25/08/2014 | Yazar: Neşe Yavuz

Dünyanın güzel bir yer olması için her renkten insanın bulunması gerektiğini anlatmalıyız.

Mersin 7 Renk LGBT üyesi aktivist Figen Cumartesi gecesi denize atlayarak intihar etti.  Öncesinde polisler tarafından uğradığı transfobik saldırıyı ve bunun hemen sonrasında abisini Soma katliamında kaybetmesi, bu üzüntüyle mücadele etmesi de kendisini intihara sürükleyen muhtemel olaylardan biri olmuştu. Bu olayın suçlusunu sadece nefret söylemlerinde bulunanlarda, katliam yapanlarda değil kendimizde de aramalıyız.  Son senelerde arka arkaya yaşadığımız korkunç olaylar ve bunları elimiz kolumuz bağlı izlememiz ne bize yardım eder, ne de “katil devlet” diye nitelendirdiğimiz şeyi güçsüzleştirir.
 
Homofobi, direkt olarak ayrımcı söylemler ve şiddet eğilimleri ile ilişkili bir olaydır. Eşcinsellik, Foucault’nun da belirttiği gibi bütün iktidar biçimlerinin politika üretmeleri ile ortaya çıkmış, lanetlenmiştir. Eşcinsellere karşı olan bu söylemlerin arka planı da oldukça sıkıntılıdır. Bir insan doğduğu anda bir şeylerden nefret etmez, yaşadığı çevre onu bu tarz davranışlara iter. Yaşanılan yerdeki ideolojik ve dini söylemler bir insanın kafasındaki şeyleri oluşturmaya başlar.
 
Peki, bu noktada yapmamız gerekenler ne? Öncelikle hiç susmamalıyız, eylemlerimize pasif olarak değil de aktif olarak devam etmeliyiz. Bir haksızlık durumu gördüğümüzde sadece üzülmemeliyiz, o haksızlığa karşı mücadele etmeliyiz. İnsanlara kendimizi anlatmalıyız, öyle iyi anlatmalıyız ki uğradığımız haksızlıklara karşı onlar da seslerini çıkarmalılar. Çocuklarla konuşmalıyız, dünyanın güzel bir yer olması için her renkten insanın bulunması gerektiğini anlatmalıyız. Kendi içimizde bile bu haksızlıklara sesini çıkarmayan kişiler var onları uyandırmalıyız, bu nefret suçlarının asıl sahipleri kimler onları öğretmeliyiz. Hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmamalıyız, tek bir kişinin hareketi dünyayı değiştiremez diye düşünmemeliyiz. Gezi Parkı olaylarında yaşadıklarımızı unutmazsak, özgürlüğümüz için şehit olanları hatırlarsak bir şeyleri değiştirebiliriz. Bizden nefret edenlerden nefret etmemeliyiz, bu durum onlardan ne kadar farklı olduğumuzu ortaya koyar. Nefret etmemekten kastım ses çıkarmamak değil elbette, sesimizi hiçbir zaman gizlemememiz lazım. Koltuklar onlarınsa sokaklar bizim, sokaklarda olmalıyız, bir şeyler değişene kadar evlerimizi unutmalıyız.
 
Arkadaşlarım bu yazım size bir çağrı, dünyayı değiştirmek gerçekten bizim elimizde ve emin olun o kadar zor bir şey değil.  

Etiketler:
nefret