24/12/2010 | Yazar: Erdal Partog

Sayıları 2000’i bulan bazı Dersimliler il merkezinde birahaneleri basıp kadın garson çalıştırılmaması için işletme sahiplerini tehdit ettiler

Sayıları 2000’i bulan bazı Dersimliler il merkezinde birahaneleri basıp kadın garson çalıştırılmaması için işletme sahiplerini tehdit ettiler
“Dersim’in onurlu mazlum tarihi, kahraman ve yiğit evlatları kendilerini yoldan çıkaran şer odaklarına karşı devrim namusunu elden bırakmıyor. Sığlaşan özgürlük anlayışıyla çoklu özgürlüklerin önünü kesmeyi marifet sayıyor.”
 
“Kutsal aile dışında kalan herkes yozlaşan ya da yozlaştıran şeytanlar olarak kabul ediliyor. Böylece cinsellik konusunda bazı solcularla sağ muhafazakârlar arasında makas kapanıyor ve toplumun büyük çoğunluğu muhafazakâr çizgiye doğru savruluyor.” 
 
Erkeklik meselesi tarihsel olarak sorunlarla doludur. Ancak bunun farkına varamayanlar sadece bazı erkekler oluyor. Erkek akıllar; kadınlara, eşcinsellere ve genel olarak cinselliğe karşı önyargılarla dolu bir hayat sürüyor.
Bu topraklarda erkeklik denildi mi sağcısından solcusuna hepsi yekvücut olup kadınlara, eşcinsellere ve cinselliğe karşı bir cephe oluşturuyorlar. Gururlu ve namuslu erkekler olarak geçinenler erkek erkeğe yapılan sohbetlerde bol bol bel altından çalışmayı da ihmal etmiyorlar. İkiyüzlü erkeklik kendini sadece bu sohbetlerle sınırlamıyor bu davranış biçimini sokaklara kadar taşıyor. Öyle ki bu erkeklik özgüveni kimi zaman tecavüze kimi zaman da linçe varacak kadar ileri gidiyor. Bu gelenek kimi siyasi akımlarla da örtüşünce ortaya karma bir erkeklik felsefesi çıkıyor.
 
Bu tarihi muhafazakâr erkeklik mirası tabii ki solcuları da can evinden vuruyor. Türkiye’deki bazı solcular da erkeklikten sınıfta kalıyor. Bazı solcuların tarihle iç içe olan erkeklik ittifakı cinsiyetçi, homofobik, seks işçisi karşıtı söylemlere dönüşüyor. Bu bağlamda bazı solcular için cinsellik hakkında her şey bir yozlaşma olarak tarif ediliyor. Ekonomik yozlaşmanın beraberinde cinsel yozlaşmayı da beraberinde getirdiğine inanılıyor. Bu algılama biçiminin günümüzde soldaki temsilcileri Doğu Perinçek ve DHKP-C çizgisi oluyor. Bu çizgiyi takip etme sevdasına bazı Dersimliler de katılınca solun nerden nereye savrulduğunu görmek ve solun nasıl muhafazakâr bir çizgiye kaydığını anlamak da kolaylaşıyor.
 
Kendilerine özgürlükçü diyenler konu cinsellik konusuna geldiğinde adeta erkeklik cinneti geçirerek sokaklara dökülüveriyorlar. Bir tecavüz vakasında, bir seks işçisinin evliliği yıkması meselesinde hep sorun cinsellik ve kadın oluyor. Hiçbir erkek sorunun kendi erkeklik saplantısı olduğunu göremiyor. Öyle bir erkeklik ki aynı zamanda kamusal alana da kendi erkeklik değerleri ile çeki düzen vermeden içi rahat etmiyor. Kimin ne giyineceğine, kimin nasıl eğleneceğine, kimin nasıl aşk yaşayacağına sadece erkekler ve erkeklik karar veriyor.
Sayıları 2000’i bulan bazı Dersimliler il merkezinde birahaneleri basıp kadın garson çalıştırılmamasını işletme sahiplerinden tehditle istediler. Demokratik Haklar Federasyonu adına bir de açıklama yapan Evrim Konakşunları söylüyor:
 
"Çürümüş ve kokmuş sistemin yarattığı  sonuç maalesef çok tehlikeli ve ağırdır. Neden mi? Birahanelerde çalıştırılan kadınlardan kaynaklı birçok aile dağılmıştır. Yüzlerce insan emeğini birahanelere harcadığı için eşine şiddet uygulamakta ve çocuklarına karşı ise ilgisiz davranmaktadır. Bugün en onursuz yaklaşım ise kadın bedeninin bir meta olarak kullanılması ve fuhuş yapılmasıdır. Kadınları gelir getirecek sermaye olarak görenler dokuz birahanede toplam 45 kadın çalıştırmakta ve bu durum Dersimde büyük bir ahlaki çöküntüye yal açmaktadır." 

