02/11/2011 | Yazar: Osman Bulugil

Futbolun içine sızan milliyetçilik görüngüleri dünyada benzer özellik gösteriyor. Futbol, milliyetçiliğin av sahalarından birisi hatta en önemlileri arasında yer alıyor.

Futbolun içine sızan milliyetçilik görüngüleri dünyada benzer özellik gösteriyor. Futbol, milliyetçiliğin av sahalarından birisi hatta en önemlileri arasında yer alıyor.
 
Bu yazıda kısaca doğal afet kavramını tartıştıktan sonra, milliyetçilik sorunsalı içinde ele alacağımız futbolun içine sızan milliyetçiliğe değineceğiz.
 
Doğal Afet
Doğada afet diye bir kavramdan bahsedemeyiz. ’Doğal afet’ insan yaşamıyla doğanın etkileşime girdiği yerde başlıyor. Örneğin bir kasırganın hareketi, insan yaşamının olduğu kıyılara etkilediğinde afet oluyor. Pasifik’teki bir kasırga afet kategorisinde pek de yer almıyor.
Jeolojik bir olayın doğal afet olabilmesi, insanı etkilemesiyle gerçekleşiyor. Burada da doğanın herhangi bir yasasından ya da seçiliminden bahsedemeyiz. Bu noktada doğanın etkilerini belirleyen aslında insan ilişkileri oluyor. Burada da insanların zihinlerini oluşturan ’zayıf kavramlarından’ bahsetmemiz gerekiyor. Doğada oluşan harekete bir ’anlam’ yüklüyorlar ve bunun da bütün kavramsal düzeneği faşizmin sorunsalı içinde kalıyor. Bu faşist kayma, virüs gibi genişliyor ve insanları, insanlığı öldüren doğa olmuyor, faşizm oluyor.
Van’daki deprem sonrası yaşananlar da bununla ilişkili. Öncesinde de bağımsız olmayan bu kayma aslında kendini deprem üzerinden yeniden üretiyor. Komşusunu tımarhaneye göndererek kendi aklına güven kazanıyor ve böylece ‘meşru’ zeminini yeniden inşa ediyor. Doğadaki herhangi bir hareketin üzerine bu kayma ile artık daha ‘meşru’ hale gelen ötekilerle hat çiziliyor ve ötekilere yapılan yardım da aynı zamanda iktidarı yeniden üretiyor.
 
Osmanlı’dan Bugüne / Bülent Uygun’dan Yarına…
İdeolojik söylem olarak milliyetçilik, biz ve ötekilerin üzerine kurulur. Bu dil, futbolda milliyetçilik görüngülerinin hemen her alanına nüfuz etmiş durumda. Başka bir tarafıyla da, hiçbir spor futbol kadar ülkelerin sahip çıktığı ve milli kimliğin göstereni haline gelmedi.
Futbolun içine sızan milliyetçilik görüngüleri dünyada benzer özellik gösteriyor. Futbol, milliyetçiliğin av sahalarından birisi hatta en önemlileri arasında yer alıyor. Kitle ruhunu bir parçası yapıp ondan beslenen, düşmanlık esasına dayayan, düşünceden çok duygusal dünya üzerine yaptığı göndermelerle kapladığı alanı genişleten milliyetçilik için en uygun zeminlerden birisi futbol.
1890’larda, Osmanlının batıya açılan Selanik, İzmir ve İstanbul gibi kentlerinde yeşil alanlar meşin yuvarlakla tanışıyordu. Aynı yıllarda da İngiltere’de futbola işçi sınıfı damga vuruyorken, Osmanlı da seçkinler futbolda öne çıkıyordu. Cumhuriyete geçişle beraber, futbolun, bu gelişiminden bağımsız olmayan bir milliyetçi doğum lekesiyle ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Osmanlı’dan Cumhuriyete geçerken ulusal sembollerden birini de milli lig oluşturuyordu. Milli lig bütünleştirici bir adımlardan biriydi.
Futbol, cumhuriyet döneminde iki savaş arası dönemde (Kemalist kadrolarda futbola –kulüpçülüğe dayalı olması- karşı yayılan tepkiler) geri planda kalsa da (daha çok beden terbiyesine yönelik pratikler öne çıkarken), futbol sonraki dönemde futbol ulusal sembollerden biri olarak var olmaya devam etti, ediyor da.
 
Bugün bir milli maç veya bir takımın Avrupa kulüpleriyle oynadığı maçlardan sonra –özellikle de galibiyet- medyanın nasıl şoven milliyetçi bir dil kullandığını görüyoruz (Denize döktükten başlayan ve Yunanistan’ın fethine kadar uzanan bir dil…). Benzer bir dili yurtdışında yetişen Anadolu menşeli oyuncular içinde kullandığını söyleyebiliriz (Madrid’de Türk aslanı gibi).
1990’lardan bu yana yukarıda bahsettiğimiz ‘kayma’nın fotoğrafını izliyoruz statlarda. Tribünlerin hemen her saygı duruşu vb. durumlarda ‘şehitler ölmez, vatan bölünmez’ ritüeliyle başlattığı ve futbolcuların da bunu gol sonrası ‘hazır olda asker selamıyla’ yeniden ürettikleri, siyaset karıştırmayın dedikleri futbolun ideolojik işlevini gösteriyor. Futbolun bir savaş olduğu ve en güçlü savaşçıların (forvetler oluyor) golleri sonrasında, kendilerini üreten tribünle bütünleşip şovenizmin tırmandığı fotoğraf Türkiye için bilindik olsa gerek. 

Etiketler: yaşam, spor
nefret