12/08/2019 | Yazar: Hatice Kapusuz

Çocuklar söz konusu olduğunda toplumsal cinsiyet meselesine ve bunun taşıyıcı araçlarından biri olan çocuk kitaplarına ve olası alternatiflere yakından bakmak gerekiyor.

Yazının başlığının başlangıç olmasını tercih ettim, zira Türkiye’de yeterince tartışılan ve yazılıp çizilen bir alan değil çocuk kitaplarındaki heteronormativiteye alternatif olarak üretilebilecekler. Bu sebeple bu yazıyı ilgililer için hem birkaç örneğe bakma hem de üzerinde düşünmeye bir başlangıç fırsatı olması umuduyla yazıyorum.

Çocuklar her kesimin gelecek tahayyülünün stratejik hedefi. Sistem sürsün isteyen de değişsin isteyen de çocukları “kendi gibi olması” için biçimlendirmeye çalışıyor. Bu biçimlendirme çabası çoğu durumda çocuğun ihtiyaçları ve gelişimsel gerekliliklerini görmezden gelen veya bunları kendi amaçları için kullanan bir içeriğe sahip. Muhalif olan veya hegemonik olmayanlar açısından çocukla kurulan bu ilişki farklı biçimlerde tartışılabilir. Ancak hegemonik olan, çocukla kurduğu ilişki bakımından dikkatle incelenmeye muhtaç. Burada hegemonik olan; ekonomik yapıya hâkim, kültürel alanı biçimlendiren, kitle iletişim araçlarına sahip ve bunların taşıyıcısı ve üreticisi olan insanları da üreten yapı olarak tanımlanabilir. Ekonomik ilişkiler, toplumsal değerler, cinsiyet ilişkileri, devlet-toplum ilişkisi, doğa ile kurulan ilişki gibi birçok düzey hegemonik olan tarafından belirleniyor. Bu noktada içinde yaşadığımız toplumsal yapının cinsiyetçi, ayrımcı, türcü, insan merkezli olduğu malum. Çocuklar söz konusu olduğunda toplumsal cinsiyet meselesine ve bunun taşıyıcı araçlarından biri olan çocuk kitaplarına ve olası alternatiflere yakından bakmak gerekiyor. Çünkü uykuların, oyunların ve hayallerin de bir parçası bu çocuk kitapları.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve heteronormatif sistemin kültürel olarak yeniden üretildiği masallar ve çocuk kitaplarında; anlatı, karakterler, kullanılan renkler, karakterlerin rolleri toplumsal cinsiyet rolleri ile uyumlu. Sisteme uygun olmayan unsurların da tarih içinde, derleyiciler ve yayınlayanlar tarafından elendiğini ve değiştirildiğini biliyoruz.

Bunun yanı sıra bir de cinsiyete göre ayrılmış kitaplar var ve basılan çocuk kitapları içinde epey yer tutuyor. Bir kitapçıya girip çocuk kitabı sorduğunuzda yaşı ve ihtiyacı gibi konulardan önce cinsiyet sorusu ile karşılaşıyorsunuz. Çünkü kız çocukları için prensesli, yemek yapmalı, oda toplamalı kitaplar; oğlan çocuklar için kahramanlı, arabalı, savaşlı kitaplar üretiliyor.

Tarihsel olarak ele alındığında ise başrolde kadın kahramanların yer aldığı masal oranı %5 bile değil. İçerik ise bilindik, erkekler kahraman, savaşçı ve kurtarıcı; kadınlar kurtarılmayı bekleyen, pasif, güzel ve narin. Erkekler işte güçte; kadınlar mutfakta, çoluğu çocuğu ile. Zavallı Sindirella baloya gidene kadar az mı yerleri temizledi. Üstelik o hayattan kurtulması ancak onu ayakkabı ayağına olduğunda tanıyacak bir prensle mümkün oldu.

