15/06/2003 | Yazar: Ali Erol

“Sondan başlayalım: Kürtleri temsil ettiği söylenen, bununla birlikte süreç içinde gökkuşağının altında herkesin söz hakkının olacağı bir Türkiye i

“Sondan başlayalım: Kürtleri temsil ettiği söylenen, bununla birlikte süreç içinde gökkuşağının altında herkesin söz hakkının olacağı bir Türkiye istediğini bildiren Demokratik Halk Partisi, özlediği Türkiye'nin anayasasında eşcinselliğin tanınacağını ve 10. maddeye "cinsel yönelim" ibaresinin eklenmesiyle eşcinsellere yönelik her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırılacağını programına aldı.”

DEHAP'ın "Demokratik Çözüm Kongresi"nde sadece "Öcalan'ın gölgesi"ni görenlerin gözlerinden kaçanlar ve görmek istemedikleri neydi? HEP'ten DEHAP'a, belki de sıralamasını kendilerinin bile karıştırdığı ve "parti adı" bulma konusunda da yaratıcı olmak zorunda kalan bir siyaset, kapatılma davası ile karşı karşıya olan DEHAP üzerinden "program"ını yeniden tanımladı. Türkiye'nin dört köşesinden on binler, Kürt sorununa "demokratik çözüm" için Ankara ovasına aktı. Çözüm için devletten talep edilen genel affın üzerine, bir halka rağmen hoyratça düşürülen "terör" gölgesi, özgürce birlikte yaşanacak bir Türkiye hayalinin de üstünü örtüyor. Gelinen noktanın görülmemesinin tek nedeni Ankara ovasının gözden ırak olmasıysa aslında bu pek de sorun olmasa gerek. Nasıl olsa Kürtler de bu noktaya kolay kolay gelmediler.

Toplumsal barışın toplumun her kesimini kapsaması yönünde atılan adım ve gösterilen irade ile eşcinseller de programda yerlerini aldılar. Bu gelişmeyi gözden kaçırmamak için belki de örneğin ÖDP sürecinde yaşanan "magazin"den farkını anlamak için Kürtlerin de değişip dönüştüğü o, maalesef acılı sürece bakılabilir.

Sondan başlayalım: Kürtleri temsil ettiği söylenen, bununla birlikte süreç içinde gökkuşağının altında herkesin söz hakkının olacağı bir Türkiye istediğini bildiren Demokratik Halk Partisi, özlediği Türkiye'nin anayasasında eşcinselliğin tanınacağını ve 10. maddeye "cinsel yönelim" ibaresinin eklenmesiyle eşcinsellere yönelik her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırılacağını programına aldı. Yıllar önce iktidarın hiç de orijinal olmayan o bildik oyununa karşı güneydoğu Meksika dağlarından şiir gibi bir cevap gelmişti. Askumandan Marcos, taktığı kar maskesinden olsa gerek, iktidarın malum çevreleri bir açık yakalayamayınca "gey olma suçu" ile itham edilmişti. EZLN gerillalarının beklenilenin tam tersine hiç gocunmadan verdikleri cevapta, hayal ettikleri dünyanın ipuçları vardı.

"Kar maskelerimizin arkasında dışlanmış tüm kadınlar, unutulmuş yerli halklar, zulüm altındaki tüm eşcinseller, hakarete uğramış gençler ve onuru kırılmış göçmenlerin yüzleri var."

Türkiye'nin Güneydoğu dağlarında ise eşcinsellik, aynı dönemlerde bir hastalık olarak görülüyordu. Oral Çalışlar'ın sorusuna Abdullah Öcalan, "Ben bu konuda imha edelim, ezelim demiyorum. Ama bir hastalıktır. Genel kuralı bozamazsın. Çoğunluğun değer yargıları konusunda bir şey yapamazsın" diyordu. Aynı kültürden geldiğimize göre kolayca tahmin edilebileceği gibi "Kapatıyorum bu konuyu..." diye noktayı koyuyor ve Çalışlar da hayatın başka bir alanına geçmek durumunda kalıyordu. Oral Çalışlar'ın belirttiği gibi "bu soru" kaçınılmaz olarak Kürt hareketinin gündemine geliyor. Hayatın her alanıyla yüzleşmeden tek başına özgürlüğün kazanılamayacağı, bugün DEHAP'ın geldiği noktadır.

Uzanan eli tutabilmek

Geleneksel bir kesimden gelmekle birlikte DEHAP'ın Kürt realitesinin geçtiği süreci göz önünde bulundurduğumuzda, eninde sonunda ve belki de şaşırtıcı bir şekilde diğer partilerden önce eşcinsellik realitesiyle yüzleşeceğini düşünüyoruz. Yani bir turnusol kağıdı işlevi gören eşcinsellik realitesinde pek çok partinin önüne geçerek bu konuda kendini sorgulayacağını düşünüyoruz. Günlük politik bir çıkardan öte, DEHAP'ın kitlesinin geçtiği süreçten dolayı bu böyle olacak. Birçok yanlışı olduğu halde, pek çok görmezden geldiği durum olduğu halde bu partide böyle bir potansiyel olduğunu düşünüyoruz." Toplumsal barış için söz konusu potansiyel ortaya çıkıyor ve programa giriyor. KAOS GL'nin 1 Mayıs meydanlarında dillendirdiği "10. maddeye ek: cinsel yönelim" sloganı,
'Türkiyeli Eşcinsellerin Buluşması'nda, eşcinsel hareketin bir talebi olarak kayıtlara geçirilmiş ve kamuoyuna duyurulmuştu. Hatta Hakkı Devrim, "cinsel yönelim" ibaresinin Anayasa'nın 10. maddesinin neresine ve ne şekilde yapılacağını bile yazmıştı. Aynı şekilde "İnsanca Yaşam Platformu"nda bir araya gelen travesti ve transeksüellerin de çığlığı programda kendine yer buluyor.

Elbette Marcos'un cevabı ile Öcalan'ın cevabı arasındaki fark sosyo-kültürel olduğu oranda politika yapma tarzı ile de şekilleniyor. Söz konusu siyaset, bugün DEHAP üzerinden gökkuşağını yakalayabilmek üzere başka türlü bir politika için elini uzatıyor. Şüphesiz ki toplumsal süreçte hep birlikte değişiyor, dönüşüyoruz. Okumuş ve hatta Avrupa görmüş bile olsalar Kürtlerin bir kısmı, sanki bizim adımız yokmuş gibi, bir süre daha ısrarla, anmak durumunda kaldıklarında "homoseksüeller" ya da "marjinal gruplar" diyecekler. Bir günlüğüne on binlercesi Ankara ovasına akan Kürt yoksulları da bin yıllık maço kültürün harmanladığı homofobiden bir günde arınamayacaklar doğal olarak. "Bu ibneler de nereden çıktı" diyecektir birileri. Marifet önyargı yarışına girmek olmasa gerek; marifet uzanan eli tutabilmek, gökkuşağının altında yan yana yaşamayı göze alabilmektir. Bir kez temas başladı mı gerisi gelecektir. Bir el havada ne kadar kalabilir ki...

Anayasa'nın 10. Maddesi

Kanun önünde eşitlik: Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır.

Kaynak: Radikal İki, 15 Haziran 2003


Etiketler: yaşam
İstihdam