28/03/2015 | Yazar: Umut Can

Kadınlarla yaşayabileceğim birliktelik türü için ayrı, erkeklerle yaşayabileceğim birliktelik türü için ayrı mı kıyafetlerim var sizce?

Kadınlarla yaşayabileceğim birliktelik türü için ayrı, erkeklerle yaşayabileceğim birliktelik türü için ayrı mı kıyafetlerim var sizce? Sesim birinde daha kalınken diğerinde daha mı yumuşak? Bir tanesinde en sevdiğim renk yeşil iken diğerinde turuncu mu? Öyle mi?
 
Bilmem kaç sene boyunca duygusal olarak yalnızca kadınlardan etkilenen ve erkeklerle sadece gecelik birliktelikler kurup onları adeta objeleştiren; yirmi üç yaşındayken bir adama aşık olup hayatına erkeklerle olan duygusal birliktelikleri de adapte eden ve kadınlardan korkar hale gelen bir biseksüel erkek olarak diyorum ki işim zor. Hiç yaşamadığım kendimi keşfetme sürecimi keşke ağır depresyonlarla, erkekleri anlamaya ve tümüyle reddetmeye çalışarak geçirseydim belki farklı olabilirdi. Belki de olmazdı. Ama ihtimaller dahilinde tutuyorum. En geçmişten hatırlayabildiğim anılarımda bile olan kadın ve erkek biraradalığı ile oynama, hissetme ve isteme halim bence “Ben neyim? Ben kimlerden hoşlanıyorum? Ben bu ayıbı nasıl taşıyacağım?” gibi kişisel ve toplumsal baskılarla örülseydi, bugün siz heteroseksüelleri ve eşcinselleri çok daha iyi anlayabilirdim. Parantez açmak istiyorum: Empati kurmayı şiar edinen doğal yapımı baz alırsam birçoktan daha fazla insanları anlayabiliyorum diyebilirim. Ama bu durum hayatın en engebeli hallerinden ilişki, aşk, bağlılık gibi zaman aralıklarında yeterli olmuyor. Affınıza sığınarak ötekileştiriyorum, sizi anlayamıyorum.
 
İlişki bağımlısı olmamakla birlikte, nitelikli ve karşılıklı iki tarafı da yükselten bir ilişkinin, evrende başımıza gelecek en içten ve saf bir iletişim şekli olduğunu düşünüyorum. Bununla birlikte aşık olmak diye nitelendirdiğimiz ve karşılıklı ya da karşılıksız ilişkiye gitmeyen o yolda da aynı içtenlik ve saflığı yakalayabileceğimize inanıyorum. Gereğinden fazla insansever biri olduğumdan olsa gerek, bu bahsettiklerim benim için yaşamı sürdürülebilir kılan olgulardan. Konuya dönersek… Öncelikle ne düşündüğünüzü merak ediyorum. Kadınlarla yaşayabileceğim birliktelik türü için ayrı, erkeklerle yaşayabileceğim birliktelik türü için ayrı mı kıyafetlerim var sizce? Sesim birinde daha kalınken diğerinde daha mı yumuşak? Bir tanesinde en sevdiğim renk yeşil iken diğerinde turuncu mu? Öyle mi?
 
En genele baktığımda, tüm insanlığa, belki de var olduğunu bilmediğimiz ama umduğumuz türlere kadar, hangimiz her birimizin aynısı olabilir diye düşünüyorum. Ardından, herkes birbirinden bu kadar farklıyken, beklenilen ya da sistematiği oturtulan ilişki yaşama biçimlerinin nasıl bu kadar aynı olduğu konusu geliyor aklıma. Karşı taraftan beklentilerimiz için neden aynı listeleri kullanıyoruz merak ediyorum. Ya da bu listeleri nasıl oluyor da birbirine çok benzer hazırlıyoruz? Tekrar ötekileştirerek söylemem gerekirse, siz heteroseksüel kadınlar ve siz eşcinsel erkekler neden biz biseksüelleri asla keşfedemeyeceğiniz bir yönü olan varlıklar olarak görüyorsunuz? Birlikteliklerde, iki insanın birbirine duyduğu karşılıklı sevgi ve ilgi, ilk aşamalarda gayet formsuz ve safken, daha sonralarda taraflardan birinin (erkek olan) biseksüel olduğunu açıklamasıyla gayet sınırları olan ve renkleri belirlenmiş bir hal alıyor. Kadınlardaki “ben bir erkekle yarışamam” korkusu, erkeklerdeki “ben bir kadınla yarışamam” korkusuyla birleşiyor ve biseksüel erkekler için çok bilinmeyenli bir denklem süreci yine başlamış oluyor. Tabi eşcinsel erkeklerin biseksüel erkeklere yönelik, toplum genelinde kabul görecek bir ilişki için engel olma korkusunu da ekleyebiliriz. İlişkiyi, karşı tarafı elinde tutamama korkusuyla yaşayan insanları bir türlü anlayamayacağım. Herkesin herkesle birlikte olmak için yarıştığı bir dünyada yaşadığımıza inanmış olmak ise bence çok talihsiz. İnsanlar zorla ya da tehditle bir ilişkiyi sürdürmüyorken, taraflardan birinin doğal olarak başkalarına gitmesi düşüncesi, zamanı ve zihni nasıl saçma sapan değerlendiririm sorusunun cevabından başka bir şey de değil. Halbuki kimsenin bir yere gittiği yok.
 
İnsanların birbirileriyle olan iletişimini, o anı birlikte paylaşırken evrene saçılan mutluluk ve huzur zerrelerinden anlaması gerekiyor aslında. Kendimizi bir türlü oluruna bırakamadığımızdan ve fazlaca müdahale ettiğimizden, zaman-mekan çizgisinden kayıp farklı bölgelerde kendi gerçekliklerimizle bir hayat sürdürmeyi tercih ediyoruz. Olanın olmasına izin verebilsek keşke... Bu durumun merkezinde yatan nokta ise şu; kendimize güvenmiyoruz, güvenemiyoruz. İnsanlarla olan iletişimimizde rollere bürünüp, kendimize sıfatlar alıyoruz ve bu hallerimizi en doğal olanmış gibi evrene yansıtarak kendi potansiyellerimizi bir bir yok ediyoruz. Azalarak artan hayat grafiğimizi aslında kendimiz oluşturuyoruz. Hem erkeklere hem de kadınlara ilgi duyan bir erkeği, evinin asla direği olmayacak düşüncesiyle harcayan kadınlar ve kendisine asla çocuk veremeyeceği için onu sözde azad eden erkekler, ne yazık ki iyi ve kötü düşüncenin zıt kutuplarında dursanız da bencilliğinizden ödün vermiyorsunuz.
 
İnsanları yargılamayı sevmeyen ben her birinizin aldığı kararlara saygı duyuyor ve şapka çıkarıyorum. Kadınlar ve erkekler kümesinin kesişiminde durup gölgelerinizi takip edeceğim ve bir parça huzur bulmayı umacağım. Sizler gölgelerinizle savaşırken en az yara almaya çaba gösterip bol bol düşünmeye vaktim olacağını sanıyorum. Bu cümleleri, bir biseksüel adamın hiç yazmadığı günlüğünün ayrı sayfalarından alınmış parçalar olarak görebilirsiniz. Kızgınlık hali ile değil, gayet sakin ve kafa yorularak yapılan bir durum değerlendirmesi… 

Etiketler:
İstihdam