Masalların ve çocuk kitaplarının bu hali üzerine epey yazılıp çiziliyor. Kadın kahramanların “asileştiği”, kurtların vejetaryen olduğu çeşitli güncellemeler, yeni üretimler yapılıyor. Masalların folklorik olarak incelenmesi, bunun tarihsel süreç içinde nasıl değiştiği ise başka bir incelemenin konusu. Zira masallar kadından kadına deneyim aktarımının bir aracı olduğu oranda farklı biçimde okunması, kazınması ve araştırılması gereken kültürel ürünler. Bunun iyi bir örneği olan Estes’in Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabını selamladıktan sonra burada ikili cinsiyet rejiminin dışına çıkabilmiş birkaç örnek üzerinden nasıl olmalı üzerine birlikte düşünmeye başlayalım istiyorum.

Elimizde ikisi Türkçeleştirilmiş birisi ise henüz Türkçeleştirilmemiş üç örnek var. İlk örnek Hollanda’dan Köning & Köning (Kral ile Kral), ikincisi Moris Micklewhite ve Turuncu Elbise, üçüncüsü ise Asi Çocuklara Öyküler kitabında yer alan Bebek X öyküsü.  

Hollanda’dan bir örnek: Köning & Köning (Kral ile Kral)

Kitaba geçmeden içinde doğduğu Hollanda çocuk edebiyatına dair birkaç küçük bilgi bu konuda yürünmesi gereken yola dair fikir verici olabilir.

Hollanda’da çocuklar için ilk kütüphane 1919’da Amsterdam’da açılmış. 1975’te ise çocuk kütüphaneciliğinin zirvesi yaşanmış. Çocukların üyelik ve kitap ödünç almak için aidat ödemeyecekleri çocuk kütüphaneleri oluşturulmuş. 2000’li yıllarda ise dijitalleşme ile entegre bir kütüphanecilik sistemi geliştirilmiş. 2013 verilerine göre Hollanda’daki kütüphanelerin çocuk üye sayısı 2,238 milyon bu da çocuk nüfusunun %65’ine denk geliyor. Kütüphaneler ve yayımlar Genel Müdürlüğü 2017 verilerine göre Türkiye’de bulunan 1.146 kütüphanenin çocuk ve yetişkin toplam üye sayısı ise 2.201 milyon.

Hollanda çocuk edebiyatı için Çocuk Kitapları Haftası oldukça önemli. 1955’ten beri her yıl ekim ayında Çocuk Kitapları Haftası düzenleniyor. Her yıl bir temanın belirlendiği haftanın 2018 teması arkadaşlıkmış. Temalar etkinliklerin çerçevesini belirliyor. Hafta kapsamında okullar için çocuk kitapları müfredatı hazırlanıyor, tüm çocuk kitaplarını içeren “çocuk kitapları gazetesi” basılıyor ve haftaya katılan ve kitap alan çocuklara Çocuk Kitapları Haftası’nın hediyesi olan çocuk kitabı hediye ediliyor.

Özetle Köning & Köning’in yazıldığı Hollanda’da çocuk ve kitap ilişkisi kafa yorulan, geliştirilen, teşvik edilen ve desteklenen bir alan hem de 100 yıldır.

Köning & Köning’e gelince kitap bir klasikle başlıyor. Evlilik yaşına gelmiş bir prens için evlenebileceği bir prenses aranıyor. Aramalar, taramalar, yan yana gelmeler buluşmalar derken; bir prensesin erkek kardeşine âşık oluyor bizim prens. Aşkına da karşılık bulunca kitap mutlu sonla ‘evlilikle’ bitiyor.

Morris Micklewhite ve Turuncu Elbise

Morris Micklewhite ve Turuncu Elbise okul öncesi çocuklar için de uygun olan cinsiyet rolleri ve cinsel kimliği ele alan ilk Türkçe kitap. Kitabın Türkçeye kazandırılması toplumsal cinsiyet kavramının kullanımına bile itirazların yükseldiği şu dönem için oldukça önemli. Bunun için Güldünya Yayınları’nı kutlamak lazım.

