20/09/2012 | Yazar: Bawer Çakır

18. yaşını kutlayan Kaos GL iyi doğdun, iyi ki kapını bana da açtın. Doğum günün kutlu olsun. Birlikte özgürleştiğimiz her bireyin ve örgütün de... Birimiz bile tutsak kalmayana kadar mücadeleye devam..

Develer berber ikendi sanırım, bir süpermarket zincirinin finans departmanının envanter bölümünde çalışıyordum. Gece çalışıyorduk ve mağazaları dolaşıyorduk benim de dahil olduğum 5 kişiyle. Herkes erkekti, ortam aşırı homofobik, acı ve tahmin edebileceğiniz bir dolu şeydi.
 
Sonra işten bir arkadaşın yerine başka bir çocuk geldi. Çok komik, tatlı ve esprili. Çok iyi anlaşmaya başladık. Artık arabanın arkasına oturuyordu, yan yana olalım diye. Sohbet, muhabbet gırla. Ben başımı hep omzuna koyuyordum uyuklamak için. O da hiç ses çıkarmıyordu. Böyle böyle baya zaman geçirdik. Birbirimizi kolluyorduk, yardımlaşıyorduk filan. Sanayi mahallesinde oturuyordu. Bir gün beni oraya çağırdı. Gel dolaşalım, gezelim dedi. “Tamam” dedim, gittim. Yedik, içtik. Sonra hava karardı. Şurada bir park var dedi, gidelim mi? Tamam dedim. Zira belki kimsecikler yoksa bana açılır diye umuyordum. Gey olduğundan adım kadar emindim. Parka gittik, az dolandık, sonra bir ağaca sırtını dayadı. Gözleri şehvet doluydu, seks yapmak istiyordu. Bunu anlamak için alim olmaya da gerek yoktu. Belime sarıldı, hah dedim, şimdi işte, nihayet! Zira büyük bir tutku vardı aramızda ve vücudum heyecandan titremeye başlamıştı. Tam dudaklarımı öpecek gibi yaptı, dudaklarımı uzattım, kafamı eliyle aşağı indirdi. Öpüşmek yerine oral seks yapmayı istiyordu. Ona da itiraz edemedim, tam fermuarına dokunduğum anda birden korkunç çığlıklar atıp, küfürler saydırmaya başladı. “yoksa sen ib..” diyor devamında küfürler ediyordu. Toparlanıp kaçmaya başladım, ortalık çamur içindeydi, ben kaçıyordum, o kovalıyordu. Küfürler, hakaretler.. avaz avaz.. Bütün sanayi mahallesi duydu bizi diye iyice geriliyordum. Ana caddeye çıktım, ilk otobüse atladım, nereye gittiği umurumda bile değildi. Bilet aldım, en arka koltuğa oturdum, şok içindeydim. Bir yerden bok kokusu geliyordu. Baktım, ayakkabılarım bok içindeydi, koşarken boka basmıştım. Otobüste sakinleştikten sonra nereye gittiğini sordum. Tuzla dedi, köprüyü geçiyorduk, sonra fark ettim. Köprüden sonra inip, Cevizlibağ giden bir başka otobüse bindim.

Pazartesi iş vardı. (Bütün bunlar cumartesi gecesi olmuştu.) ve ben nasıl ise gideceğimi bilmiyordum. Çok hasta olduğumu söyleyip, iş yerinden izin aldım. Zira düşünmek için zamana ihtiyacım vardı. Şefimi arayıp rapor aldığımı söyledim. Ertesi gün beni telefonla arayıp, "seni var ya sikecem oğlum", rezil rüsva olacaksın, annene babana da söyleyeceğim, sıçacam lan ağzına ibneeee" diye bağırıyordu. açmadım sonraki telefonlarını ama korkmuştum. 

Ankara’ya, teyzemlere gitmeye karar verdim. Kafamı dağıtmalıydım. Teyzemlere vardım, eşyalarımı bıraktım, duş aldım, iki lak lak sonrasında Güven Park’a attım kendimi. Bir lubunya görsem de konuşsam diyordum. Sonra Dost Kitapevi’nin sokağına gittim (Niye bilmiyorum, manasızca dolaşıyordum), dost’a girdim, rafların arasında dolanırken Kaos GL’yi gördüm ve yakınında da ne vakittir aradığım (Onun hikâyesini de Kaos’a yazmıştım) Arkadaş Z. Özger’in sevdadır kitabını. Kaos’u satın alamazdım, utanıyordum. O yüzden çaldım. Sevdadır’ı alıp kasaya parasını ödedim. Koşa koşa güven parka’ geri dondum. Heyecanla her satirini okudum Kaos’un da Sevdadır’ın da. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Baktım bir adres, Kaos GL ofisine ait. Hemen sağa sola sora sora Kaos’a gittim. Herkesle tanıştım. Herkesin elini sıktım, yanaklarından öptüklerim oldu. Filmlerdeki gibiydi o an, grip hayatim renklenmişti kapıdan içeri girince. 

Şans eseri, o sırada Kaos GL’de bir grup insan eşcinsel işçi ağı’nı kurmaya çalışıyorlardı. Toplantıları işyerinde yaşadıklarımla baltalayıp, yıllardır susmuş, tek kelime etmemiş bir dilsiz gibi hiç susmadan konuşarak, konuştukça da rahatlayarak 1 hafta geçirdim. Kaos’takiler İstanbul’a dönünce Lambda’ya gitmemi önerdiler ki Lambda’ya çok çok gençken gitmiş, homofobimden kelli bir daha da gitmemiştim. Tamam dedim. Mailimi aldılar, mail grubuna eklediler, bütün endişelerimi dinleyip neler yapabileceğimi anlattılar... Bazılarıyla sonra çok yakin arkadaş oldum. 

İstanbul’a dondum, ilk iş Lambda’ya gittim. Gittiğimin 2. günü Lambda’da gönüllü olarak çalışmaya başladım... sonrası çoğunuzun bildiği şeyler işte..

Kaos GL ve bittabi ki LGBT mücadelesinin tüm bileşenleri ve emekçileri bana yapabilme, dayanabilme, mücadele edebilme gücü verdi. Beni bambaşka bir insan yaptı. Örneğin yazı yazmaya başladım. Hayatımda yayınlanan ilk yazım Kaos GL sayfalarında oldu. Sonra yazdıkça yazdım, sonra birden muhabir oldum. bianet’te çalışmaya başladım... Eylemler, konserler, onur haftası etkinlikleri, ofis taşınmaları, temizlikleri, davalar, kavgalar gürültüler, ama he ve illa ki güzelliklerle dolu nefis zamanlar geçirdim... Geçirmeye de devam ediyorum. Kimlikteki doğum günümün yani sıra Kaos GL ofisine geldiğim günü de ikinci doğum günüm sayıyorum. hatta asıl doğum günüm sanırım Kaos GL ofisine geldiğim gündü. 

Şimdi gurbet kuşu, az biraz duygusallaştım ama bu satırların yazarı aslında sunu demek istiyor özetle: 18. yaşını kutlayan Kaos GL iyi doğdun, iyi ki kapını bana da açtın. Doğum günün kutlu olsun. Birlikte özgürleştiğimiz her bireyin ve örgütün de... Birimiz bile tutsak kalmayana kadar mücadeleye devam..
 

Etiketler:
nefret