19/01/2010 | Yazar: Kahraman Gür

Gazeteler Hrant Dink için 1954’de Malatya’nın alevi mahallesi Çavuşoğlu’nda doğdu diyorlar.

Gazeteler Hrant Dink için 1954’de Malatya’nın alevi mahallesi Çavuşoğlu’nda doğdu diyorlar. Evleri yıkılsa da, kiliseleri çürümeye bırakılsa da, mezarlıkları “Gâvur mezarlığı” diye anılsa da, Hrantlar, Yenaller, Sunalar ve Liyalar o mahalleden bir bir İstanbul’a göç etmek zorunda kalsa da, en azindan o mahallenin aslında bir Ermeni mahallesi olduğunu söylememiz lazım. 

Seksen öncesine kadar dik duran iki kilise vardı bu mahallede. Birisi kara bir kıştan çıkamadı, yerinde tütün ambarı yükseldi. Yeni kilise dedikleri mahallenin okulu Necatibey’in ufak kaysı bahçesinin yanında terk edilmiş halde durur. Onun da işlenmemiş odun kütüklerinden oluşan kubbesi 80’lerde şiddetli bir yağmurda göçmüştü. Duvarları kalın kesme taştan ustalıkla örüldüğü için halen sapa sağlamdır. Ben bildim bileli çocukların oyun yeridir. Çocuklar bu taş kiliseyi Eski Malatya’ya bağlayan gizli tünelin kapısını ararlar. Mahallenin alkolikleri de gömü çıkar mı diye oturdukları yerde kilisenin tabanını eşelerler.
 
Mahallenin Ermeni cemaatine rağmen bu kilise nasıl olur da ibadete açılmaz diye kimse dert edinmedi. Dert edinemezlerdi, çünkü kuralları biliyorlardı. O mahallenin Alevileri de 2010 yılında dahi bir cem evine sahip olamadılar. Onun içinki kimse kilisenin haline bakıp da bir soru sormadı.
 
Çocuklar hariç. Kuralları bilmeyen, sorular soran çocuklar vardı.

11 yaşında annemle gâvur mezarlığının yanından geçtiğimizde gâvurların kim olduğunu anlayamamıştım. Malatya hiç işgal edilmemişti, o zaman bu gavurlar nerden gelmişti, kimdiler, ne zaman ölmüşlerdi. Liseyi bitirecek yaşa geldiğimde pazılın parçalarını ancak birleştirebilmiştim. O mezarlık, kiliseleri çürümeye bırakılmış Ermenilerin mezarlığıydı.
 
30’larda Aleviler Malatya merkeze göçmeye başladıklarında, hem Sünnilerden korktuklarından hem de Sünniler zaten onlara ev vermediğinde, Ermeni mahallesinde kendilerine yer edinirler. On iki eylül evvelindeki kamplaşmayla Çavuşoğlu daha da Alevileşir. Ermeni mahallesi olduğu unutulmaya başlanır. Ermeni evleri de tek tük kalmıştır zaten.
 
Çavuşoğlu mahallesindeki Ermeni evleri genelde yüksek duvarlarla çevrili bir avluya bakan iki ya da üç odalı, bir kaç haneden oluşur. Bazen de bir avluda yalnız bir büyük hane olur. Evlerin tipik özelliklerinden biri avlunun ortasındaki pınardır. Ayak bileği genişliğindeki bir ağızdan su gürler, bir küçük havuzda göllenir ve bir oluktan kaybolur gider.
Şehir şebekesinin suyu kesildiğinde Ermeni evlerine koşulurdu. Onların suyu hiç kesilmezdi. Ta ki evleri birer birer yıkılana kadar. Tarihde bilinen en eski su kanallarını kurarak Erek dağının suyunu Urartuların Başkenti Tushpa’ya ve Van ovasına taşıyan Ermeniler Malatya’da da zengin bir şehir sistemi kurmuş olmalılar. Hrant Dink’in çocukluğunun geçtiği evde – Çorbacı Çıkmaz sokağının sonunda idi bu ev, 90’larda yıkıldı böylece sokağın adındaki “Çıkmaz” kalktı- ki pınarı ilk gördüğümde ilk okul 4'de idim ve hayran olmuştum.

Şehrin ortasında suyun böyle nasıl gürlediğini anlayamamıştım. Sonra bir kaç Ermeni evi daha gördüğümde, o evlere su taşıyan ayrı bir sistem olduğunu anlamıştım. Belki de taş duvarlarla örülü geniş su kanalları kurmuşlardı. Bilmiyoruz, eğer bir yerde bir Ermeni tarihçisi kayda geçmediyse, hiç de bilemeyeceğiz, çünkü geriye hiçbir şey kalmadı.

Sözlü kültürde Mahalle de Alevi mahallesi diye geçmeye başlayınca zulme ve baskıya inat bir tek taş kilise kaldı orada o kadar. (Resim: Murat Özdemir)


Etiketler: yaşam, gezi/mekan
İstihdam