Morris Micklewhite pazar günlerini seviyor çünkü annesi krep yapıyor, pazartesi günlerini de seviyor çünkü o gün okula gidiyor. Moris okulla ilgili pek çok şey seviyor. Resim yapmayı, yapboz yapmayı, yemek saatindeki elma suyunu ve şarkı söylemeyi… Ama en çok da kostüm odasını ve odadaki turuncu elbiseyi seviyor. Elbise ona kaplanları ve annesinin saçlarını hatırlatıyor. Elbise yürüdükçe hışır hışır hışırdıyor. Ayakkabılar tıkır tıkır tıkırdıyor. Ve Moris kendisini çok iyi hissediyor. Ama arkadaşları bu durumdan pek memnun değil.

Oğlanlar Moris’le dalga geçiyor, “oğlanlar elbise giymez!”

Kızlar Moris’i alaya alıyor, “pembe tırnak, pembe tırnak”.

Moris okula gitmekte zorlanıyor. Ama biraz hayal gücü ve birlikte keşif ile Moris arkadaşlarını turuncu elbisesi ile hışır hışır hışırdayarak hiç bilmedikleri gezegenlere götürüyor. Arkadaşı Becky tekrar “oğlanlar elbise giymez” diye söylediğinde ise Moris artık rahatça cevap veriyor:

“Bu oğlan giyiyor.”

Karşılaştığı kötü davranışı, arkadaşlarını dönüştürerek aşan Moris, kendi gibi olabilmek konusunda çocukları güçlendirici bir anlatıya sahip. Kitap, Amerikan Kütüphaneler Birliği’nin Gökkuşağı Kitap Listesi’nde yer alıyor.

Cinsiyetsiz bir çocuğun hikâyesi: Bebek X

Radikal çocuk edebiyatından seçmelerden oluşan Asi Çocuklara Hikayeler kitabında yer alan Bebek X, Lois Gould tarafından 1972 yılında yazılmış. Hikâye kadın öyküleri ile ünlü yazarın cinsiyet rollerini sorgulamak için yazdığı tek çocuk öyküsü. Hikâye feminist bir çocuk öyküsü olarak tanımlanıyor. Hikâyede bilim insanların cinsiyet rollerine dair bir denemesini okuyoruz.

Bebek X, doğduktan sonra ona bir cinsiyet atanmıyor, cinsiyetine uygun bir isim ve kıyafetler verilmiyor. Hem kız hem oğlan çocuklar için üretilen oyuncaklarla oynuyor, cinsiyetsiz kıyafetler giyiyor. Bu hal komşuları zorluyor çünkü bir bebek ancak cinsiyetine göre sevilebilir.

İşler Bebek X okula başlayınca daha da karışıyor. O hem bebekle oynayan hem arabalarla oynayan bir çocuk. İlk başta çocuklar bunu garip bulsalar da sonra “ya Bebek X bizden daha çok eğleniyorsa?” diyerek ona eşlik etmeye başlıyorlar. Ancak onlar istediklerini yapmaya başladıklarında yani cinsiyetlerine uygun davranmamaya başladıklarında(!) bu durum aileleri oldukça rahatsız ediyor. Sonunda da Bebek X kendisini uzmanların önünde buluyor. Uzmanlar Bebek X’e baktıklarında karşılaştıkları en az tuhaf çocuk olduğunu keşfediyorlar. Hikâye ise Bebek X’in cinsiyetini cinsiyetin önemli olmadığı bir dünyada öğrenebileceğimiz son sözü ile bitiyor.

Ayrıca Baby X animasyonunun Türkçe altyazılı versiyonu internetten izlenebilir durumda.

