23/03/2010 | Yazar: Buğra Tokmakoğlu

Son günlerde Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın “eşcinsellik hastalıktır” sözü ile başlayan, Sağlık Bakanı ve çeşitli kanaat ön

Son günlerde Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın “eşcinsellik hastalıktır” sözü ile başlayan, Sağlık Bakanı ve çeşitli kanaat önderlerinin karşıt açıklamalarıyla gündeme gelen eşcinsellik mevzusu, basının dilinden bir türlü düşmedi.

Geçmişte sadece ölüm ya da skandal gibi haber başlıklarıyla yazılı, işitsel ve görsel basında yer verilen eşcinsellik konusunda kendimizi bu denli aşmış olduğumuza inanamadım.
Taksim’de, Etiler’de eşcinsel şarkıcılar eşliğinde vur patlasın çal oynasın biçiminde oynayıp hemen ardından eşcinselleri lanetlemeyi ya da ağzına almamayı ilke edinen grupları düşündüğümde bu ülkede bir şeylerin değişmeye başladığını farkediyorum. Eşcinsellerle eğlence amaçlı beraber olup hemen ardından kötülemek gibi bir davranış biçimindeki başarının sorgulanması gerek.
 
Transeksüel ya da travestilerle ilişkiye girip sokakta ya da arkadaş grubunda dalga konusu yapıp ti’ye almaya ne demeli? Kapalı kapılar ardında yaşanan her şey mubah çünkü bu ülkede. Ulu orta yerde ise kalkanlarımızı çıkarıp olabildiğince konuşmak lazım, bir şeylerin içinde olmadığımızı kanıtlamak için!
***
Özellikle yazılı basında ve köşe yazarlarının dilinde bunca “iyi ya da kötü” eşcinsel kelimesi dolaşıyorken bunun eşcinseller açısından avantaja dönüşme vaktinin geldiğini düşündüm kendimce. Bundan 2 ya da 3 yıl önce Can Dündar’ın köşesinde “AB’nin anahtarı eşcinsel lobisinde” başlığını okuduğumda nasıl yani diye sormuştum. Avrupa normlarında, anayasal düzenin tamamında insan hakları vurgusuyla beraber eşcinsel evlilikler dahil olmak üzere, eşcinsellerin sosyal yaşamda ayrımcılığa maruz kalmaması ile ilgili düzenlemeler garanti altına alınmıştı. Hatta Bulgaristan, Romanya, Kıbrıs Rum Kesimi gibi ülkelerde eşcinsellere uygulanan ayrımcılıklara vurgu yapılarak bu alanlarda acil düzenlemeler yapılması istenmişti. Türkiye’nin de AB ile öncelikle her türlü müzakere başlığını hallettikten sonra bir gün önüne eşcinsel sorununun geleceği daha o günlerde içten içe dillendirilmeye başlamıştı. Can Dündar daha o gün eşcinsellik bir gün Türkiye’nin önüne getirilecek demişti.
 
Bu ülke bu tür şeylere hazır değil diyenler o günlerden bu yana hiçbir şey yapmadan durmayı seçtiler.
 
Gün gelip devran döndüğünde devletin bakanı “eşcinsellik hastalıktır” dedi, ortalığı kasıp kavurdu. Bu sözün ardından gelen tepkilerle beraber eşcinseller için tarihi bir zaman dilimi başladı bence. Hiç olmadığı kadar kendilerini ifade etme, konuşma, sorunlarını, isteklerini beklentilerini dile getirme imkanı doğdu. Bilinçli bir planla, örgütlü bir yapıyla hiç olmadığı kadar ileriye dönük adımlar atılabilir. Kaçırmamak lazım.
 
Şimdi birlik zamanı, şimdi gerçek demokrasi için bir adım atma zamanı. Gerçekleri görme zamanı…
 

Etiketler: yaşam, siyaset
İstihdam