Böylece kalabalığın hangi duygular içinde harekete geçtiğini bize anlatmış oluyor. Ayrıca yapılan başka bir açıklamada ise Dersim’de yozlaşmaya izin vermeyeceklerini, sırf kadın garson çalıştığı için 86 erkeğin karısından ayrıldığını ve birahanelerde kadınlar için çıkan birkaç kavgada 4 erkeğin öldüğünü gerekçe gösteriyorlar. Bundan da birahane sahiplerini ve tabii ki kadın garsonları suçluyorlar. Ayrıca bu yozlaşmanın devlet eliyle gerçekleştirildiğini Dersim’in gurur dolu tarihini kirletmek için planlandığını ifade ediyorlar.
Devleti, Kapitalizmi ve Cinselliği şer üçgeni olarak tarif eden bu kesimler kapitalizm eşittir devlet, kapitalizm eşittir cinsellik mantık dizgesini kitlece kutsuyor. Oysaki bu üç kavramın birbirinden oldukça ayrı bir tarihi olduğunu ve cinselliğin özgürlükçü 68 hareketinin batıdaki temel politikalarından biri olduğunu unutuyorlar. Bu düz mantık çerçevesinde Dersim’in onurlu mazlum tarihi, kahraman ve yiğit evlatları kendilerini yoldan çıkaran şer odaklarına karşı devrim namusunu elden bırakmıyor. Bazı sol kesimlerde sığlaşan özgürlük anlayışı her şeyi sınıf ve devrim meselesine indirgeyip çoklu özgürlük anlayışının önünü kesmeyi marifet sayıyor.
Dersimin namuslu erkekleri devrimi ve Kürt mücadelesini heteroseksüel erkeklik üzerinde kutsarcasına sadece bu olayla tepkisini ortaya koymakla yetinmiyor, bundan aylar önce bir öğretmenin kız çocuğunu taciz etmesi üzerine de yine binlerce insanı sokağa döküveriyor. Kovboy filmlerini aratmayan bu sahneler maalesef Dersim’de de sıradan tepkiler olarak artık kabul görüyor.
Kimileri sokaklara dökülmek işini kendilerince haklı gerekçelere dayasalar da cinsellik konusunda aileden başlayarak insanların üç maymunu oynadıklarını görüyoruz. Gerçek anlamda bir devrimin de bu üç maymun tavrından kurtulmadıkça mümkün olmayacağını göremiyorlar. Cinselliğin sadece bir yatak ilişkisi olmadığını cinsel özgürlüğün sınıf meselesinin arkasına atılacak bir mesele olmadığını kavrayamıyorlar. Ayrıca bir hukuk devletinde sorunları bir mahalle baskısına çevirip çözmeye çalışan Dersimliler mahalle baskısının ne olduğunu en çok kendileri bilmesine rağmen ne hikmetse bu konuda da üç maymunu oynamaktan devrimci bir erkeklik zevki duyuyorlar.
 
Çünkü cinselliğini yaşayamayan bu erkekler kitlesi zorunlu cinselliğin kurbanları olduklarını farkında bile değiller. O yüzden buldukları ilk fırsatta kadınlara tecavüzü normal gören bir kısım erkekler olarak varlıklarını sürdürüyorlar. Karısına ve bacısına karşı namus bekçisi kesilen erkek sadece aile içinde değil kamusal alanda da bu kutsal erkeklik görevini seve seve yerine getiriyor.
Bu kutsal aile ve erkeklik ittifakı sağcısıyla solcusuyla Türkiye’nin her yerinde kutsanıyor. Kutsal aile dışında kalan herkes yozlaşan ya da yozlaştıran şeytanlar olarak kabul ediliyor. Böylece cinsellik konusunda Türkiye’deki bazı solcularla sağ muhafazakârlar arasında makas kapanıyor ve toplumun büyük çoğunluğu muhafazakâr çizgiye doğru savruluyor.
 
Tabii ki Türkiye’de erkekliği düşündüğümüzde sokağa dökülmenin ve linç olaylarının yeni bir şey olmadığını söyleyebiliriz. Bu kamusal erkeklik gösterileri sadece Dersim’in yağız delikanlılarının yeteneği de değil; bu, Bursa’nın yağız delikanlılarının da yeteneği, onlar da eşcinsellere karşı yürüyüp bir erkeklik gösterisi olarak eşcinsellere saldırmıştı.
Dersimliler kadın garson istemiyoruz, fuhuş istemiyoruz diyebiliyorsa Konyalılar da içkili lokanta istemiyoruz deyip içkili mekânları basmalarına kim ne diyebilir. Bu yüzden bazı Dersimlilerin yozlaşma adı altında sokağa dökülmeleri hiç de masum değildir. Sağcılar gibi birçok solcu da cinsellik söz konusu oldu mu yozlaşmayı dillerinden düşürmüyor. Bazı solcuların devriminde cinsel özgürlüğe yer olmadığını biliyorduk ama bu kadarını da beklemiyorduk. Buradan bakınca bazı solcuların beğenmedikleri demokrasinin cinsel özgürlük konusunda bizim solcuların daha ilerisinde olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca kendini demokratik solcu olarak tanımlayanların yöntemi şiddet ve öfke olacaksa, demokratik uzlaşı ve ikna yöntemleri ile sorunları çözemeyeceklerse Dersim’in delikanlıları ile Bursa’nın delikanlıları arasında fark kalmamış demektir.
 
Kaos GL


Etiketler: yaşam, cinsellik
İstihdam