22/11/2012 | Yazar: Tuğrul Güven

Ensest bizim hayatımızda bu kadar ne zaman görünür olmaya başladı? Yeğenlerin yengeyi götürmesi aslında yeni olmasa da örnek alınacak bir şey mi acaba?

İyi bir televizyon izleyicisi olmamamın nedenleri arasında dijital platformlar haricinde pek az sıklıkla yakalanabilen iyi filmler ya da uygun sürede tutulmuş dizilerin azlığı ön sıralar çeker. Ya parayı bastırıp digitürk ya da ona benzer bir şeyleri almalısınız ya da benim yaptığım gibi torrente abanmalısınız ekranın karşısında iyi vakit geçirmek için.

Televizyon seyrettiğim anlar ise oldukça nadirdir ve Bay Sihirbaz’ın da dediği gibi ’uzun süredir televizyon seyretmemek’ denen şeyin ne olduğunu çok iyi bilirim. Babaannemlerde filan otururken babaannemin abidik gubidik Muhteşem Yüzyıl’ı, Dila Hanım’ı ya da ona benzer bin bir saçmalıktan ibaret ve her birisi bir film süresindeki dizileri ya da “Ben bilmem eşim bilir” gibi seksist ve yer yer de narsist, ne işe yaradığı belli olmayan ve belli ki KDV ödemelerinden yırtmak için ortaya konan yarışmaları izliyoruz. (Eskiden Çarkıfelek filan izlerdik hatta, tahtaya tıktık ki yayından çekildi)

Tesadüfen, soğuk ve puslu bir pazar akşamında karşımıza çıkan, ATV’de yayınlanan Alev Alev isimli diziyi izledik. Elbette ki babaannem bunu da kaçırmadan izliyordu; hem de tekrarlarıyla birlikte. Dizi bildiğiniz gibi işte; yalan, dolan, kara para, inşaat zengini bir aile, paranın dünyayı öttürmesi filan. Fakat, işin içindeki bir detay, benim son derece ilgimi çekti ve daha önceleri yazdığım bir yazıyı aklıma getirdi; o yazı burada.

Yazıda, ölümsüz eser Aşk-ı Memnu’nun nasıl bir ensest çıkmazına dönüştüğünü irdelemiş ve bazı sorulara yanıt aramıştım.

Alev Alev isimli diziye dönecek olursak eğer - tamamen karakterler üzerinden konuşuyorum - esas kız ile esas oğlan geçmişte bir ilişkinin içinden geçmişler sonra talihsiz kader kızı oğlanın dayısı ile buluşturuyor ve aslında uzun ama ışık hızı ile geçen bir zaman diliminde evlenmeye karar veriyorlar. Oğlanın anası İstanbul’un sayılı zenginlerinden; tek sözü ile şirketin yönetim kurulunu toplayabiliyor filan. Bunların nikah zamanı geldiğinde damadın bir cinayete karıştığını düşünüp enseliyorlar (İlker İnanoğlu oynuyor damadı bu arada ironik şekilde). Aynı anda dramatik bir tesadüf olarak hala aşık olduğu eski sevgilisini dayısıyla evlenirken izleyemeyecek olan esas oğlan da M5 paketli 5.20d ile bir Isuzu kamyonetin altına girip bir tampon hasarı ile komaya giriyor filan. Daha fazla içim kaldırmadı, daraldım.

Hastanede gözünü açan esas oğlan, karşısında inşaat zengini anneannesi ile eski sevgilisini görünce üzülüyor filan. Nikahınsa kıyılmadığını öğrenince seviniyor. Sonrasında dayısının nişanlısı ile bitanemli, ikitanemli, aşkımlı formatta öpüşüyor bunlar. Esas oğlan evli bu arada.

Ensest bizim hayatımızda bu kadar ne zaman görünür olmaya başladı? Yeğenlerin yengeyi götürmesi aslında yeni olmasa da örnek alınacak bir şey mi acaba? Tekrar soruyorum, RTÜK’ün kriterlerini belirlediği Türk aile yapısına uygun olan prime time kuşağı ürünleri bunlar mı? Dijital platformlarda, insanların para ödeyerek satın alıp izledikleri filmlerde ya da dizilerdeki sigaraları iğrenç çiçek motifleri ile sansür eden, hayatın içindeki doğal bir detay olduğunu düşündüğüm küfürleri bipleyen yada susturan bu kurul, açık açık gösterilen enseste neden sesini çıkarmıyor acaba? Kişisel fikrim olarak ensest, dünyadaki doğal kabul edilebilecek sınırlar dahilinde kalmıyor ve bunun doğal bir şeymiş gibi gösterilmesine de işin aslı karşı çıkıyorum.

Etiketler:
İstihdam