05/01/2011 | Yazar: Hasbiye Günaçtı

6 Ağustos 2006 tarihinde Bursa’da, ilden ve il dışından gelen LGBTT bireyler basın açıklaması için yürümek istemiş ancak emniyet güçlerince engellenmiş

6 Ağustos 2006 tarihinde Bursa’da, ilden ve il dışından gelen LGBTT bireyler basın açıklaması için yürümek istemiş ancak emniyet güçlerince engellenmişti. Bursasporlu erkek taraftarlar ise, “biz”i öldürmeye yürürken hiçbir polis engeliyle karşılaşmamış, hatta tam tersi kollanmışlardı. Bursaspor’un erkek taraftarlarının “Trolara ölüm! Oraya geliriz, ananızı şey ederiz!” diye alkış tutup bağırdıkları günden aklımda kalan, bir sivil erkek polisin onları onaylarcasına gülüşüdür. Yani onları engellemekle görevli polis, onların yanında idi…
4 yıl 4 ay sonra baktığımda, bizi “yok etmeye” ve bize “zarar vermeye” yönelen güruhların içinde, kadın görmediğimi fark ediyorum. O vakitler bunu düşünemiyordum. Bu linç kültürünü tahlil ederken, ayırıcı tanıyı koymak gereğine şimdi inanıyorum.
 
Erkekleri kışkırtanlar ve onları şuursuz güruhlar halinde bir “noktaya” doğru yönlendirenler, bunu pekâlâ bilerek yapıyorlar. Her linç girişiminin kısa veya uzun bir tarihi oluyor. Önceden zemini belli haber, görüş veya sloganlarla besliyorlar. Erkeklerin saldırgan kültürünü besleyerek hedefe yönelmeleri ve buluşmaları, o şehrin diğer kurumlarının yapısından arık değil. Linççilerin, Emniyet güçlerinin, Mülki İdare’nin, Belediye Başkanı ve Esnaf Odası Başkanı gibi toplum temsilcilerinin önceden bilinen taraf, yandaş, homofobik ve ırkçı tutum ve görüşlerinden çokça beslendiklerini görebiliyorum.
 
Polis kordonun arkasında bekliyordum. Emniyet amiri linççi erkeklere “Dağılın, taşkınlık yapanı gözaltına alırım.” uyarısını bile yapmadı. Şiddet ve öldürme çağrısı, yasalarımıza göre suç olduğu halde, polisin biri -engellemek şöyle dursun- onları teşvik edercesine gülümsüyordu. Oysa bizim haklarımız engellenmişti. Biz polis kordonuyla oradan uzaklaştırılırken, kaldırım kenarındaki taşı söküp otobüsümüze fırlatan erkek, kameralarca kaydedildiği halde akabinde tutuklanmamıştı.
 
Dikkatimi çeken bir başka şey, linç etmek isteyen erkeklerin “biz”i tanımadıklarıydı. Ben bir öteki olarak orada duruyordum. Belli ki onların kafasındaki “şablon”a uymuyordum. Belli ki bizi (LGBTT'leri) hiç tanımıyorlar ve eşcinsellik hakkında doğru bilgiden yoksunlar. Aksi halde burunlarının ucundaki beni göremeyip, yukarı kattaki derneğe doğru hayali bir travestiye “Öldürürüz!” diye bağırmazlardı. Linççilerin esasında linç etmeye yöneldikleri kişi veya kişiler hakkında kesin bilgi sahibi olmadıklarını ve yerel medya ve kentin ileri gelenlerince “yaratılan düşman”a doğru yürüdüklerini düşünüyorum. Linççi erkeklerin, o şehrin mevcut mülki amirlerin düşüncelerinden, onların gazetelere yansıyan demeçlerinden ve iktidarın egemen zihniyetinden beslendiğini de…
 
Kaos GL Dergisinin Ocak-Şubat 2011 sayısı, “Linç” dosyasına katkılardan…


Etiketler: insan hakları, nefret suçları
nefret