28/03/2011 | Yazar: Rahmi Öğdül

Zihinsel kasnaklarımızda bir kanaviçe gibi işlediğimiz donuk yeryüzü imgesiyle, içinde hareket ettiğimiz, durmadan devinen yeryüzü arasındaki gedik bir türl&uu

Zihinsel kasnaklarımızda bir kanaviçe gibi işlediğimiz donuk yeryüzü imgesiyle, içinde hareket ettiğimiz, durmadan devinen yeryüzü arasındaki gedik bir türlü kapanmıyor ve biz bu gediği felaket olarak yaşıyoruz diye düşündüm Tophane’deki sergiden çıkarken. Tasarımcı Emel Kurhan’ın Galeri Non’daki ‘Devinimsiz Seyahat’ başlıklı sergisinde yer alan, etaminlere işlediği yeryüzü haritaları ve yeryüzünün farklı bölgelerine ait imgeler, fotoğraflarla birlikte şık bir ortam yaratmış; oysa zihinsel seyahatlerin ölümcül boyutlara ulaşabileceğinin Japonya’daki son örneğinden hâlâ radyoaktif sızıntılar yayılıyor yeryüzüne. Yeryüzünü devinimsiz bir peyzaj gibi algılayan rasyonel aklın irrasyonel sonuçlarına katlanmak zorundayız hâlâ. Eğri mekânı düzleştirme, kıvrımlarını yok etme çabamız her seferinde hüsranla sonuçlanıyor. Biz düzleştirdikçe, doğa her seferinde daha fazla kıvrım yaratıyor bünyesinde.

DOĞANIN DEVİNİMLERİ
Tophane’nin eğri büğrü, inişli çıkışı sokaklarında dolaşırken, dünya tahayyülümüzün fazlasıyla öklidci düz mekâna dayandığı düşündüm sonra. Yeryüzünün eğri mekânına öklidci geometriyle tutunmaya çalışıyoruz. Yeryüzünün tüm pürüzlerini, pürtüklerini, kıvrımlarını geometrik formlarla yok etmeye, yerin kıvrımlarıyla ilişkisi kopuk soyut, düz mekânlar yaratamaya çalışırken, gündelik hayatta hesaba katmadığımız doğanın devinimlerini her seferinde felaket olarak yaşıyoruz.

KAVRAMSAM DÜZLEŞTİRMELER
Unutmuş olsak da kentlerin de bir topografyası var ve bu topografya fiziki müdahalelerle düzleştirilmiyor sadece, kavramsal düzleştirmelere de maruz kalıyor. Coğrafik konumundan dolayı yıllardır Boğazkesen olarak bilinen cadde, kendisine bağlanan sokaklarla birlikte, barındığı tüm sosyal farklılıkları  bir kalemde silip atan ‘artwalk’a dönüştürüldüğünde, kıvrımlarının çoğunu yitiriyor zihnimizde.  Emel Kurhan’ın  zihinsel yolculuklara gönderme yapan sergisi, aslında kent içinde yürürken bile kafamızdaki hazır kavramlarla, imgelerle hareket ettiğimize işaret ediyor.

SERGİDE YEDİNCİ KITA
Tophane bölgesindeki galerilerde coğrafya temalı sergiler çoğunlukta. Pg Art Galeri’de Haneke’nin “Yedinci Kıta” filmiyle aynı adı taşıyan karma bir sergi yer alıyor. Sergiyi gezerken doğaya yönelik düzleştirme hareketinden bedenlerin de kaçamadığını hatırlıyorum bir kez daha. Bedenler de birer peyzaj olarak kuruluyor. Bir zamanlar kıvrımlarıyla, yeryüzünün ve başka bedenlerin kıvrımlarına karışan bedenler, tüm kıvrımlarından budanıp çerçevelerin içindeki peyzajlara dönüştürülüyor. Haneke’nin filmi, tüm toplumsal ve doğal bağlantılarından arındırılmış bir orta sınıf ailesinin anlamsız tekrarlardan oluşan yaşamını gösteriyordu bize. Sıradan kent hayatının rutinleri arasında sıkışıp kalmış bireyler düştükleri açmazdan, ancak kendilerini imha ederek kurtulabiliyorlardı. Aslında Haneke mevcut kapitalist sistem içinde üretilmiş öznenin ölümüne işaret ediyordu filmde. Filmin meşhur sahnesinde aile bireylerinin kendilerini ortadan kaldırmadan önce, ev içindeki tüm metaları, eşyaları ve paraları parçalaması, mevcut ölü özneyi oluşturan ortama yönelik keskin bir eleştiri olarak duruyor. Sergide yer alan Dolanbay, Kemal Tufan, Kerem Ozan Bayraktar, Reysi Kamhi ve Roeki Symons yapıtlarıyla, filmin geçtiği Avustralya’nın yalıtılmışlığını hatırlatan ada-bireylerin, ortamla ve birbirleriyle kurdukları ilişkileri sorguluyorlar. Filmde akvaryumun parçalanması sırasında ailenin küçük kızının çığlığını yapıtlarıyla çoğaltıyorlar.

‘TİCARET YOLLARI’
Pi Art Works Galeri’de yine coğrafyanın başrolü oynadığı bir başka karma sergiyle karşılaşıyoruz: ‘Ticaret Yolları’. Coğrafyayı küresel bilgi, ticaret, insan akışları üzerinden algılamaya çalışan, kendisi de bu akışların bir parçası olan gezici bir sergi “Ticaret Yolları.”  Almanya, İngiltere, İran, İsviçre, İtalya ve Türkiye’den sanatçıların işlerinin yer aldığı serginin farklı şehirlere taşınacağını okuyoruz katalog yazısından.
“Coğrafyanın bütün pratiği ve felsefesi; nesnelerin ve olayların uzam içinde dağılışlarını kontrol etmeye yarayan kavramsal çerçevenin gelişimine dayanır” diye yazıyordu David Harvey. Yaratılan kavramsal çerçeve içinde yeryüzünün eğri mekânı ve bedenlerin kıvrımlı doğası düzleştirilirken, farklı duyarlılıklara sahip sanatçılar bu dönüşümü bambaşka biçimlerde cisimleştiriyorlar yapıtlarında. Her sanat yapıtını farklı bir bakış ve duyarlılıkla algılıyor, sanat yapıtını kendimizce eğiyoruz. Eğri mekâna da eğri bakmaya öğrenmemiz gerekiyor artık. Zira yeryüzü tek merkezli çizgisel perspektife sığmayacak kadar dallanıp budaklanıyor, eğilip bükülüyor. Bastığımız zemin altımızdan kayıyor durmadan; buldozer bakışlarımızla düzleştirdiğimiz yeryüzünde, anamorfik, yani başka açılardan görülmesi gereken görüntüler çıkıyor ortaya.

Not: Pg Art Gallery’deki ‘Yedinci Kıta’ sergisi 15 Nisan’a, Pi Artworks Galeri’deki ‘Ticaret Yolları’ sergisi 7 Nisan’a ve Galeri Non’daki ‘Devinimsiz Seyahat’ sergisi ise 23 Nisan’a kadar açık kalacak.

Etiketler: kültür sanat
nefret