22/04/2016 | Yazar: Rahmi Öğdül

Hepimizin yüzüne ölüm sinmiş. Yırtıp atalım bu ölüm maskını, bakın o zaman nasıl da yaşam fışkıracak yüzümüzde ve yerin yüzünde. Yüz olalım, çoğalalım, yeryüzü olalım, yüzleşelim ve yaşam sinsin yüzümüze.

Onca acıdan sonra hâlâ birbirimizin yüzüne bakabiliyorsak, bu yüzümüzün olmadığını gösterir. Yüzümüz olsaydı bizim adımıza işlenen katliamlara, tecavüzlere dayanamaz, isyan ederdik ve birbirimizin yarasına tütün basar gibi basardık yüzümüzü. Yüzü olmayanı, cesareti olmayan, utanan anlamında değil, sözcüğün düz anlamında kullanıyorum; yani, kişinin kendine ait bir yüze sahip olmama durumu. Yüz diye kafamızda taşıdığımız da ne, diye soracağınızı duyar gibiyim. Aşkın bir varlığın bir parçası olarak kendini tanımlayanlar, biat ve itaat edenler tepeden dayatılmış bir yüz geçirmişlerdir kafalarına. Kodlanmış, haritalandırılmış ve yasalarla delik deşik edilmiş bir ara yüzey olarak bize giydirilmiş yüz, dış dünya ile kuracağımız tüm ilişkilerimizi bir elek gibi süzüp düzenleyeceği için hiçbir zaman yüzleşen biz olmayacağız ve yaşanan onca acı da içimize işlemeyecek. Birbirimizle her yüzleştiğimizde, yüzleşen devlettir, iktidardır, despottur ya da itaat ve biat ettiğimiz her neyse. O yüzden yüz yüze ilişkileri yüceltirken temkinli davranmak gerek.

Eğer böyle bir yüzse taşıdığımız, bu yüz ile gerçekleştireceğimiz ötekilerle karşılaşma bir yüzleşme değil, tıpkı bilimkurgu filmlerindeki robotların, karşılaştıkları her nesneyi taradıkları ve bilgisayar programı aracılığıyla eşleştirerek kimliklendirdikleri bir işlemdir. Kendi yüzümüz olmalı, yüzleşmek için. Aşırı haritalanmış ve kodlanmış yüzü bozup kendi yüzümüzü inşa etmedikçe, dış dünyayı dijitalleştirerek ikiye bölen, durmadan düşman ve dost ayrımı yapan bir ara yüzeyden başka bir şey olamayız. Unutmadan, bu dost ve düşman ikiliği iktidarca programlanmıştır.

Hangi yüz?

O yüzden bu topraklar, yüzleşmesi imkânsız sorunlar yumağıdır; Ermeni sorunuyla, Kürt sorunuyla, etnik sorunlarla, toplumsal cinsiyet sorunlarıyla yüzleşmekten söz edildiği her seferinde, hangi yüzle diye sorasım geliyor. Eril, despotik bir yüzle mi? İktidarın biçimlendirip bir ara yüzey olarak suratımıza geçirdiği aşırı haritalanmış ve kodlanmış, yasalarla kirletilmiş bir yüz ile nasıl yüzleşebiliriz ki? Bu yüzle yapılan her yüzleşme, sürekli ayrışmayı ve çatışmayı pekiştirecek, çünkü bu amaca göre programlanmıştır. Önce, iktidarın haritalandırdığı bu yüzü silmeli ve kendi yüzümüzde kaybolmalıyız. İngiliz tiyatro yönetmeni Joan Littlewood, “Kaybolmazsak, asla yeni bir yol bulamayız” diyordu, haklı. Kaybolmadan yeni bir yüz de bulamayız ve yeryüzünün yüzüyle örtüşen, henüz haritası çıkarılmamış cikarin-olum-masklarini-suratinizdan-130214-1.bir yüzeyde hep birlikte keşfedebiliriz ilişki kurmanın, yüzleşmenin yeni yollarını. Bu yüz, yeryüzünün kuvvetleriyle, ilişki ağlarıyla biçimlenecek ve haritası sürekli değişen bir yüz olacaktır. Her karşılaşma ve yüzleşme bir iz bırakacak, yeni bir patika açacak yeryüzü ile aramızda. Yukarıdan giydirilmiş aşkın bir yüz değil, yatay ilişkilerle oluşan ve yatay ilişkileri çoğaltan bir yüz. O zaman yeryüzüyle, ötekilerle yüzleşmekle kalmayacağız sadece, yerin yüzü olacağız, öteki olacağız. İkili ayrımlardan kurtulup çoğaldığımızda ve çoğaldıkça yeryüzü olduğumuzda, başkalarının acıları bizim acımız olacak ve başkalarının sevinçleri de bizim sevincimiz.

Göçebe yüzler!

Yeni ilişki patikaları keşfettikçe yaratacağımız yüz, yeryüzünün göçebe yüzüdür. Lacan insan yüzünü, burun, kaş, göz, ağız gibi tekil aktörleriyle nesnelerin en ele avuca sığmazı olarak tanımlamıştı. İktidarın haritalanmış ve kodlanmış yerleşik yüzünün aksine, sürekli dalgalanan ve bir türlü yerli yerine oturtulamayan göçebe yüz. İnsanın kendine has bir yüzünün olmadığını ve yüzünü kendi iradesiyle biçimlendirebileceğini yazmıştı della Mirandola, 1486 gibi erken bir tarihte. Bir yüz yaratmak dünyaya açılmaktır, yeryüzünü olabildiğince duyumsamak; dolayısıyla çaba ister. Kendi yüzümüzü yaratamadığımız takdirde, iktidar kendi yüzünü kafamıza geçirecek durmadan. O yüzdendir işlediği tüm cinayetlerin, tecavüzlerin yüzümüze sinmesi. Hepimizin yüzüne ölüm sinmiş. Yırtıp atalım bu ölüm maskını, bakın o zaman nasıl da yaşam fışkıracak yüzümüzde ve yerin yüzünde. Yüz olalım, çoğalalım, yeryüzü olalım, yüzleşelim ve yaşam sinsin yüzümüze.


Etiketler:
nefret