14/11/2014 | Yazar: Can Kaya

Transların kendini bir peri masalında olduklarını hissettiren ve artık her yıl Hêvî LGBTİ olarak yapılması planlanan böyle bir gecenin kime ne zararı olabilir?

Geçtiğimiz Haziran ayında Trans Onur Haftası kapsamında Hêvî LGBTİ tarafından organize edilen ve halen etkileri süren; konuşuldukça ağızda ferahlık veren kimilerinin yere göğe sığdıramadığı kimilerinin ise eleştiri bir yana, hiç yapılmayan şeylerin yapılmış olarak gösterdiği ve yerden yere vurmaktan asla geri kalmadığı; ülke LGBTİ tarihinde ilk defa bir LGBTİ örgütü tarafından düzenlenen yarışma olan But Trans Güzellik Yarışması ne mutlu bizlere ki hâlâ konuşulmaya tartışılmaya devam ediliyor.
 
Bizzat Trans Onur Haftası komisyonunda ve yarışmanın organizasyonunda yer alan biri olarak bir yazı kaleme almak kafaların berraklaşmasını sağlamak bu sayede boşa harcanan enerjinin önüne geçmek şart oldu.
 
Öncelikle  şunu belirteyim ki “bağzı” insanların dediği gibi yok efendim laçovari lubunyalar yarışamadı, yarışmaya kabul edilmedi söylemleri iftiradan başka hiçbir anlam ifade etmiyor. Şunu açık yüreklilikle söyleyebilirim ki bu yarışmaya başvurmak için arayan veya mail atan her trans kadın -dönüşüm gerçekleştirsin ya da gerçekleştirmesin- herkes kabul edildi. (Yarışma esnasında göğsü [titaları] olmayan ya da penisli [similyalı] ve dönüşüm sürecinde olan yarışmacılar da vardı.) Bir defa bu yarışmayı düzenleyen parti düzenleme komisyonu adına belirtmek isterim. Bu konudaki yorumlarda bu beyanın esas alınmasını temenni ediyorum.
 
Yarışmaya gelince; ilk konuşulduğu zaman gullüm bi yarışma olsun diye konuşuldu. Hatta güzellik algısı üzerinden alay etmek temelli idi. Ama daha sonra vakit geçtikçe aday olmak isteyen ve bu yarışmayı gerçekten ciddiye alan her gün sokakta, çarkta, parkta, bahçe, bostanda gördüğümüz trans kadınlar buna karşı çıktılar ve çoğu böyle bir organizasyonda yer alamayacaklarını belirttiler. En çok gelen eleştiri ise “Zaten toplum bizimle ve bedenlerimiz üzerinden yeterince dalga geçiyor iken böyle bir yarışmanın biz trans kadın bedeni üzerinden yapılması doğru değil eğer yapılacaksa biz Trans kadınlar ile dalga geçen topluma inat aslında onlardan daha güzel olabiliyoruz imajı vermeli” denildi.
But Trans Güzellik Yarışması birincisi Yankı Bayramoğlu, Tayland'ta düzenlenen uluslararası yarışmada ilk 10'a girdi ve 6. oldu
 
Başta şahsım olmak üzere bu anlamda çok çekincelerimiz vardı. But Trans Güzellik komitesi olarak aslında çok da riskli bir şekilde sokakta, çarkta, parkta gördüğümüz örgütsüz trans kadınları dinleme kararı aldık. Hatta bu olayı tamamen bir deneyim olacağını düşündük. Hata yaptığımızı da düşünürsek bu hatadan dolayı özür diler, ders çıkarır yolumuza devam ederiz diye karar alındı.    Sonuçta düşünsenize bir trans olarak size özel bir hafta var ama LGBTİ ve birkaç trans haricinde sizin bu hafta ve gece için fikriniz alınmıyor ... Bu durum ne kadar doğru sizce? Katledildikleri zaman dışında çoğu zaman sadece yılda bir hafta hatırladığımız ve geneli hiç örgütlenmemiş hatta Trans Onur Haftası’ndan haberleri olmayan transları da bu işe katarak onların da sahiplenebileceği bir güzellik yarışması haline getirmeye karar verdik. Bunu Onur haftası Komisyonu’na sunduk kabul eden, kesinlikle red edenler, öneride bulunanlar, nasihat edenler, hatta tehditler bile oldu. Oysa vakit çok daralmıştı artık vazgeçemezdik ki vazgeçmek de istemedik. 
 
Her şeye rağmen hazırlıklar devam etti. Yarışmaya son 3 gün kala “bağzıları” yarışmayı ya iptal edersiniz ya da Trans Onur Haftası amblemini kaldıracaksınız deyince işlerin rengi daha bir değişti ve ötekinin ötekisi mağduriyeti ortaya çıktı… Dört tane “yılların” aktivisti jüri üyeliğinden geri çekildi. Ve ipler orada koptu...
 
O  günün sonunda biz “yeni yetme” aktivistler, gönüllüler olarak acaba şimdi başımıza ne gelecek endişesini bir yana bıraktık ve her şeye rağmen But Trans Güzellik Yarışması’na odaklandık.....
 
