08/09/2014 | Yazar: Selçuk Candansayar

CHP, hızla faşizme giden ülkede bir mücadele örgütlemeye niyetliyse önce kendi içindeki AKP öykünmeciliğiyle mücadele etmeye başlamalı

CHP, hızla faşizme giden ülkede bir mücadele örgütlemeye niyetliyse önce kendi içindeki AKP öykünmeciliğiyle mücadele etmeye başlamalı

CHP Olağanüstü Kurultayı’nın en dramatik sonuçlarından biri İhsan Özkes’in delegeden en çok oyu alarak Mehmet Bekaroğlu’nun ise ‘cinsiyet kotası’ndan dolanarak Parti Meclisi’ne girmeleri. Böylece temel soru bir kez daha önümüze konmuş oldu.

Amacımıza ulaşmak için ilkelerden vazgeçebilir miyiz? Niyetlerimizin doğruluğu eylemlerimizi meşru kılar mı? Demokrasi isteklerimizi gerçekleştirmek için ‘kullandığımız’ bir gözboyayıcılığı mıdır? Sosyal demokrat olduğunu iddia eden bir lider kendisini seçenlere kendi isteklerini dayatırken demokrasiyi askıya alabilir mi?
 
Bir partinin lideri bir siyaset stratejisi geliştirdiğinde onu partinin en büyük karar organına onaylatmalı ve parti onay verirse de uygulamaya geçirmeli. CHP’de şimdi böyle mi olmuş oldu?
Mehmet Bekaroğlu’nun CHP Parti Meclisi’ne ‘sokulma’ yöntemi, CHP delegesine, Bekaroğlu’nun kendisine ve aynı oranda da listedeki diğer kadın adaylara çok açık bir hakaret ve haksızlık.
 
12 adayı 9 kadın 3 erkek olarak belirleyip, cinsiyet kotasını istismar ederek 9 kadına; 3 erkek ne oy alırlarsa alsınlar kazanacaklar siz 9 kadın aranızda yarışın dördünüzü eleyin demek, kadınlara pozitif ayrımcılık mı oldu şimdi?
 
Bu yöntemden daha ağır bir kadın aşağılaması olabilir mi? Biz erkekler önce yemeği yiyip karnımızı doyuralım, sonra siz kadınlar sofrada kalan artık için aranızda savaşın demekten farkı var mı?
 
Mehmet Bekaroğlu’na içine katıldığı partinin en büyük karar organından göğsünü gererek güvenoyu almaya çalışma hakkını tanımamak, onu aşağılamak olmuyor mu?
 
Kurultayın özgür iradesini ‘ketenpereye getirip’ bireysel siyaset stratejini parti kararı diye yutturmak mı demokrasi oluyor?
 
CHP delegesine partiyi yönetecek olanları seçme hakkını tanırmış gibi yaparken aslında kendi isteğini onaylattığın bir seçim yöntemini dayatırsan, evet ancak bu zihniyetteysen seçmenlere de ‘tıpış tıpış’ oy vereceksiniz dersin…
 
E o zaman üniversitelerde rektör seçimlerinde Cumhurbaşkanı’na en çok oyu alan yerine en az oyu alanı atama yetkisi veren yasayı eleştirmenin anlamı var mı? HSYK seçimlerinde AKP’yi kendi listesini seçtirmek için düzenleme yapmakla suçlamaya hakkın var mı?
 
AKP’yi hukukun arkasından dolanmak, istismar etmekle suçlarken, sen demokrasinin arkasından dolanıp, cinsiyet kotasını istismar edersen olsa olsa utangaç bir AKP’li olursun ama demokrat vs olamazsın.
 
Tıpkı rakı sofralarında CHP tartışanları partiden atacağım derken, iki ayyaşın yaptığı yasa diyene öykünmüş olduğun gibi.
 
Davutoğlu’nun AKP Genel Başkanlığı ve Başbakanlığa getirilme yöntemiyle senin parti meclisini onaylatma yöntemin arasında niteliksel olarak en küçük bir fark yok ki… Tek fark taklit ettiğinin yöntem konusunda senden daha ‘usta’ olması.
 
Eğer CHP, hızla faşizme giden ülkede bir mücadele örgütlemeye niyetliyse önce kendi içindeki AKP öykünmeciliğiyle mücadele etmeye başlamalı. Kurultay üzerindeki tüm baskıya ve ayak oyunlara karşın CHP tabanının bu mücadele için uğraş vermeye hazır olduğunu gösterdi. Bu taban kendisini temsil edecek bir yapıya destek vermeye hazır…
 
Sol, gerçek anlamda sol olmayı hak etmek için, her şeyden önce amaçla araç arasında uyumu önceleyen bir erdemle hareket etmeli. Sol, bu ülkede bir demokrasi inşa edecekse, her şeyden önce onu kendi içinde ahlaki temeller üzerine inşa etmeli.
 
Amaca kendi koyduğunuz ilke ve kuralların arkasından dolanarak ulaşmakta bir sakınca görmemeye başladığınızda, böyle ulaştığınız amaçları zafer saydığınızda, kendi ahlaki temellerinize de en büyük darbeyi indirmiş olursunuz.
 
Yazık! Pek çok CHP’linin kendisinden çok partiye getiriliş biçimine karşı olduğu, azımsanamayacak kadarının partideki kimi ‘solcu’dan daha ‘solcu’ bulduğu Bekaroğlu’na da, günü kurtarmak uğruna en temel ilke ve kurallarını dolanıp ‘başarı’ kazandığını sananlara da.

Etiketler:
nefret