19/04/2013 | Yazar: Koray Doğan Urbarlı

İklim değişikliğini ciddiye alan bir ülkenin değil, sera gazı salım listelerinde birinciliği kimseye kaptırmak istemeyen bir ülkenin yapacağını yapıyor Türkiye.

İklim değişikliğini ciddiye alan bir ülkenin değil, sera gazı salım listelerinde birinciliği kimseye kaptırmak istemeyen bir ülkenin yapacağını yapıyor Türkiye.
 
Uluslararası kuruluşlar, yılın belli dönemlerinde, belirli konularda listeler, sıralamalar yayınlıyorlar. Medya kuruluşları da doğaldır ki ilk olarak listelerde Türkiye’nin yerini arıyorlar, buluyorlar ve haber yapıyorlar. Bu listelere bakma yöntemi genelde aynı oluyor. Konu olumlu bir şeyse, örneğin sendikalı çalışan sayısı gibi, listeye sondan başlayarak bakılır ve Türkiye bulunur. “189 ülke içinde 178. sırada olan ülkemiz” temalı haberler yapılır. Bunun tersi de sıklıkla yaşanır. Örneğin hapishanelerinde en çok gazeteci olan ülkeler sıralamasına Türkiye’de hiçbir gazeteci sondan başlamaz. Ona baştan başlamak gerekir. Bu da Türkiye’yi birinci ya da ikinci sırada hemencecik bulmak demektir.
 
Yine böyle bir listeye konu olacak, liderliği hiç kimseye bırakmadığımız bir alanda geçtiğimiz günlerde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), bir veri açıkladı. 2011 yılını ile alakalı olan bu veri, henüz uluslararası kuruluşlar tarafından birleştirilip, Dünya sıralaması oluşturulmak için kullanılmadı. Bu sebeple Türkiye’de medya ya çok ufak görmeyi tercih etti ya da hiç görmedi. Aslına bakılırsa veriler de zaten medyanın pek ilgilendiği bir alandan değildi. Sera gazı salımları ile alakalıydı. Yani olayın bütünlüğü içerisinde bakıldığında Türkiye’nin yıllardır liderliği kimseye kaptırmadığı, kaptırmamak için de elinden geleni yaptığı alanla, Dünya’nın sonunu getirmeyle ilgili konudan başka bir şey değildi.
 
Daha iyi anlamak için ilk önce veriye bakalım: “Türkiye’nin toplam sera gazı salım miktarı, 2011 yılında 422,4 milyon ton karbondioksit eşdeğerine yükseldi. Bu, 1990′a göre %124′lük bir artış anlamına geliyor.” Aslında tek başına pek de bir anlam ifade etmeyen bir veri bu. Ufak bir karşılaştırma ile daha anlamlı bir hal alabilir.
 
Türkiye’nin, baz olarak alınan 1990 yılına göre, 2010 yılında gerçekleştirdiği sera gazı salım artış oranı %114.9 ve listenin en üst sırasında tek başına yapayalnız duruyor Türkiye. İkinci gelen ülkenin artık oranı %50 bile değil. İkinci en çok sera gazı salımını arttıran ülke %49.1 ile Malta. Üçüncü ise Avusturya. Onun da artık oranı %30. Aralarında Japonya, Hollanda, İtalya, Fransa, İngiltere, Almanya ve Rusya gibi ülkeler olduğu büyük bir grup ise salım oranı olarak 1990 yılının altına düşmüş durumda. Yani Türkiye %114.9 arttırmışken ve tam gaz küreyi ısıtma hızını arttırırken, bazı ülkeler iklim değişikliğini ciddiye almışlar. Çeşitli politik kararlar vererek salım rakamlarını 1990 yılının altına düşürmüşler. Bu gibi ülkelerin artması gerekiyor. Örneğin Almanya salım oranını 1990 yılının %24.8 altına indirmiş ve daha da indirmeye çalışıyor. Eğer insanlık olarak kendi kendimizi yok etmeyeceksek ya da etmek istemiyorsak Almanya’nın ya da diğer salımlarını azaltmaya çalışan ülkelerin yolunu izlemek gerekiyor.
 
Peki Türkiye bu performansına rağmen ne yapıyor? Bu yolu izlemediği rakamlardan belli. Daha da arttırmak için hiç durmadan devam ettiği de yıl be yıl ortaya çıkıyor. Çünkü Türkiye  bir kere konuyu ciddiye almıyor. Alsa hedef olarak artıştan %20 düşürme gibi kafa karıştıran bir hedef koymazdı önüne. Yani 1990’ın altına düşmeyeceğiz diyor, 2011 üzerinden konuşursak 1990’ın %95 üzerine çıkacağız diyor. 80 olması gerekirken, 195 olacağız diyor. Bunu da yaptığı yatırımlarla ortaya koyuyor. Liderliğini perçinliyor.
 
Örneğin Dünya liderliğini perçinlemek istemese Zonguldak’a bunu yapar mı? Aliağa’ya yaptığını ve daha da yapmak istediğini, Yatağan’a yaptığını, Gerze’ye yapmak istediğini Zonguldak’a da yapmaya çalışıyor. Konu iklim olduğunda bu sadece Zonguldak anlamına gelmiyor. Kirliliği, yok olmayı oradan başlatmak anlamına geliyor.
 
İklim değişikliğini ciddiye alan bir ülkenin değil, sera gazı salım listelerinde birinciliği kimseye kaptırmak istemeyen bir ülkenin yapacağını yapıyor Türkiye. 80 kilometreden daha kısa bir mesafeye 9 tane termik santral kurmak istiyor. Aliağa direniyor biliyoruz, Gerze direniyor biliyoruz. Şimdi de sıra Zonguldak’a geldi. Onlar da direniyor. Türkiye utandıran, korkutan ve hatta yüz kızartan bir listede açık ara birinci olmasın diye de direniyorlar.
 
Aslında gerçekten de Dünya liderliğinin yolu Zonguldak’tan geçiyor. Türkiye ya termik santralleri yapacak ve kirliliğin lideri olmayı seçecek ya da yapmayacak, temiz enerjiye yönelecek ve iklim değişikliğine karşı cephenin liderliğine oynayacak.

Etiketler:
nefret