19/01/2010 | Yazar: Kaos GL

 

 

Ressam Özgür Korkmazgil, Türkiye’deki cinsellik dışı pornografiyi görmemizi istiyor.

Fotoğraf: Muhsin Akgün
 
Özgür Korkmazgil'in pornografi ve şiddeti anlattığı '18+' sergisi, 30 Ocak'a kadar açık

Bir avro banknotunun üzerine transparan figürlerle resmedilmiş bir orji, üzerinde eşcinsel, biseksüel, heteroseksüel ilişkilere girilen, markalarla bezeli bir platform, erotik çağrışımları yoğun, sulu ve iri çilekler.

1958 doğumlu ressam Özgür Korkmazgil, son sergisi ‘18+’da önceki sergisi ‘Gastronomik Orgazm’da olduğu gibi yine sosyolojik değinmelerini, beden üzerinden tuvale taşıyor. Sergi 30 Ocak’a kadar Casa Dell’Arte’de. 

‘18+’da işaret ettiğiniz sosyolojik tespitlerle pornografik unsurlar nerede örtüşüyor?
Pornografiyi dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de cinsellik üzerinden tanımlamayı tercih ediyoruz. Oysaki bazı kavramların yeniden düşünülmesi gerekiyor. Mesela savaşın bir cephede iki ulusun ordularının konvansiyonel şekilde çarpıştıkları bir şey olarak düşünüyoruz. Ama Körfez Savaşı’nda uçak gemilerinden havalanan uçakların sivil kentlere saldırmasını dünyanın her noktasında tüm insanlık aynı anda izledik. Bu şiddetin gösterilme biçimi tamamen pornografikti.
 
Pornografinin sarsıcı bir yönü de var ve sizin resimlerinizde de kullanılmış gibi.
Pornografinin çok önemli bir konu olduğunu, Türkiye için de çok sert olduğunu biliyorum. Ama bir şekilde cinselliğin dışında bir pornografi var, bunu fark etmemiz gerek. Pornografiyi eleştirmiyorum, pornografi sıkıcıdır da demek istemiyorum. Bu bana düşmüyor. Sanatçı olarak pornografinin daha başka şeylerine işaret etmek durumundayım. Marka teknolojileri, markalaşmak, gözetlemek, gözetlenmekten hoşlanmak... En son ekranlarda birilerini sabaha kadar gözetlediler. Orada sözel şiddet söz konusuydu. Ve bunun bize gösterilmesi büyük travmalara neden oldu.

Kadın-erkek pornografisi ayrımları yapıyor musunuz?
Bu tür ayrımlar var. Türkiye’de bir pornografi sektörü yok ama dünyada çok kuvvetli. Kadınlar için çekilenle erkekler için çekilenler ayrılıyor. Tabii pornografi, erkek egemendir. Çünkü etken ve edilgen var. Yeni çıkan kadın pornografisinde ise kadının egemen olduğu, o hazzı kadının yaşadığı, daha tasarımlı filmler var. Biraz daha erotizm destekli ve soft diyebilirim. Tabii hardcore olanları da var ama...

‘Kolonyalist’ tablonuzda avro banknotu üzerinde bir orji resmedilmiş. AB’yle orji arasında nasıl bir bağlantı kurdunuz?
Avrupa’nın kolonyalist olmasından kaynaklanan bir şey. Yüzyıllardan bu yana çok büyük bir şiddetle dünyanın birçok insanını sömürdüler. Sonra bu birliği kurup ortak bir para birimi ürettiler. Bütün dünyayı sömürme gerçekliği üzerinden baktığımızda çok büyük bir şiddet görüyoruz. Ve o bu, bana pornografiyi çağrıştırıyor. Ama Avrupa Birliği’nin koyduğu birikimi ve kültürü kesinlikle özümsemiş bir insanım. Sadece durup bir bakalım, girmek istediğimiz birliğin böyle bir yanı vardır diyorum.

Serginin ismine, ‘18 +’ya gelelim. 18 yaşı pornografinin hazmedilebildiği bir yaş olarak mı kabul ediyorsunuz, eleştirel bir tutum mu söz konusu?
Türkiye’de bir sürü sanat eseri yasaklandı, bir sürü kitap toplatıldı ya da yayından kaldırıldı. Çok ciddi bir sansür var. Fakat sanata gelince, bu sansürü düşünmek gerekiyor. ‘18 +’ aslında bunu protesto ediyor ve aynı zamanda kendisini koruyor. Çünkü ‘18 +’ ibaresi olan bir sergiyi toplatamazsınız.

18 yaşından küçük birisi istese giremez mi sergiye?
O beni ilgilendirmiyor. 15-17 yaşında bir güzel sanatlar lisesi öğrencisi, bu sergiyi görmek isteyebilir. Hiç şüphesiz görecek de. Ama ‘18 +’ adıyla bu, benim sorunum olmaktan çıkıyor.
 
Mersinlisiniz. Mersin’deki Türk-Kürt çatışmalarını ve diğer kentlerde artan linç vakalarını hazırlayan ortamda şiddetin pornografisi ne kadar etkili?
Mersin çok ciddi göç almış bir kent. Benim küçüklüğümde portakal, limon çiçekleri kokan, caz orkestralarının geldiği çağdaş bir kentti. O göçe karşı sunulamayan ekonomik şartlar durumu bugüne getirdi. Kendi mahallelerine kapandı Kürtler ve oranın ekonomisinden pay almaya başladı. Özellikle Akdeniz bölgesinden çocukların şehit olması, milliyetçiliği körükledi. Medyanın bu konuyu daha da kaşımasından, yeterliliği olmayan kişilerin televizyonlarda yaptığı yorumlardan dolayı o iki unsur birbirini kırmaya devam ediyor. Bu işi tezgâhlayan, körükleyen beş unsur varsa diyelim, bunlardan biri de medyadır.

Çileğin erotik çağrışımları tema açısından nereye oturuyor?
Özellikle GDO’lu yapılarla ilgili bir göndermesi var o tür resimlerin. Çünkü laboratuarda genleriyle oynanan ürünlerin gizli bir şiddet olduğunu düşünüyorum. Bu da bir şiddet kullanımıdır, bu da bir pornografidir.

Resmettiğiniz haliyle bu çilekler, çok güzel ve çarpıcı.
Evet bir vajina gibi. Çünkü GDO’lu çilekler ısırıldığı zaman ortaları boş. Hormonlu ve GDO’lu yapıların aslında çok büyük, süslü, renginin sağlam olduğunu, fakat lezzetin, aromanın ve kokunun 25 sene önceki gibi olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Sergide üç boyutlu bir video var. Üç boyut kullanma fikri nasıl ortaya çıktı?
Bir arkadaşımla laflarken ortaya çıktı. Türkiye’de az yapılmış bir şey yapayım istedim bu sefer. Allahtan arkadaşım bana yardımcı olacağını söyledi. Birtakım zorlukları var, güç bir iş. Bu videoyu dokuz ay önce çektim.

Video: http://www.ekavart.tv/?id=606&start=&k=
 

Etiketler: kültür sanat
İstihdam