26/07/2011 | Yazar: Umut Güner

Sevgiliniz tutuklandı, gözaltına alındı, ya da hastaneye kaldırıldı diyelim, bütün bu süreçlerde ‘onun en iyi arkadaşı’ olmanın ötesine geçemezsiniz, refakatçi kalamazsınız, sevgiliniz için avukat vs. tutamazsınız.

New York’ta eşcinsel evliliklerin onaylanması sonrasında bu haberin magazinel boyutunu bir kenara bırakıp eşcinsel evliliğinin ne anlama geldiği üzerine bir şeyler yazmak istedim.
 
Eşcinsellerin yasal birlikteliklerinin kayıt altına alınmasının farklı yasal uygulamaları var. Türkiye medyasında bu konu hep magazinel boyutu ile ele alınıyor. Öncelikli olarak, kayıtlı beraberlik, evlilik, bildirimde bulunma gibi farklı haklar kategorileri üzerinden tanımlanan eşcinsel birliktelikler mevcut.
 
Türkiye’de homofobi ve transfobi karşıtı hareket öncelikli olarak heteroseksizm karşıtı politikalar üretmeye çalışıyor. Bu politikalarımız doğrultusunda heteronormatif toplumsal yapıyı ve bu yapının kurumlarını eleştiriyoruz. Evlilik/aile kurumu heteronormatif yapının kendini yeniden yeniden inşa ettiği alanların başında geliyor. Bizler bu yapının mevcut haliyle korunuyor olmasına karşı çıkıyoruz. Bunun yanında pek tabii ki sosyal haklarımızı elde etmek için mücadele etmeye devam ediyoruz. Hiç kimsenin, cinsel yönelimi, cinsiyet kimliği, dili, dini, ırkı vs. nedeniyle diğer vatandaşların sahip olduğu haklardan yoksun bırakılmasına karşı sessiz kalmamız mümkün değil. Ancak yukarıda dediğim gibi eşcinsel birliktelikleri farklı şekillerde kayıt altına almak ve eşcinsellere haklarını vermek mümkün. Bunlar üzerine yoğunlaşmak ve hangisinin nasıl bir çerçevede hakları kısıtlamadığına bakmak gerekir.
 
Birlikte olma neyi beraberinde getiriyor? Örneğin, sevgiliniz akademide akademisyen ise ve lojmanda kalıyorsa birlikteliğinizin “yasal kaydı” olmazsa lojmanda siz ancak “kaçak” olarak kalırsınız. Başka bir örnek, sevgiliniz tutuklandı, gözaltına alındı, ya da hastaneye kaldırıldı diyelim, bütün bu süreçlerde “onun en iyi arkadaşı” olmanın ötesine geçemezsiniz, refakatçi kalamazsınız, sevgiliniz için avukat vs. tutamazsınız. Hapishanede aile yakınlarına haftada bir verilen görüş hakkı yerine ayda bir “tanıdık” görüşlerini beklemek zorunda kalırsınız. Kısaca birlikteliklerimizin kayıt altına alınmaması bizleri mağdur ediyor.
 
Bu konuya hak temelli bir yaklaşım ile yaklaşılmıyor olması, eşcinsellik ve evlilik söz konusu olduğunda birileri “toplumsal yapıyı” “dejenere” ettiğimizi iddia ediyor, başka birileri de bizim “sisteme entegre olduğumuzu” söylüyor. Solcu arkadaşlarımız sosyal haklarımıza ilişkin konuşmaya başladığımızda “sisteme uyum sağlıyorsunuz” diyorlar. Ancak aynı arkadaşlar, partnerlerinin aileleriyle ve/veya iş hayatında sorun yaşamamak için vs. heteroseksüel aile birliklerini kuruyorlar ve evleniyor. Onların bireysel olarak evlilik kurumunu yeniden inşa ediyor olması sorun olmuyor ama benim cinsel yönelimim nedeniyle mağdur bırakılmama karşı ses çıkartmam -ki bana göre sisteme karşı bir duruş olarak inşa edilebilir- sisteme entegre olmak olarak görebiliyor.
 
Bakınız; Türkiye’de bir ilk gerçekleşecek... Sadece hetero evliliğini değil, ikili cinsiyet rejimini de sorgulamamıza neden olacak bir aşk eylemliliği: http://www.kaosgl.com/sayfa.php?id=6607
 
Hetero dostlar neler yapılabilir konusunda ise, öncelikli olarak anadilde eğitim hakkının sadece Kürtlerin savunuyor olmasını sorunlu buluyorsak, eşcinsellerin sosyal hakları söz konusunda olduğun da aynı tavrı sergileyebiliriz. Örneğin homofobi ve transfobi karşıtları eşcinseller evlilikleri yasal düzenleme getirilene kadar evlenmekten imtina ettiklerini açıklayabilirler. Ve belki böylece heteronormatif evlilik-aile kurumu özgürleşebilir.
 
Evlilik üzerine konuşunca beraberinde hemencecik boşanma mevzuu gündeme geliyor. Heteroseksüel ritüellerle karşılaştırmak mümkün! Hiçbir gey, lezbiyen, biseksüel ya da transın partnerini ve çocuğunu “kendisinden boşandığı için öldürmeyeceğini” düşünüyorum. Çünkü heteroseksüel birliktelikler dinle, kültür, örf, adet vs. ile abluka altına alınıyor ve kutsanıyor. Bu kutsanmış ablukayı yıkmak isteyen kadınları, ne polis, ne devlet ne de koca, ne de babaları bir birey olarak değil, ailenin bir parçası olarak görüyor. Bu da kadına yönelik her türlü şiddetin meşrulaşacağı bir zemini beraberinde getiriyor. Ancak LGBT varoluş zaten sistem dışı bir alanda kuruluyor. Eşcinsel birliktelilerinin evlilik ve boşanmaları bu kutsanmış ablukanın dışında olacağı için daha özgürlükçü olabilir diye düşünüyorum.
 
Kapitalist sistemde evlilik bir iş anlaşması, boşanma da bu anlaşmanın bozulması ritüeli… Evlilik aşk bittiği halde devam eden ve insanları kısıtlayan bir yapıya dönüşüyor. Bu noktada aşklarına ve kendi varoluşlarına sahip çıkarak bütün sistemi karşılarına alan eşcinsel, biseksüel ve transların aşk bittiği halde evliliklerine devam etmeyeceğini düşünüyorum.
 
Son olarak, yasal olarak tanınıp tanınmaması bizim aşklarımıza ve hayatlarımıza bir şey katmıyor. Bizler sevgililerimizle, aileleriyle görüşerek ancak heteronormatif aile yapısının kıskasına düşmeden daha özgürlükçü ilişkilerimizi kurabiliyoruz. Benim ve sevgilimin babamın evinde aynı yatakta yatabilmemiz için devletin vereceği kâğıda ihtiyacımız yok. Ailemin yanında olsun olmasın, eşcinsel olduğumu yok sayarak bana “neden evlenmiyorsun” sorusuna “evlenemiyorum ki” diyorum.
 

 


Etiketler:
nefret