13/07/2016 | Yazar: Nazlı Gizem Yıldırım

Öncelikli olarak cinsiyet geçiş sürecindeki trans kişilerin hizmet gereksinimlerini belirlenmesi ve sosyal çalışmanın müdahil olabileceği alanların görünür kılınması gerekmektedir.

Toplumsal kurumların pratikleri aracılığıyla yeniden üretilen kadın/erkek ikiliği içerisinde kimlikleri dolayısıyla ayrımcılığa uğrayan translar, LGBT hareket içerisinde de pek fazla gündemde olmayan cinsiyet geçiş sürecinde birçok sorunla karşı karşıya kalmaktadır. Cinsiyet geçiş süreci; transseksüellerin tıbbi, hukuki, psikolojik ve sosyal alanlarındaki değişimlerinin bütününü kapsayan bir süreçtir. Bu süreç altı ay ile iki sene arasında değişmekte olup başvurucu, hem tıbbi hem psikolojik aşamaları doktor ve psikiyatr gözetiminde tamamlar ve uzman raporları ışığında cinsiyetinin mahkemece “değiştirilmesine” karar verilir (Hun, 2014, s.23). Kurumlardaki heteroseksist ve ikili cinsiyet iktidarına dayanan anlayış sebebiyle temel hizmetlere erişimde ayrımcı uygulamalar, cinsiyet geçiş sürecinde tek ve eşit bir uygulamanın olmaması ve bu sebeple sürecin kurumlardaki kişilerin inisiyatifinde olması, sağlık ve hukuk sistemi içerisinde karşılaşılan transfobik tutumlar, bu sistemler içerisindeki personelin yeterli bilgi donanımının olmayışı, cinsiyet geçiş sürecindeki trans kişileri yönlendirme konusunda rehberlik hizmetlerinin yetersiz olması gibi sebeplerden ötürü süreç uzayabilmekte ve yeni ekonomik, sosyal sorunlar üretilmektedir. Bunların yanı sıra kişinin bedeninde meydana gelen değişimler sosyal çevresinin yanında okul ya da çalışma ortamında çeşitli sorunlar yaşamasına sebep olmaktadır. İnsan hakları ve sosyal adalet temeline dayanan; kişileri güçlendirmeye, özgürleştirmeye ve iyilik hallerini artırmaya çabalayan uygulamalı bir disiplin olan sosyal çalışmanın bu alana müdahil olması gerekse de Türkiye’de cinsiyet geçiş sürecine yönelik kurumsal bir yapılanma bulunmamakta, geçiş sürecinde destek akran danışmanlığı yoluyla ilerlemektedir.

Süreç içerisinde yaşanılan tüm bu sorunlar, sistem içerisindeki boşluk, hak ihlalleri ve Türkiye’de geçiş sürecine ilişkin bir sosyal hizmet modelinin bulunmayışı 2014 yılında Kaos GL’de staj yaparken beni bir proje hazırlamaya yöneltti. “Cinsiyet Geçiş Sürecinde Sosyal Refakat” projesinde; süreç içerisinde olan transların karşılaştıkları ayrımcılık, baskı gibi sorunlarla baş etmeleri için yasal, psikolojik, sosyal danışmanlık sağlanması; hastane ve adliye gibi kurumlara ilk kez giderken refakat edilip sürecin aktarılması, akran danışmanlığının sağlanması için destek gruplarının oluşturulması ve bu süreç içerisinde maruz kalınan hak ihlallerinin raporlanması temel hedeflerimdi. Hali hazırda bunların birçoğunu yapan T-DER ile bu süreçte tanıştım ve uygulama sürecini beraber yürütme imkanını buldum. Bu deneyim içerisinde karşılaştığım ilk ve sürekli karşıma çıkan temel sorun natrans olmamdı sanırım. Karşılaştığım her danışana “açılmak” zorunda kalmanın benim için ne kadar zor olduğunu birkaç hafta sonra fark ettim. “Sen neden buradasın?”, “LBT misin?”, “Yapacağın araştırma için falan mı buradasın, böyle şeyler yapıyorsun?” sorularının karşısında sosyal çalışmanın ne olduğunu anlatmaya çalışırken buluyordum kendimi. Ve alanın tam orta yerinde olması gereken sosyal çalışmanın ne kadar dışarıda ve görünmez olduğunu fark etmek biraz üzdü beni açıkçası. Her neyse…

Bu çalışma deneyimi içerisinde en keyif aldığım grup çalışması oldu. Cinsiyet geçiş sürecinde olan, tamamlayan ve sürece henüz başlamamış kişilerin katıldığı grubumuz deneyim aktarımı üzerinden ilerledi. Grup süresince; cinsiyet geçiş süreci ile ilgili yanlış bilgilerin düzeltilmesi, yeni ve doğru bilgilerin kazanımı,  üyeler arası deneyim aktarımı, trans kadınların ve trans erkeklerin birbirlerinin süreçleri hakkında bilgi edinmeleri, üyelerin baş etme mekanizmalarının güçlendirilmesi doğrultusunda çalışmalar yapıldı. Grup aracılığıyla sosyalleşme alanı oluşmuş, akran desteği yoluyla psikolojik ve sosyal destek imkanı yaratılmış, süreç boyunca alternatif yollar üzerine tartışma imkanı doğmuştur.

Bu grup deneyimi, sosyal çalışmanın bu alana dahil olması gerektiği düşüncemin pekişmesini sağlamıştır. Öncelikli olarak cinsiyet geçiş sürecindeki trans kişilerin hizmet gereksinimlerini belirlenmesi ve sosyal çalışmanın müdahil olabileceği alanların görünür kılınması gerekmektedir. Bu bağlamda cinsiyet geçiş süreci ile ilgili sosyal çalışma uygulamalarının geliştirilmesi ivedi bir gerekliliktir.

KaynakçaHun, S. (2014). Trans Bireylerin Geçiş Süreci ve Hukuka Genel Bir Bakış. Yeniden Doğdum.

*Bu yazı ilk olarak Kaos GL Dergisi’nin “Sosyal Hizmetler” dosya konulu 148. sayısında yayınlanmıştır.


Etiketler: insan hakları
nefret