08/12/2013 | Yazar: Kürşad Kahramanoğlu

En gizli ve zehirli baskı, içselleştirilmiş baskı...

En gizli ve zehirli baskı, içselleştirilmiş baskı...
 
Jean-Paul Sartre bir keresinde şöyle demişti: “İnsanın özgürlüğü, kendisine yapılanlara karşı takındığı tavırda gizlidir.”
 
Çocuklarına istedikleri ismi veremeyen, dillerini konuşamayan insanlar veyahut da dinin bu kadar çok öne çıktığı bir dönemde, dinlerini istedikleri gibi yaşayamayan ve bu yüzden devamlı ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören insanlarda neredeyse kolektif bir unutkanlık var. Sanki bu olmuyormuş gibi tam bir kolektif şizofreni hali. Böyle bir ayrımcılığı artık kanıksamış, kaderleri(!) önünde boyunlarını bükmüş bu kitlelerin özgürlüklerini kazanmalarının mümkün olmadığını inanıyorum.
 
Haklar alındıkça bu şizofreni yavaş yavaş tedavi ediliyor, ortadan kalkıyor. Eşcinseller Türkiye’de, dünyanın çok az yerinde olduğu kadar boyunları bükük ve mağdur durumda olmalarına rağmen, bu mağduriyetlerini gayet güzel bir şekilde içselleştirmiş ve kabul etmiş durumdalar.
 
Diyelim ki karşı cinsten değil de, kendi cinsinizden birisiyle büyük bir aşka ve muhabbete dayalı bir ilişkiniz var. Ailelerindeki diğer kardeşler evlenirken, bütün aile “Oğlumuz/kızımız evleniyor” diye seferber olup evler döşerken, bunların ilişkisi gayet gizli ve onlar da bu yalanı içselleştirmişler ve bundan başka bir varolmayı hayal bile edemeden yaşamaya devam ediyorlar! Böyle yaşamayı kabul etmek iki şey getiriyor; riya ve şizofreni. Çünkü her şeyden önce sen varlığına ve yaşadığın hayata saygı duymamayı öğreniyorsun. İkincisi; bu kadar gizli yaşayarak hayatını kiminle paylaştığın, kimi sevdiğin, ona nasıl değer verdiğini; yani hayatının en önemli şeylerinden birini sanki utanılması gereken bir sır gibi yaşıyorsun? Çoğu zaman aile destekli, toplumun senin üzerine uygun gördüğü role uyarak mesela şu gibi şeylere inanıyorsun:
 
Bu benim özelimdir. Reklama gerek yok! Yahu nasıl özelindir? Eğer bu kendi cinsin değil de karşı cinsten biri olsaydı, büyük bir reklam kampanyasıyla başlayacaktı. Düğün, nişan dediğin şeyler ne? Nişan, düğün dediğimiz şeyler hem ilan hem de “ilişkiye destek olun” çağrıları. Hediye getirin, daha yakınsanız altın takın, ailesiyseniz yatak odası falan düzün. Davetiyeler bastırıp açık açık topluma ilan edilmiyor mu? Demek ki beraber yaşadığın, sevdiğin insan senin sadece özelin değil. Bu iki insan birbirini seviyor ve bir arada yaşamak istiyorlar, bu sevgi nedeniyle bir beraberlik kuruyorlar, bu beraberliğe neden herkes sevgi, saygı duymasın ve destek olmasın? Ailenin ve toplumun eşcinsellere dayatması var: “Sizin ilişkiniz, eşcinsel ilişkisi denilen şey sadece seks! Tabii seks olursa, o işin özeli”. Sevgi adına üzerimize yıkılan dayatmalar en zor karşı konulabilen dayatmalar. Çünkü birisi sana zorla bir şey yaptırmaya çalıştığında gücüne göre başkaldırırsın, ama seni sevdiği için yapan birine başkaldırmak çok zor. Hele bu seni sevdiği için “özeline” kısıtlamalar getiren bir kurumsa, vay haline! Çünkü niyeti senin iyiliğindir! Çünkü kurumlar bireylerden daha güçlü.
 
Ailelerin yaptığı bu en kötü dayatma şekli, toplum mühendisleri tarafından kullanılıyor ve birçok aile çocuğunu kabul etse bile, şu telkinlerde bulunuyor: “Aman evladım, zarar görürsün, ben biliyorum yeter, başkasına söyleme, gizli yaşayın.” Hal böyle olunca, Türkiye gibi ülkelerde, gelişme ve insan haklarının bu önemli kısmının ilerlemesi zor. Çünkü karşında aile ve toplum gibi iki tane çok önemli ve bu konuda el ele vermiş kurum var. Bu kurumların ikisiyle birden başa çıkmak, mücadele etmek çok zor ve insana mutluluk getiren bir şey değil.
 
Evlat katil oluyor, aile “Evladımdır, adam vurmuş yine. Anasıyım, ağlarsa anası ağlar” diyor. Ama oğlu eşcinselmiş; “Bunu saklayalım, gizleyelim kimse duymasın; başta çevremiz, senin özelindir” diye toplumun dayatmasını destekliyor. Bir insanı sevmek ve bir insanla beraber olmak, seksin de ötesinde, eğer bir dostluk, eğer bir hayat paylaşması, eğer bir karşılıklı anlayış, zaten zor olan hayatın karşısına beraber el ele, omuz omuza vererek durmaksa; o zaman bu durmayı yapan karşı cinslerden iki insan değil, aynı cinsten iki insan olunca neden özelleri oluyor?
 
...ama işin en acısı Türkiye’de yaşayan milyonlarca eşcinsel ve trans bireyi en insani ve şahane bir duygu olan sevmenin kendileri için mümkün olabileceğini hayal bile edemiyor...
 
En gizli ve zehirli baskı, içselleştirilmiş baskı... En adı konmamış baskı ve eziyet, “sevgi ve koruma” adına ailelerin ve devletin eşcinsellere uyguladığı cendere...

Etiketler:
İstihdam