06/11/2013 | Yazar: Melike Çakal

‘Babacığım, anneciğim. Ben bir erkeğe sevdalandım, onu seviyorum. Geceleri ona sarılarak uyumak istiyorum, sabah olunca ise onu öperek uyandıracağım. Yârimle evlenmek istiyorum.’

Bu hafta size beni mest eden bir başarı öyküsünden bahsedeceğim. Anlatacaklarım tamamen gerçek yaşamdan bir alıntıdır, sevgili okurlar.
 
Başrolde: Hollanda kökenli bir erkek eşcinsel.
 
Ailesine açılıyor bizimkisi, buraya kadar bir sorun yok. Kabul ediyorlar ama bilmiyorlar ki bu iş burada bitmeyecek…
 
Bir gün ailesinin karşısına dikiliyor ve diyor ki:
 
“Babacığım, anneciğim. Ben bir erkeğe sevdalandım, onu seviyorum. Geceleri ona sarılarak uyumak istiyorum, sabah olunca ise onu öperek uyandıracağım. Yârimle evlenmek istiyorum.”
 
“Olmaz!” diyorlar hemen, eşcinsel olduğunu okeyledik ama bu kadarı bize fazla gelir.
Bizimkisi cayar mı hiç kararından, kararını vermiş çoktan.
 
“Tamam, ben elimden geleni yaptım. Kabul etmezseniz sizin sorununuz” diye restini çekiyor.
 
Arslan yürekli Hollandalım benim, kim tutar seni?
 
Ve beklenen gün geliyor, nikâh yüzükleri cepte. Sevginin gücü kazanıyor, evlilik gerçekleşiyor. Fakat tören yerinde iki kişi eksik: başroldekinin anne ve babası. Bir daha da görüşmüyorlar çocuklarıyla.
 
Evlilik konusundan mevzu bahis açılmışken bu hadisenin rakamsal boyutunu da sizlerle paylaşmak isterim.
 
14,813
 
Yanlış okumadınız, 2001’den 2011 yılına kadar sadece Hollanda’da bu kadar çift evlenmiş!
 
Size söylemiştim, ne yanlışsınız ne de yalnız. En başından beri böyleydiniz zaten. Gökkuşağının çocuklarıydınız, Sizi yıldırmaya çalıştılar, olmadı. Adolf Hitler bile sizinle uğraştı ama başaramadı.
 
Kimsenin gücü yetmedi, eşcinselleri yok etmeye. Ne barlara ne de gettolara hapsoldular. Aksine evlat edindiler, gelecek nesilleri yetiştirdiler.
 
Tek tanrı bile sözünü geçiremedi, üfürükten tayyare hikâyelerle eşcinselleri korkutmaya çalıştı. Yüzleri gülmesin istedi, mutsuz olsunlar dedi.
 
Fakat eşcinseller buna da kanmadı. Mücadeleye devam ettiler, paravan sevgili kiralamadılar. Hemcinslerine âşık olmalıydılar ve öyle de oldu.
 
Bu esnada muhafazakârlar çok huzursuz oldular çünkü ellerinde savunacak tek bir kalesi kalmıştı bunların. O da evlilikti, şimdi eşcinseller bunu da istiyordu.
 
Direndiler, biz bu dünyada çoğunluğuz dolayısıyla biz ne istersek o olur dediler. Barikatlar koydular yollarınıza, evlenmesin eşcinseller diye. Vatikan’dan yardım istediler, dünya için daha çok nefret dilediler.
 
Elbet yenileceklerdi çünkü siz, gerçekten samimiydiniz.
 
Zamanında sizi aşağıladılar diye siz de başkalarını aşağılamadınız.
 
Arkanızdan “top” diyecek kadar düştüler diye siz de onlar kadar düşmediniz.
 
“İbne” diye hakaret ettiler, eve gidip ağlasınlar diye. Fakat siz, eve gidip ağlamadınız. Aksine acıdınız, bu küçük homofobiklere.
 
Sizin kadar güçlü olamadıklarını için artık onları kaale bile almıyorsunuz. Zaten onların tek derdi, bir yarışmaya girip şöhret sahibi olmak. Kameraların karşısında sahte gülücükler saçmak ve özel hayatları hakkında bin bir türlü hikâyeler uydurmak.
 
Sizler, gece yarısından sonra arabayı balkabağına dönüştürdünüz.
 
Büyüyü bozdunuz ve artık özgürsünüz. 

Etiketler:
nefret