16/12/2010 | Yazar: Buğra Tokmakoğlu

Her gün aşina olduğumuz yüzler. Televizyonda, gazetede, bilgisayar ekranında çok defa gördük onları. İsimleri ne olursa olsun kazındılar hafızalarımıza.

Her gün aşina olduğumuz yüzler. Televizyonda, gazetede, bilgisayar ekranında çok defa gördük onları. İsimleri ne olursa olsun kazındılar hafızalarımıza. Bir gün öyle bir an oldu ki sağa döndük, sola döndük o her gün gördüğümüz yüzler bir anda çok yabancı geldi bizlere. Nasıl oldu anlayamadık ama o tanıdığımız yüz öyle bir hal aldı ki kırk kat yabancıdan beter oldu. Nasıl baktığımız mı önemli acaba yoksa nasıl gördüğümüz mü? Yoksa bakmak ve görmek değil de zaman dilimi ve anlık durumlar mı önemli?
***
Toplumsal yaşamla yaygın olarak hayatımıza sokulan kalıpların birçoğu medya marifetiyle gerçekleşiyor. “Yapılan bir araştırmaya göre…” kalıbıyla başlayan cümlelerdeki genellemeler zihnimizde yer ettikçe daha yaygın bakıyoruz hayata. O öznel özelliklerimizi tüketiyoruz farkında olmadan. Medyayı tükettikçe biz olmaktan çıkıyoruz, tüketimimiz arttıkça “sosyalleşiyoruz”, “toplumsallaşıyoruz.”
Toplumun bir ferdi olarak birey toplumun genel kanaatleri ile genelleyebiliyor her şeyi. Farklılıklar, ötekiler iyice görünmez oluyor.
***
“Yapılan araştırmalara göre kadınların yüzde bilmemkaçı cinsel ilişki sırasında orgazm taklidi yapıyormuş.” Bu cümleyi sizlerde benim gibi sayısını unuttuğunuz defa okumuş, izlemiş, ekranlardan takip etmişsinizdir. Yukarıda yazılı olan cümle etrafından kurgulanan ve pişirilip pişirilip önümüze konulan onca durum var ki farketmeden sürekli aynı durumlar etrafında dolaşıyoruz. Bu dolaştığımız durumların her biri yalan ya da her biri doğru gibi bir iddia ile konuşmak o cümlelerin birçoğu kadar yalan olur herhalde. Haliyle doğru ve doğru olmayan önermeler mutlaka olacaktır.
Şimdi tamamıyla benim kuracağım bir cümle ile başlayalım: “Yapılan bir araştırmaya göre erkeklerin yüzde bilmemkaçı cinsel ilişki sırasında tatmin olduğunu ve ilişkiden zevk aldığını göstermeye çalışan taklitler yapıyormuş.”
Hep kadınlar ışığından bakanlar olarak bu kez de erkekler tarafından bakalım mı?
Ne zaman söylesem herkesin kıs kıs güldüğü, “böyle şey mi olur canım” dediği bir durumu bir kez daha paylaşmak istiyorum. Evet, sırf karşısındakini o an kırmamak ve mutlu etmek için reddet(e)meyen erkekler var. Sadece “hayır” diyemediği için bir ortamın içine dahil olan erkekler yaygın olan araştırmalardaki taklit yapan kadınlar gibi taklit yapıyorlar…
Konuşmasıyla, oturmasıyla, kalkmasıyla, sosyal hayatın dayattığı biçimleriyle bizlere güzel gelen ancak baş başa kalındığında o ana kadar aşina olduğumuz o kişiye baktığımızda eskisine benzetemediğimiz kişiler çıkabiliyor karşımıza zaman zaman. İşte o anlarda kaçmakla kalmak arasında kırmama adına birtakım şeyler yapılabiliyor. Çok mu acıklı oldu?
Erkeği güç ögesi, baskın bir karakter, sınır tanımaz, kural dinlemez, seks sevdalısı, işini bitirip kenarı çekilen bir meta olarak göstermek isteyenlere erkeklerden yana bir pozitif ayrımcılık talep etmiyorum ama en azından durumlara farklı bir açıdan da bakabiliriz diyebiliyorum.
Hep beraber kırabilirsek o zincirlerimizi, o gördüğümüz noktadan göremediklerimiz dikilir birer birer karşımıza.

 


Etiketler: yaşam, cinsellik
İstihdam