05/08/2017 | Yazar: Umut Güner

Bugün Bulut’un doğum günü.

Bugün Bulut’un doğum günü. Birazdan bir kadeh rakı içmek için evden çıkacağım. Davet maili geldiğinde, ailesinin de orada bizimle olacağını öğrendiğimde çok mutlu oldum. Genelde bir arkadaşımızı kaybettiğimizde ne kadarı ailenin isteği ile oluyor bilmem ama geleneksel dini merasim yapılıyor ve onun dışında bir şeye hatta bazen bizim o merasime katılımımıza dahi izin verilmiyor. Şimdi ise rakı kadehlerimizi hep birlikte Bulut için kaldıracağız.

Sondan başa giderek yazacağım. Bulut’un haberi ilk geldiğinde, “Yapacak ne çok şeyimiz vardı” diye düşündüm. Bulut ile karşılaşmalarımızda genellikle “şunu da yapsak ya beraber” moduna hemen giriyoruz ama arkasını bir türlü hem onun yoğunlukları hem benim yoğunluklarımdan kaynaklı getiremiyorduk. Ama yapacağımız şeyler hep iyi şeylerdi. Yapılması gereken şeylerdi.

Sonra Bulut’un nasıl vefat ettiğini öğrendim. Bir yerden bir yere yetişmeye çalışırken trafik kazası geçirmişti. Şimdilerde vücudum fazlaca sinyal vermenin ötesine geçip, beni hareket edemez hale getirdiği için mecburen yavaşlamak zorunda kaldım ama bundan birkaç sene öncesinde ben de benzer bir yoğunlukla sürekli koşturma halinde idim. Mutlaka gitmem gereken bir şehir, yetişmem gereken bir uçak, küstürmemem gereken bir dost, önceden verdiğim bir söz arasında sıkışır kalırdım. Hepsini yapmaya çalışırdım ve elime yüzüme bulaştırırdım. Ama sanki Bulut hepsine yetişir gibi gelirdi. Ya da ilk on listesi yapardı ve onları tamamlardı. O gün keşke bu kadar yoğun olmasak, keşke acele etmek, bir yere yetişmek zorunda kalmasak diye düşündüm. Keşke o kaza hiç olmasaydı.

Ertesi gün Konya’ya gittik. Konya’ya giderken birileri aradı. Ailenin hassasiyetinden bahsetti. “Dış ses hep hetero olmak zorunda mı” diye düşündüm. Sonra Bulut olsa bu talebi ne kadar kibar dile getirirdi, “Umut’cum” diye cümleye başlardı. “Ben de istemiyorum” ama diye bitirirdi. Arayan arkadaş benim yıllardır, tanıdığım sevdiğim bir arkadaşım ama o gün bana sanki birbirimizi hiç tanımıyormuşuz gibi geldi ya da hiç tanımamışız. Sanırım kendisinden bir özür borçluyum. Bütün acımı, kederimi kendi kendime ona kustum. Oysa o hep yapılanı yapmıştı. Benim ilk cenazem değildi. Aile mezarlıktan uzaklaşsın diye mezarlığın kapısında trans arkadaşlarla bekleyip gittiğim cenazeler de oldu, ebeveynini kaybeden arkadaşımı arayıp rahatsız olmayacaksan taziyeye gelebiliriz dediğim de oldu. Hepsini anlayışla karşıladım. Başka yapacak ne var ki?

Konya’ya mezarlık öncesi evin önüne gittik. İnsan uyarıyı bir kere alınca baş sağlığı dilemek için bile olsa yakınlarının yanına çıkamıyor. Zaten lubunyalık böyle bir şey. Hep dış kapının dış mandalı olursun. Sonra gelenler gidenler, Bulut’un hetero arkadaşları, Bulut’un LGBTİ arkadaşları… Sanki LGBTİ arkadaşlarının hepsi benim gibi uyarılmıştı ve sanki hepsi daha bir hetero geldi o gün gözüme, kılıklarıyla kıyafetleriyle, renksizlikleriyle. Gençlik alanından arkadaşları sanki gökkuşağının renklerini paylaşmış gelmişlerdi… Ya da bana öyle geldi. Bulut’u Konya’da bıraktık geri döndük.

En son bir meyhanede karşılaştık. Belki de o gün bugündür hatırlamıyorum. Biz az kişiydik ve sanki bizim dışımızdaki herkes hetero idi. Etrafımızı sarmışlar bizim eğlenmemize sanki izin vermiyorlardı. Sonra ay yeter deyip kendimizi sahneye attığımızda Bulut ve arkadaşları geldi ve o mekan artık bizimdi. Eğlendik, dans ettik. Ka lubunyalar gibi kadehlerimizi kaldırdık!

Sonra Bulut’un Kaos GL ile nasıl iletişime geçtiği aklıma geldi. Katıldığı ilk eğitim, muhabir eğitimi sırasında yapıp ettikleri, sonrasında eğitimi ortak organize ettiğimiz İnsan Hakları Gündemi Derneği’nin gönüllüsü olma süreci bir yandan devam eden TOG gönüllüğü… Hareketten beslediği kadar, sivil alanda farklı sivil toplum örgütlerinden her daim beslendiği için bir aktivist olarak farklılığını her daim hissettirdi. Hareketin ezberlerine sığmıyordu ama bir yandan da hareketin olmazsa olmaz dediği ezberleri bozuveriyordu. Olduğu her yerde kalıbından taştı, sığmadı.

Sonra nasıl tanıştığımızı hatırladım. Sanırım Bulut’un da ilk TOG Konseyi idi. Samsun’daydık. LGBTİ 101 yapıyordum. Bulut çok mutlu olmuştu. Sanki yıllardır söylemediği her şeyi söylemek istiyordu, yıllardır yapamadığı her şeyi yapabileceği, istediği kadar özgürce oynayabileceği bir alan açılmıştı önüne. Kendi adıma hem çok mutlu olmuştum, hem çok onurlanmıştım itiraf etmem gerekir ki aynı zamanda çok korkmuştum, bu atölye nasıl bitecek diye… Heyecanıyla enerjisiyle sorularıyla atölyeye gerçekten kendi rengini katmıştı. Çok değil bir iki hafta sonra üreme sağlığı eğitiminde Antalya’da tekrar yolumuz keşişti. Yeniden aynı heyecan aynı enerji. O gün anlamıştım. Artık hayatımda bir Bulut var!

Bugün bütün kadehler Bulut’a kalkacak!

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.

 


Etiketler:
İstihdam