennet denilen bir vatan nasıl cehennem oluyor bize, koskoca bir halka? Her bedende gömdüğümüz vicdanımızı nasıl vuracak yüzümüze gömdüklerimizin tanrıları? Utanmaz mı hiçbir yaratıcı yarattıkları kaybedilip ortadan kaldırılırken? Vardır elbet bu kayıpların bir cezası ve elbet sorulacaktır bu kadar ölümün hesabı.


Etiketler:
İstihdam