But Trans Güzellik Yarışması ve partisine yaklaşık 600 kişi geldi bunların 400’e yakını trans kadındı. Ülke tarihinde LGBTİ hareketi olarak hiç kimsenin görmediği kadar çok trans kadın ve trans erkek bir arada bulundu. Hayatında “Trans Onur Haftası nedir ne zamandır”ı bilmeyen yüzlerce örgütsüz trans ile dirsek teması sağladık. Bu sayede onlarca örgütsüz LGBTİ dernek ve topluluklarda örgütlendi ve bazıları bağımsız aktivist oldu. Türkiye tarihinde ilk defa bir LGBTİ organizasyonu The Times dergisi dahil Avrupa Amerika ve Asya kıtasındaki büyük medya kuruluşlarında haber oldu. Türkiye’deki tirajı yüksek gazete ve dergiler ile televizyona dahi servis edildi. Yıllardır LGBTİve özelde trans görünürlüğü için saçını süpürge etmiş bu hareketin bie amacı da bu değil miydi? En basitinden örgütsüz ve böyle bir haftadan hiç haberi olmayan translar doya doya eğlendi(k).
 
Bizler nasıl ki “Trans cinayetleri politiktir” diyorsak; “Trans bedenleri de politiktir”. Evet teşhir ise kendimizi teşhir etmek istiyoruz. Transların kendini bir peri masalında olduklarını hissettiren ve artık her yıl Hêvî LGBTİ olarak yapılması planlanan böyle bir gecenin kime ne zararı olabilir?
 
Eski pörsümüş sol jargon ile konuşan ve yarışmayı heteronormativite uzerinden değerlendiren arkadaşlara gelince: LGBTİ hareketi bütün siyasi ve ideolojik söylemlerin üstünde bir yaşam, varoluş insan hakkı meselesidir. Tarihte hepimiz de iyi biliyoruz ki zamanında sağcılardan çektiğimiz kadar solcu sözüm ona Marksist Leninist ve sözde devrimci hareketten de çektik ve çekiyoruz. Yeri geldi yoz yaşam dediler yaptığımız partilere, yeri geldi mi ruhsuz ve sapıksınız dendi. Seks işçileri üzerinden yürüttükleri o çirkin “et satma” veya “bedenini pazarlıyorsunuz” söylemlerine hiç girmeyeyim en iyisi.
 
Ayrıca sol jargon ile konuşacak olursak alkol içmek yoz (ne demekse artık) ve bizlerin yaptığımız partilerde alkol alınıyor dilediğimiz gibi eğleniyor ve içiyoruz. Hatta çoğu parti destek amaçlı olduğu için giriş parası alınıyor. Bizler kuru tek düze solcu bakış açısı ile  kapitalistiz  diyip birbirimizi mi yiyeceğiz? Ayrıca her LGBTİ solcu sosyalist olmak zorunda mı? (Ben değilim mesela)
 
Biz LGBTİ aktivistleri-gönüllüleri olarak yıllarca zaten kendi varoluş dilimizi oluşturmuş ve geliştirmeye çalışıyor iken solcu kalıplara sıkışmaya ne gerek var?
 
Yazının sonuna doğru gelirken trans kadınları hele bir de heteronormativite ile değerlendirmek ayrıca garip. Bir defa heteronormativiteden bu kadar yakınıyor isek iş ilk etaptan “neden translar bu kadar heteronormatiftir”e gelir ki bu tartışma bizleri sadece transfobiye götürür.
 
Dönüşüm süreci yaşadığı için yıllarca aile çevre ve toplum tarafından bu kadar ötekileştirilmiş, maddi manevi birçok emek vermiş birçok operasyon geçirmiş ,bu görünüme sahip olmak için çoğu ailesinden, arkadaşlarından ve toplumdan zaten dışlanmış; zamanını, parasını harcamış transların heteronormatif olduğunu söylemek de neyin nesi...  (Bu arada heteronormativiteden bu kadar dem vuran özellikle trans aktivistler çok gariptir memelerini yaptırmış saçlarını uzatmış ve sık sık makyaj yaparlar. Hatta bir dizi  estetik ameliyatlar   geçirmiş olmaları ayrıca tirajı komik… Demezler mi en büyük heteronormatif  sensin diye.)
 
Uzun lafın kısası; dönüşmüş olan transların dönüşmemiş ya da dönüşmek istemeyenleri erkeklik ve erkeğe benzemek noktasında ötekileştirmesi ne kadar kabul edilemez ise ;
 
Dönüşmemiş ya da dönüşmek istemeyen transların toplumsal güzellik (heteronormativite) üzerinden dönüşüm sürecini tamamlamış transları eleştirmesi de bir o kadar yanlıştır. Bu tür ayrıştırmalara gerek yok. Trans çatısı zaten her transı kapsayacak kadar geniş.
 
Son olarak dönüşmüş olan cesaretlerinden dolayı tebrik etmek; dönüşemeyen transları ise algı yanılgısına girmeden kabul etmekten geçer. Bu birleştirici mücadele de yol gösterici olacak olan da bu işe yıllarını vermiş LGBTİ aktivistlerine düşer.  

Etiketler:
İstihdam