29/09/2015 | Yazar: Murat Sayan

"Kan bankaları için geliştirilen NAT ve benzeri gelişmeler varken MSM bireylerden kan bağışı kabul etmemek iki farklı yönde ve tezat gelişme olmuyor mu?"

"Kan bankaları için geliştirilen NAT ve benzeri gelişmeler varken MSM bireylerden kan bağışı kabul etmemek iki farklı yönde ve tezat gelişme olmuyor mu?"

Son 10 yılda, ABD’de, ulusal seviyede kan bağışçıların oranında %40 azalma saptanmış. Bu, bir yandan acil durum anlamına gelirken diğer yandan nedenleri hakkında ciddi ciddi düşünmeyi gerektirmektedir. Neden kan bağışında böyle bir kriz meydana geldi?

Bunun en önemli nedenlerinden biri (Bizim Kızılay’da aynı tutum değişikliğine gitti) kan bankalarının artık eşcinsel erkeklerden (MSM) kan bağışı kabul etmemeleri olabilir. Bu, kan nakli ile HIV, HBV ve HCV bulaşmasını önlemek için alınmış bir karar olmalı. Peki, bu uygulama yurttaşlar arasında ayrımcılık yapılması anlamına gelmiyor mu? Daha da ötesi resmi kurumlarca (buna “resmen” denilebilir sanırım) MSM, HIV ve risk bir arada anılmış olmakta ve “MSM bireyler HIV taşıyabilir” gibi bir risk algılaması yaratılmış olmaktadır. Konuyla ilgili geniş bir perspektifte ele alınmış açıklamayı FDA’in sayfasında bulabilirsiniz.

Oysa test teknolojileri çok gelişti ve hem kolaya hem de etkin olmaya doğru evrildiler. Artık hastanelerin kan bankalarında ELISA ile anti-HIV testi yerinin NAT (Nucleic Acid Testing) ile DNA ve/veya RNA analiz eden teknolojileri görmeye başlıyoruz (Bizim Kızılay bu sisteme geçti. Akıllıca bir hareket; çünkü kan nakli ile HIV bulaştırdığı kişilere ödediği tazminatlar bu sistem maliyetinin çok ötesindeydi). NAT teknolojisi, antikor değil virüsün nükleik asitini saptadığı için kesin ve hassas.

Kan bankaları için geliştirilen NAT ve benzeri gelişmeler varken MSM bireylerden kan bağışı kabul etmemek (“son 12 ayda eşcinsel bir ilişkiniz oldu mu?” diye sorularak) iki farklı yönde ve tezat gelişme olmuyor mu? Dahası kan bankasında bir kan bağışçısına eşcinsel olup olmadığının sorulması gerekecektir. Gürültü burada kopuyor zaten. Bu nasıl sorulabilir? Alınan yanıt ne derece sağlamdır. Biseksüeller bu duruma ne diyecektir ya da ülkemizde olduğu gibi MSM olup bunu heteroseksüel bir tutum gibi gören kişiler var, ne diyecektir? Bir kan bankasında cinsel yöneliminizi sorgulayan bir kan bankası broşürü (bu da işin ayrıca tuhaf kısmı; çünkü sorgulama yazılı olmak zorundadır. Aksi takdirde bir kan bankası teknisyeni bunu sözlü olarak soramaz) ne derece amacına ulaşabilir? Dahası sağlam adım atmak isterken tam tersi bir sonuca ulaşmak (kan bağışlarında ciddi düşüşler) mümkün.


HIV enfeksiyon dağılımı MSM ve heteroseksüel bireyler arasında farklı olabilir ve bu ülkeden ülkeye değişebilir (HIV enfeksiyonunda ne olursa olsun tanıyı zorlaştıran “pencere dönemi” meselesine hiç girmiyorum ki daha önceki yazılarımda buna zaman zaman değinmiştim.

Aslında bunu böyle sormak yerine son 12 ayda korunmasız seks yaptınız mı diye sormak daha makul olurdu. Seksin hangi cinsle yapıldığının değil korunmalı olup olmadığı riski daha iyi ifade ederdi. Resmi makamların, bu kararı alırken önlerinde güvenilir ve yeterli bir data bulunduğunu umalım. Aksi takdirde resmi makamların risk algılamasının bir hayli farklı olduğunu düşünmek zorundayız.

Örneğin bu meselede şunu sorabiliriz: eğer son 12 ayda eşcinsel bir ilişkiyi sorgulayacaksa bir kan bankası o zaman NAT test teknolojisine de güvenmiyor olmayacak mıdır? Yine aynı ikileme geliyoruz. Eğer NAT teknolojisine güveniyorsak ilişki geçmişi sorgulaması 12 ay olarak alınamaz. Belki son 3 ay diye sorulabilir ki pencere dönemi de zaten NAT ile 21 günün altına iniyor. O zaman son 12 ay sorgusu HBV ya da HCV için mi soruluyor? Burada küçük bir sorunumuz var: HIV taşıyan MSM bireyleri arasında HBV ve HCV pek görülmemektedir. Bu olasılık daha çok damardan uyuşturucu kullananlar içindir.

Katılıyorum, HIV sadece bizde değil tüm dünyada MSM bireyler arasında hızla artıyor. HIV artışını frenlemek için kan bağışını düzenleyen kuralların da değişmesi gerekebilir. Ancak kuralların eşitsizlik yaratmayacak şekilde dikkatlice düşünülmesi de…

Dennis Villeneuve’un (Kanada’lı yönetmen) 2014 yılı yapımı “Enemy/Düşman” adlı filmi; Jake Gyllenhaal’ın başrolünü oynadığı oldukça gizemli ve atmosferi karanlık olan filmin kült sahnesi… Şehrin üzerinde dolaşan dev bir örümcek metaforu. Bu ne olabilir diye düşünüyorsunuz?

Filmin ana karakteri (Adam Bell) tarih dersleri veren bir öğretim üyesi. “Diktatörlük ve Totaliter Rejimleri” işleyen repliklerinden biri şöyle: “Bütün totaliter rejimler, insanları pasifize etmek üzerine kuruludur. Bu strateji, tarih boyunca kendini hep tekrarlar ve bir modeli takip eder. Bütün totaliter rejimler sansürü kullanır, bireysel düşüncenin ifade edilmesin engeller” (tanıdık günler yaşıyoruz değil mi?). Şehrin üzerinde dolaşan örümcek, bu replikleri ifade eden bir metafor olabilir mi? Dev örümcek, olsa olsa bu devlet dediğimiz (resmi makamlar) organizasyondur. Her yere uzanan uzun kolları ile korku yaratıyor ve bizi sürekli gözetliyor…


Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam