13/09/2010 | Yazar: Sarphan Uzunoğlu

“Yetmez; ama Evet” kampanyasının önde gelen isimlerinden birine göre bundan sonra mücadele “Evet” diyenler ile “Yetmez; ama evet” diyenler arasınd

“Yetmez; ama Evet” kampanyasının önde gelen isimlerinden birine göre bundan sonra mücadele “Evet” diyenler ile “Yetmez; ama evet” diyenler arasında olacakmış. Kürsüde olanlar, adı okunanlar, muktedire yakın olanlar Türkiye’nin geleceğini çizecek. Yeni hegemonya muhalifleriyle beraber gelmiş. CHP’nin yerine oynayan meğer kronik liberal solcular ve genç siviller meğer yeni muhalefetmiş. Bilseydik hiç uğraşmazdık özerklik ya da emekçiler için. Meğer senaryo belliymiş!

Bu anayasaya “Evet” verenleriniz varsa bu sabah Mustafa Kuleli’nin twitter’da yaptığı bir açıklamaya dikkat kesilsinler. “İçinde emekçiye karşı olan üç madde olan anayasaya evet diyemezdik” dedi Kuleli. Yani “Evet” verenleri “evet” verdikleri için suçluyor değilim. Bu anayasa liberaller ve demokratlar için biçilmiş kaftan, uluslararası sermaye için senelerdir bekledikleri pamuklu dondur.

TÜRK – İSLAM Sentezinin İktidarı
Bize MHP’nin yanında durmaya utanmıyor musunuz diyenler Türkiye’nin %58′inin tamamının demokrat, özgürlükçü ve azınlıklara saygılı olduklarını söylemesinler. MHP’nin tabanının kime ve hangi etkiyle (bildiniz cemaat etkisi) evet oyu verdiği ortadadır. Ahmet İnsel, Ruşen Çakır, Nihat Genç (bu üç isim farklı ideolojilerden gelmektedir, ondan örnek verdim) gibi isimler referandum sonucunu en güzel şekilde yorumlayıp bu referandumun şehir partisi olan MHP’nin kaybettiği bir referandum olarak anılacağını zaten belirttiler. Cemaatin Türk-İslam sentezi projesi işliyor. Yetmez; ama evet’in ağababalarından Yıldıray Oğur BDP’nin ana aktör olmadığı kanıtlandı diyerek Boykot’u hiçe saydı. Bundan sonraki aşama şöyle gelişecek. AKP ve medyası, ha artık yargısı da var, KCK sanığı dostlarımıza selam olsun, Kürt sorununu KCK ve BDP olmadan çözmeye çalışacak.

Yani asıl kaos şimdi başlıyor. Kürtlerin İslam’la uyutulma sürecine geliyoruz. İslami hegemonyanın kendini daha sık hissettireceği, Fethullah Gülen okullarına giden arkadaşlarımızın çok iyi bildiği Kürtçe konuşmanın yasak olduğu o zihniyet okyanus ötesinden açılımı yönetecek. Kısacası işler sarpa sarmaya başlayacak.

BDP’nin dediği
Referandumun tek galibi olan BDP ise bu süreçteki en akıllı adımları atmış durumda. Selahattin Demirtaş vakit kaybetmeden demokratik özerklik provası başarıyla sonuçlandı diyerek en akıllı adımı attı. Başbakan barıştan söz etmedi demeciyse bence önümüzdeki (20 eylül sonrası) dönemin AKP adım atmazsa ateşkes öncesini bile aratacağının göstergesi. Dahası BDP’nin ve KCK’nin kaybedecek bir şeyi yok. Çünkü zaten bir yoklukla tatmin edilmeye çalışan Türkiye’nin %25′lik boykot kesimi (%3′e tatilci diyorum ben) kaybedeceğini 1923 rejiminin ilk gününden bugüne kaybetmektedir. Daha dip bir nokta olamayacağına göre, artık BDP için hesap sorma ve demokratik özerkliğe ulaşma vaktidir. BDP’nin birinci önceliği bu. Böyle de kalmalı. AKP birazcık aklı varsa BDP’yi sürece dahil eder. Yoksa olacaklar BDP’nin değil AKP’nin sorumluluğunda olacak.

Ve elbette CHP
Aslında bu kıyı partimizle ilgili başlangıçta çok daha olumsuz düşünsem de Türkiye’deki Kemalistlerin sınıf bilincinden yoksun, hiçbir şekilde yeni bir şey üretmeyen sistemci tavırlarını düşünmek için vakitleri olur diyorum. Dün herkesin sosyal paylaşım ağlarında paylaştığı Atatürk fotoğrafları ve Türk halkını aptallıkla suçlayan beyanlar gösterdi ki Kemalistlerin değişmeye niyeti yok.

EMEP’in öğrettiği
Bu arada bir hatırlatma yapmakta büyük yarar görüyorum. Dün Tunceli’de çıkan rekor hayır sadece KK ya da Kamer Genç isimlerine değil, bence fazlasıyla da EMEP’e aittir. Senelerdir örgütlü mücadelesini disiplinli niçimde sürdüren bu sosyalist parti (Devrimci Su işleri gibi değil harbi sosyalist) bence alkışı hak etmiştir. Sosyalistlerin ittifakının ne kadar zorunlu olduğunu da bir daha görmüş olduk. Örgütlü çalışmanın ne getirdiği de bir kez daha ortaya çıktı.
 

Etiketler: yaşam, siyaset
İstihdam