30/12/2010 | Yazar: KAOS GL

Cem Adrian 2000'lerin başında Fazıl Say tarafından keşfedildi.

Cem Adrian 2000'lerin başında Fazıl Say tarafından keşfedildi. 2005'de ilk albümü 'Ben Bu Şarkıyı Sana Yazdım'ı kaydettiğinde ünlenmişti bile. Sesini bir enstrüman gibi kullanan şarkıcı yeni albümü 'Kayıp Çocuk Masalları'nda 'yalnızlık' hallerini mesele ediyor.

Cem Adrian a Ses performansını ikinci plana attım dediği albümde Aylin Aslım ve Murat Yılmazyıldırım eşlik ediyor.

‘Kayıp Çocuk Masalları’ çok açık şekilde müziğinizi daha serbest bıraktığınız bir albüm. Beşinci albümün özgüvenini hissediyor insan. Siz ne dersiniz?
Bu albümün daha olgun bir albüm olduğunu düşünüyorum. Müzikal anlamda birçok arayışını bitirmiş bir müzisyenin, daha edebi bir albümü bana göre... 

Müziğinizde genelde sesiniz ve stiliniz ön planda. Yeni albüm de böyle. Bunu amaçlayarak mı sadece akustik sesler kullandınız?
Aslında bu albümde diğerlerinde çok konuşulan ve müziğimin, sözlerimin önüne geçen ses performanslarını ikinci plana attım. Bu yüzden albüme his performansı albümü diyorum. 

Önceki albümlerinizde olduğu gibi bu albümde de düetler var: Aylin Aslım ve Murat Yılmazyıldırım. ‘Kayıp Çocuk Masalları’nı onlarla paylaşmak ne hissettiriyor?
Murat benim bu topraklarda en takdir ettiğim müzisyen. Aylin’de yine bu ülkede ki en başı dik kadın vokallerden biri. Müzisyen olmalarından önce onlar benim dostlarım. Ve onlarla şarkı söylemek, benim için evimin bir odasını onlarla paylaşmak gibi. Yasemin Mori’nin de bu albümde olmasını çok istedim ama bu albüme yetişemedik... 

Albümde derin bir yalnızlığı tariflediğinizi vurguluyorsunuz. Kendi içinizdeki yalnızlık sanki bu. “İki Cem var” dediğinizi hatırlıyorum. “Biri içeride biri dışarıda”... Bu albüm içerideki Cem’i biraz daha fazla tanımamızı sağlıyor mu? Ne dersiniz?
Tüm albümlerim içerdeki Cem’den bahseder... Zaten şarkıları yazan da söyleyen de o... Ve onunla yaşamak hiç kolay değil ... 

Albüm kapağında insanın tek başınalığını vurgulamışsınız. Ancak en nihayetinde kapakta iki erkeğin öpüşüyor olması dikkat çekti. Kapak tasarımına nasıl karar verdiniz? Muhtemel tepkileri düşünüp kaygılandınız mı? Yalnızlık vurgusu yanında cinsel kimlikle ilgili bir derdiniz de vardı mutlaka?
Cinsel kimliklerle derdi olanlarla derdim var. Fotoğraf çok sevdiğim arkadaşım Boğaç Dalkıran’ın 2005 yılında kendini çektiği ‘impossible kissing’ isimli fotoğraf eserinden uyarlama. O fotoğrafı ilk gördüğümde bende uyandırdığı hissi, bu albümün kapağında bana uyarladık. Fotoğrafı yine Boğac ve Semih çekti. Sonuçta inanılmaz oldu. Eleştiriler ve nasıl göründüğüyle ilgili hiç kaygım yok. Bir şeyi nasıl görmek isterseniz öyle görürsünüz. içinde bir mesaj taşıyan ve sanat içeren, kendimin değil iki erkeğin öpüştüğü bir fotoğrafta çektirip albüm kapağım yapabilirdim. Artık bunları konuşmamamı gereken bir yüzyılda yaşıyor olmamız gerekirdi. 

‘Beni herkes dinlemesin’ diyorsunuz bir röportajınızda. Bu albümün kapağı böyle bir ön eleme olabilir mi, kaldıramayan baştan gitsin gibi?
Çok doğru bir tespit! 

‘Beni herkes dinlemesin’ demek ayrımcı bir tavır değil mi? Piyasaya bir ürün sunuyorsunuz sonuçta, kimin satın alacağına karar veremezsiniz...
Neden? Kimin alacağına karar verememek ne demek? ‘Piyasaya’ değil, müzik dinleyicisine sunduğunuz bu sanat eserini her önüne gelenin alıp alamayacağına ve sizi dinlemesini isteğiniz insanlara siz karar verebilmelisiniz. Nasıl mı? En azından deneyerek. Dediğiniz gibi müziğinizle, duruşunuzla ve böyle albüm kapaklarıyla. 

Albümdeki parçalar derin bir mutsuzluğu vurguluyor gibi dursa da, dinleyici içinizdeki umudu duyabiliyor. Arabesk olmama çabası mı bu?
Duygusal sömürü bu kadar prim yaparken ve yalancı şarkıcılar insanların acılarını bu kadar nakte dökerken tabiî ki buna dikkat ediyorum. Umut hep var. Acı büyük bir parçamız... Ama umut hep var...


Etiketler: kültür sanat
İstihdam