Bir başlangıç için sonuç 

Üç örnek de farklı açılardan değerlendirilebilir. Köning & Köning için mutlu son “evlilik” midir diye sorabiliriz örneğin. Ya da Bebek X için cinsiyetsiz olmak başarıyı getirmek zorunda mı diyebiliriz. Neticede bu üç örneğe bakıp ideal olan nedir veya çocuklar ne okumalı sorusunu soracak olursak; benim cevabım “hepsi” olur. Burada yer almayan kötü ve ayrımcı örnekler de dahil olmak üzere bir çocuk birçok farklı örnekle karşılaşmalı. Bir çocuğun farklı örnekleri görmesi, kendi kitap seçim zevkinin oluşması ve ihtiyacına göre seçim yapabilmesi için de gerekli. Bir fanusta yaşamadığımız oranda çocuğun içinde yaşadığı kültüre dair olanı görmesi, okuması ve erişmesi engellenmemesi gereken bir durum. Sorun çocuğun evreninin sadece bu cinsiyetçi veya heteronormatif olanlarla kısıtlı kalmasıyla başlıyor. Bu sebeple çocuğun cinsiyetçi, türcü, ayrımcı olmayanları da içeren bu çeşitlilik ile karşılaşması, dayatılanın ötesi ile tanışması aynı zamanda bir yetişkin sorumluluğu.

İkisi Amerika Çocuk Edebiyatı’ndan bir diğeri de Hollanda Çocuk Edebiyatı’ndan üç örneğe baktığımızda ise bu örneklerde gelişkin ve tarihe yayılan çocuk edebiyatını görmezden gelmek mümkün değil. Bu alanın hem yazar hem de çizerler açısından desteklenmesi, politikasının olması önemli. Türkiye açısından mevcut politikanın ters yönde aktığı malum. Giderek cinsiyetçi, ayrımcı kitapların seçilen kitaplar içinde yer alması, çocuk kitabı politikalarının bir mücadele alanı olarak belirlenmesini gerektiriyor. Bazen ayrımcı olanı deşifre etmek, bazen de iyi örneklerin bu listeleri girmesi için mücadele etmek gerekiyor.

Amerika Gökkuşağı Kitaplığı gibi benzerleri, Hollanda ve Almanya gibi ülkelerde de olan heteronormatif olmayan çocuk kitaplarını bir araya getiren listelerine erişmek, incelemek ve iyi örnekleri uyarlamak bir diğer adım. Bu örneklere mesai harcamak ve Türkçeleştirmek gerekiyor.

Bir diğer yöntem ise çocuk kitaplarını tartışılabilir, eleştirilebilir ve değiştirilebilir bir materyal haline getirmek. Bu yaklaşımla birlikte en ayrımcı kitap bile geliştirici bir materyale dönüştürülebilir. Çocuklarla kitap okurken: sen olsan neyi değiştirirdin, karakterler sence nasıl olmalı, seni rahatsız eden bir şey var mı, sonu nasıl olmalı gibi sorular çocuğa yöneltilebilir. Bu sorular resim etkinlikleri ile desteklenebilir ve birden çok çocukla birlikte yapılarak oyun haline bile getirilebilir. Böylece çocuğun pasif bir okuyucu olmaktan çıkması desteklenebilir.

Son olarak ise zaman zaman ortaya çıkan çevirilerdeki uyuşmazlığa karşın burada nasıl yapmalı sorusunu merkeze almak ve buna dair atölyeler düzenlemek, iyi örnekler üretmeye yönelik yazım atölyeleri yapmak da önümüze koymamız gereken bir diğer hedef. Bunun için yetişkinler kadar çocuklarla da yazım atölyeleri yapılabilir. Kız ve oğlan çocuklar için yeni bir dünya temasıyla çocukların kendi öykülerini yazmaları desteklenebilir.

*Bu yazı ilk olarak Kaos GL dergisinin “Bir İnsan Hakları İhlal Aracı Olarak Hukuk” dosya konulu 166. sayısında yayınlanmıştır. Dergiye; online aboneler dergi websitesinden ulaşabilir. Basılı halini edinmek isteyenler ise önümüzdeki haftadan itibaren kitapçılardan yeni sayıyı satın alabilirler. Dergiyi internetten satın almak için ise Notabene yayınları ile iletişime geçebilirsiniz.


Etiketler: medya, kültür sanat
İstihdam