10/09/2015 | Yazar: Karin Karakaşlı

Can verdiğinin ölümünü gel bir de anneye sor. Sema Yakar, çokların ‘Sema Anne’si. Çünkü onun ikinci kez sınanmışlığı var annelikle. Çocuğunu kendi içinde ikinci kez doğurmuşluğu...

En çok ne var hayatımızda? Bunca farklı yaşamalara karşın ‘ölüm’ derken birleşeceğiz kaçınılmaz olarak. Zira ölümden başka bir şey yok. Ama işte o güzel laf var ya, ateş düştüğü yeri yakıyor. Hele de ateş diye düşen evlat kaybıysa.

Erken seçime doğru tırmandırılan iç savaş ortamında o eski “vatan, millet, Sakarya” hamasi söylemlerinin hükmü kalmadı. Bir annenin isyanı, hepsini anlatmak için buradan da kayda geçsin bir kez daha: “Ben oğlumu siz tenekeden sınır karakollarında katlettiresiniz diye büyütmedim. Ben size kurbanlık oğlan doğurmadım. Ben katil olmayı öğretin diye doğurmadın yavrumu! Büyüsün, âşık olsun, gezsin, gülsün, ağlasın, ıspanaklı börek yesin, sinemaya gitsin, bana ‘öff anne yaa’ desin diye doğurdum. Yaşasın diye, yaşlansın diye, yüreğimden, karnımdan yarattım. Pamuklara sardım, koynumda ninnilerle büyüttüm. Ben oğluma sıcak sütü bile üfleyerek içirirdim. Siz öldürdünüz! Vatan sağolmasın, oğlum sağolsun.”

Cizre’de ablukaya alınan ve HDP’ye verdiği oy için cezalandırılan Kürt halkı, büyük kentlerde dükkânı, evi, meskeni yakılarak, linç girişimlerine maruz bırakılarak sabırla sınanıyor. PKK’nin Dağlıca saldırısında kaç askerin öldüğünü açıklatmayan bir iktidar, iç savaşı sonuna kadar götürmeye ant içmiş bir Cumhurbaşkanı varken, belli ki daha çok kor dağlayacak kalpleri. Ve belli ki çok el vermek gerekecek onurlu duruşlara.

Kalpleri dağlayan ölüm, hayatın doğal akışına aykırı gelen ölümdür. Cinayetler, katliamlar, faili meçhuller… Bazen de ölüm, gencecik insanları kader olmaması gereken felaket gibi kazalarda bulur. LGBTİ mücadelesinin en etkili isimlerinden, Şişli Belediye başkanı Hayri İnönü’nün danışmanlarından Boysan Yakar ile feminist ve LGBTİ mücadelenin çılgın, cesur aktivisti Zeliş (Zeliha) Deniz, tatil dönüşü Gelibolu yakınlarında geçirdikleri trafik kazasında hayatlarını kaybettiğinde, aynı infial patlak verdi. İki insandan çok daha fazlası olan bu kalplerin dayanıştığı herkes, bir anda azalıverdi. Ve çok ağrımıza gitti, ölümün bu türlüsü…

Can verdiğinin ölümünü gel bir de anneye sor. Sema Yakar, çokların ‘Sema Anne’si. Çünkü onun ikinci kez sınanmışlığı var annelikle. Çocuğunu kendi içinde ikinci kez doğurmuşluğu... Boysan 16 yaşında ona açıldığında yaşadıklarını “Babamı kaybetmiştim ondan sekiz yıl kadar önce, o zaman yaşadığım o kayıp duygusunu gene hissettim. Çok iyi tanıdığım, tanıdığımı sandığım, önünde, arkasında durduğum çocuğumu, tanımadığımı bir anda hissettim” diye tarif eden Sema Anne, Havadis’ten Selda İçer’e 2012’de ne de güzel anlatmıştı bu ikinci doğumu. Kendi kişiliğini doğuruşunu: “Sonra düşündüm. Çocuğumun yönelimi, beni neden bu kadar etkiliyor? Çünkü başkaları benim üzerimden hayatlar yaşamış, ben başkalarının hayatlarını yaşamışım. Dünyaya getirdiğim çocuğumun üzerinden de ben hayaller kurmuşum. Toplumun baskılarıyla beklentileri doğrultusunda böyle bir yaşam yaşamışım, o zamana kadar. Sonra ben her şeyi sorgulamaya başladım. Tanrı kavramı, anne olmak nedir, birey olmak nedir, aile olmak nedir. Tabii çok şeyler çıkıyordu. Bütün değerlerim kırılıp dökülüyordu. Ama çıktığım yerden nefes alarak çıkıyordum. Orası çok güzeldi. İyi geliyordu.”

“Oğlum, bana çok şey öğretti” diyebilen Sema Anne, Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans, İnterseks Bireylerin Aileleri ve Yakınları Derneği LİSTAG’ın kurucu üyelerinden biri olarak bu hikâyeyi çoğalttı. Hikâyeler çoğaldıkça devletin bekâsını temin eden en küçük birim olan aile, yeni anlamlar kuşandı. Giderek daha da tehdit eder bulundu sistemi. O ki, dışlama tuzağına düşülmemiş; o ki, aile binbir farklı versiyonlu bir yapı olarak, komünleri de kapsayacak şekilde yeniden tanımlanmıştı.

Zeliş’in annesi Neriman Deniz ise İHD kurucu üyelerinden. Eli destekten, dayanışmadan hiç eksik olmamış bir yürek. O da gücünü, durmak bilmez feryatlarını bir nebze bastırmanın biricik yolunu, Zeliş’in mücadele arkadaşlarıyla çevrelenmekte buldu. Onlarda gördü kızını. Onlarda anımsadı kızıyla birlikte verdikleri zorlu kabulleniş savaşını. Çünkü Sema Anne’nin dediği, onun için de geçerli: “Bir çocuk ailesine gelip açıldığı zaman, bilsin ki o ailesine çok değer veriyor. Onun için açılıyor, yoksa hep bilinmeyen ikili hayatlar yaşanıyor. Dürüstçe yaşamak çok güzel... Çocuklarımızı reddetme lüksümüz yok. Anne baba çocuğuna acı çektirmemeli. Doğurduğumuzda ‘Sana canımı veririm’ deriz. Şimdi can verme zamanı. Onların yanında olma zamanı.”

Bütün canlarımız feda olsun onlara. Korları kalbimize basıp dayanışmamız bundandır. Kaybın yangınını birlikte var olmanın pınarı dindirir ancak.


Etiketler:
nefret