07/07/2015 | Yazar: Emrah Aslan

"Sırf hemcins bir insana ilgi duyması yüzünden bir insanı dışlamak, daha da ötesinde o insanı akıl almaz yaptırımlarla korkutmak, en başta, bu inancın temel ayaklarıyla çelişir"

"İlk emri “Oku!” olan ve insanı aklını ve yaratıcılığını kullanmaya davet eden, bir bilim insanının kaleminden damlayan bir damla mürekkebi şehit kanına denk sayan, anne - baba şefkatini yaratıcının engin şefkatinin çok çok küçük bir yansıması olduğunu ifade eden bir inanç sistematiğinin, sırf hemcins bir insana ilgi duyması yüzünden bir insanı dışlaması, daha da ötesinde o insanı akıl almaz yaptırımlarla korkutması, en başta, bu inancın temel ayaklarıyla çelişir."

 

Toplumsal cinsiyete dair popüler kavramsallaştırmalar, pek çok farklı kimlikte olduğu gibi eşcinsellik söz konusu olduğunda da tezahür ediyor. Sözgelimi, bir X kimliğinin, bu kimliğe sahip olmanın verdiği tarz nedeniyle Y tercihini zorunlu kıldığına dair hakim yanılgılar, eşcinsellik - din ilişkisinde sıkça gözlenebilen bir durum. Bu yazıda, daha çok İslam - eşcinsellik ilişkisi bağlamında, aralarında antagonizmaya dayalı bir ilişki olduğu varsayılan eşcinsellik - din konusunu irdelemeye çalışacağım.

 

Yaygın kabullere göre eşcinsellik, dinlerin onayladığı ve olur verdiği ya da teşvik ettiği bir durum değil, aksine kutsal kitaplarda lanetlenen ve şiddetle sakınılması gereken bir hal. İslam alimleri içerisinde bu yoruma alternatif ve muhalif yaklaşan pek az alım bulunuyor, yani yorum yaygın olarak kabul görüyor. Yine bu yaygın kabulden hareketle, eşcinsel yönelimiyle barışık bir kişinin dinsel esaslara bağlı olma derdi olmadığı, bağlı olduğunu iddia etse dahi, dinin alenen lanetlediği bir durumu sürdürdüğü için Tanrı`nın kapılarının ona kapalı olduğu doğrudan ya da dolaylı olarak dillendirilmektedir.

 

Eşcinsellik - din ilişkisini yerli yerine oturtabilmek için, önce kavramları doğru yerde ve doğru zamanda kullanmalıyız. Burada ilk kullanacağımız anahtar kavram, iman. İman, kişinin Allah`ın varlığına, birliğine, öncesizliğine/sonsuzluğuna ve mutlak gücüne, herhangi bir şerh ve şüphe düşmeden teslim olmasıdır. Kişinin Allah tarafından kabul edilmesi için “olmazsa olmaz” şart, imandır. İkinci kavramımız, günah-sevap/haram-helal kavramlarıdır. Bu kavramlar, İslami çerçeveden baktığımızda, Allah`ın emirlerine, yasaklarına, hoş gördüklerine ve görmediklerine ne kadar uyulduğu ile ilgili bir durumdur ve değerlendirilmesi de Allah`a aittir. Üçüncü kavramımız, “Allah katında kabul” kavramıdır ve esasen yazının da özünü oluşturan kavramdır.

 

İslam sistematiğinde, hayatı bir bütün olarak Allah katında kabul gören iman sahipleri cennete kabul edilip ödüllendirilirken, tersi durumda olanlar ise cehennem ile cezalandırılıyor. Fakat burada dikkat çekilmesi gereken husus, iman sahibi insanların, imanları nedeniyle Allah katında kabul gördükleri, işledikleri günahlar ve dahil oldukları/sürdürdükleri haramlar varsa, “geçici olarak” cehennemle cezalandırıldıktan sonra cennete kabul edilecekleri, iman sahibi herkes için cehennemin geçici olduğu durumudur. Dolayısıyla, önce kötümser yorum özelinden bakalım, cennetin kapısının eşcinsellere kapalı olduğunu ileri süren muhafazakar İslam alimleri, İslami metodolojinin bu temel sistematiğini unutmuşa benziyor. Eşcinsellik, İslamiyet tarafından lanetlenen bir olgu olarak kabul edilse bile, iman sahibi bir eşcinsel için cennet kapısı, İslami sistematik içerisinden bakıldığında, her zaman açıktır. Kaldı ki, Allah katında kabul görüp görmeme meselesinin başladığı yer, imandır, başka bir ifadeyle, Allah`ın kulunu kabulü, inanmakla alakalı bir başlıktır, yönelimle ilgisi yoktur.

 

Hal böyleyken, din adamlarının ve/veya dindarların, eşcinsellere “Tanrı`nın kapısının kapalı olduğu” savının, esasen İslami temelleri olmadığını söylemek de elzemdir.

 

İlk emri “Oku!” olan ve insanı aklını ve yaratıcılığını kullanmaya davet eden, bir bilim insanının kaleminden damlayan bir damla mürekkebi şehit kanına denk sayan, anne - baba şefkatini yaratıcının engin şefkatinin çok çok küçük bir yansıması olduğunu ifade eden bir inanç sistematiğinin, sırf hemşçins bir insana ilgi duyması yüzünden bir insanı dışlaması, daha da ötesinde o insanı akıl almaz yaptırımlarla korkutması, en başta, bu inancın temel ayaklarıyla çelişir.

 

Eşcinselleri peşinen inançsız kabul eden hakim anlayış, İslam özelinde, dinin ortodoks yorumunu temel alarak, tamamen alimlerin kişisel yorumlarıyla oluşan birikimi mutlak doğru olarak görüp, başta ifade ettiğim inanç sistematiğini görmezden gelebiliyor.

 

Sanırım eşcinsellik - din bağlamındaki gerilimli ilişkiyi gidermek için, iki taraflı bir adım atmak ve bunu da zamana yaymak gerekecek. Öncelikle din adamlarının, daha geniş ve ortodoks yorumların duvarlarını kıran, gerçekçi yaklaşımlar üretmesi gerekirken, öte yandan da inançlı eşcinsellerin, seslerini daha yüksek perdeden çıkartması gerekecek.

 

Uzun, meşakkatli fakat hayırlı bir yol var önümüzde.


Etiketler:
nefret