09/03/2010 | Yazar: Buğra Tokmakoğlu

Yıl 2010. Avrupa’ya yüzünü dönmüş, hala Avrupa Birliği’ne girmek için mücadele eden, kendini batılı olarak ifade eden bir ülke va

Yıl 2010.
Avrupa’ya yüzünü dönmüş, hala Avrupa Birliği’ne girmek için mücadele eden, kendini batılı olarak ifade eden bir ülke var. Avrupa ile Asya arasında geçiş noktası. Kimine göre batılı, kimine göre doğulu… Bazılarına göre Ortadoğu ülkesi…
 
***
 
Yıl 2010.
Türkiye Cumhuriyeti 60. Hükümeti Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı görevinde bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi Denizli Milletvekili Selma Aliye Kavaf ilginç bir açıklamada bulunuyor. Hatırlatmakta yarar var; Kavaf Denizli’nin Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki ilk kadın milletvekili.
 
Selma Aliye Kavaf Hürriyet Gazetesi’ne verdiği demeçte: "Ben eşcinselliğin biyolojik bir bozukluk, bir hastalık olduğuna inanıyorum. Tedavi edilmesi gereken bir şey bence. Dolayısıyla eşcinsel evliliklere de olumlu bakmıyorum. Bakanlığımızda onlarla ilgili bir çalışma yok. Zaten bize iletilmiş bir talep de yok. Türkiye'de eşcinseller yok demiyoruz, bu vaka var" dedi.
 
***
 
Dünya ve Amerikan Psikiyatri Birliği’nin son 40 yıldır hastalık listesinde yer almayan eşcinselliğin devletin en önemli bakanlıklarından birinde yer alan birinin bu tarz ifadelerle dile getirmesi oldukça tartışılacak bir durum.
 
Türkiye genelinde açılımlar ve azınlıkların hakları sık sık dile getirilirken, yine ötekileştirilen eşcinsellerin tıbbi ya da bilimsel bir deneyime sahip olmayan biri tarafından “hasta” kategorisinde değerlendirilmesi son derece olumsuz. Eşcinsellikle ilgili vatandaşın aklında onca soru işareti ve belirsiz kavramlar dolaşırken meşru görülen kişiler ağızlarından çıkan her türlü söze dikkat ederek en az 10 defa düşünmeliler.
 
Gelen tepkiler mantıklı
Kavaf’ın skandal sözleri üzerine beklenmeyecek kesimlerden gelen tepkiler ise mutluluk verici.
Barış ve Demokrasi Partisi Milletvekili Gülten Kışanak ve CHP’den Mehmet Sevigen ile Çetin Soysal Kavaf’ı istifaya davet ederken ayrımcılık içeren sözleri sebebiyle bakanın özür dilemesi gerektiğini vurguladılar.
 
CHP’li Sevigen, CHP’nin parti tüzüğüne cinsel yönelim ve cinsel ayrımcılıkla ilgili maddelerin eklenmesiyle ilgili teklif vereceğini de belirtirken, söylenen sözlerin günümüz Türkiye’si ile bağdaşmadığını söyledi.
 
Bilim İnsanları Tepkili
İ.Ü. Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Doğan Şahin: “Bugünkü bilgilerimize göre, eşcinselliğin biyolojik bir hastalık olduğuna dair hiçbir veri yoktur. Eşcinsel kişilerde, herhangi bir hormon ya da kromozom patolojisi söz konusu değildir. Dolayısıyla ortada biyolojik bir hastalık da, tedavi edilebilecek bir durum da yoktur. Sorunun temelinde eşcinsellerin toplumda kabul görmesiyle ilgili zorluklar yatıyor.

Aslında her insanın ruhsal yapısında, kişiliğinde ve bedeninde her iki cinse de özgü yanlar vardır. Hepimiz farkında olalım ya da olmayalım az veya çok eşcinsel özellikler taşırız. Bu özellikler ne kadar fazla ise o ölçüde eşcinselliğe yakın, ne kadar az ise o ölçüde heteroseksüelliğe yakınızdır.

Eşcinsel özelliklerimizin daha farkında olduğumuz zamanlar, kimimizde çok rahatsızlık yaratır ve bu tür duyguları şiddetle bastırırız. Sonra da eşcinselliğin tedavi edilmesi ve cezalandırılması gerektiğine inanır ya da eşcinselliği reddederiz. Sonuç olarak, eşcinsellere yönelik olumsuz duygu ve tutumların ardında çoğunlukla kendi eşcinsel yanlarımızdan duyduğumuz korkular ve endişeler yatar.”

‘Aralarında bir fark yok’
Cinsel Eğitim, Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) Başkanı Psikiyatr Dr. Nesrin Yetkin: “Bütün dünya, hem Amerikan Psikiyatri Birliği hem de psikoloji birlikleri eşcinselliği 40 senedir hastalık olarak kabul etmiyor. Eşcinselliğin bir hastalık olduğuna dair kanıtlanabilmiş bir şey yok. Dolayısıyla tedavi edilebilir bir şey değildir. Heteroseksüellik neyse eşcinsellik de o. Arasında hiçbir fark yok. İkisi de aynı normallikte.

İnsanların neden eşcinsel olduğu konusunda bilimsel bir saptama da yok. Tek yumurta ikizlerinde bile farklı olabilen bir şeyden bahsediyoruz. Ama toplum daima azınlıkta olanı dışlama, kötüleme eğilimindedir. Sayın bakanın söyledikleri kendi bakış açısı ama bilimsel camiada böyle bir bakış açısı söz konusu değil.”

Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı (Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı, Adli Tıp Uzmanı, Psikiyatr): Utanç verici bir açıklama. Böyle bir alanda sorumluluk alan birinin bu açıklamayı yapmış olması bence cehalet örneğidir. Çünkü bu alanda çalışıyorsa bilimsel kaynakları da izlemesini beklerdik.
 
***
Yıl 2010.
 
Türkiye laikliği de tartışıyor başörtüsünü de…
 
Eşcinsellik ise yeni yeni dilleniyor…
 


Etiketler: insan hakları
nefret