13/06/2017 | Yazar: Caner H

Amerikalı lubunyalar kaygısızca içkilerini yudumlarken, benim aklım yaşamsal önemi olan konuları düşünmeye meyilliydi...

İlginçtir ki tarih, aynı kimliğe sahip olsalar da LGBTİ+ların hem benzerliklerini hem de farklılıklarını üretiyor. LGBTİ+ deneyimi kıtalar, devletler, şehirlerin sunduğuyla şekilleniyor. (LGBTİ+ların da onları şekillendirmediği söylenemez). Boston LGBT Onur Haftası da LGBTİ+ların ve LGBTİ+ aktivizminin kıtalar arası benzerliklerini ve farklılıklarını gösterdi…

Onur haftası yürüyüşünün olacağı caddeyi, lubunyalar ve destekçisi heteroseksüellerin heyecanlı, mutlu ve politik seslerine, bağırışlarına kulak vererek, google haritasına ihtiyaç olmadan buldum... İlk fark ettiğim farklılık, trafiğe kapatılmış caddenin iki tarafındaki bariyerlerin onur haftası yürüyüşü katılımcısı kayıtlı gruplar (Kuir-Asyalı Dayanışma Grubu gibi bir oluşum veya herhangi bir büyük ilaç şirketinin korteji) ve seyirciler diye iki grubun olduğunu simgelemesiydi. Polis filan yok ortada ama cadde boyunca giden bariyerlerin insan üstündeki disipline edici etkisi var: Bariyerlerin varlığı “kolaysa bariyeri kayıtsız bir birey olarak aş da yürüyüşe katıl” der gibiydi…

“Hadi, olumlu bir şeye bakayım” der demez, kortejin başında gökkuşağı rengi balonlarla yapılmış büyük AŞK (LOVE) yazısını gördüm. İstanbul’daki LGBT onur yürüyüşünün tema sloganları da hep “aşk” kelimesini içerirdi.  Rahmetli Zeliş Deniz arkadaşımız bitmeyen enerjisiyle “aşk” kelimesini ilk sloganlara, sonra lolipop ve pankartlara nasıl yerleştirebileceğimizi anlatırdı onur haftası planlama komitesi toplantılarında her sene. “Aşk” kelimesi eski bir dostmuş gibi sevinerek ve ordaki muhtemelen görebileceğim en güzel resmedilmiş mesaj olduğunu düşünerek, kalabalığı yardım, kortej başına yetiştim ve bir fotoğrafını çektim: 

Kalabalık arasında ilerlerken, İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası’nda olanın aksine “neden hiç slogan atmıyorlar?” diye düşündüm. Bir farklılık da buydu: Bazı coğrafyalarda otoriteye karşı slogan geliştirmek yaşamsal bir ihtiyaçken, bazı coğrafyalardaysa, kazanılmış haklar otoriteye karşı LGBTİ+ların slogan üretme ihtiyacını zayıflatıyordu…

Şöyle, böyle güçlü Boston güneşi altında, evli arkadaşlarım Charles ve Ralf’ı  –gözüme takılan güneş kremi süren lubunya bir erkeği ve görmediğim nicelerini geçerek- buldum. Biz de tabii ki güneş kremimizi eksik etmeyip korteji izlemeye devam ettik…

Başka bir benzerliğimiz sevgi ve aşk için olan direnmeydi. Florida’nın Orlando kentindeki Pulse isimli bardaki homofobik silahlı katliamdan sağ çıkan LGBTİ+ların da korteje katılmış olması, gidenlerin ismini de sarı kağıtlara yazıp araca sırasıyla dizmiş olmaları ve orda oluşlarının bariyerleri aşan karşılıklı enerjisi... Direnç göstermek için LGBTİ+lar her zaman kendi yollarını geliştirmiştir. Üretken olmayan nefret yerine, üretken sevgi; bariyerler arkasından sağ kalanlar tarafından paylaşılıyordu. Bu, muhtemelen gittikleri her onur yürüyüşünde yaralarını sarabiliyordu:

Foto: Orlando Pulse Barı katliamından sağ kalanlar

Hem farklılığımız hem de benzerliğimiz, devlet ve ticari kurumların LGBTİ+ aktivizmiyle olan hem faydalı, hem zorlu ilişkisiydi.

Geceleyin caddelerde arkadaşlarla onur haftasında zor bulunur, az beklemeli bir kulüp ararken, çoktan kapanmış şirketlerin her bir ofisinin penceresine yapıştırılmış aynı ebat kağıttan gök kuşağı bayrakları,  bir çocuğun doğum gününde duyulan heyecanı ve estetiği anımsatıyordu. Kapitalizmin ve devletin kuir ve LGBT eleştirisine affınızı isteyerek girmeyerekten  –bu konuda yazılar zaten yeterince mevcut ve bilinmekte,- sokaklarda yürürken, aktivizmle alakasız şirketlerin çalışanlarının veya devlet kurumlarının astığı gökkuşağı bayrakları “bugün sokak senin” der gibiydi. Muhtemelen o kurumlar içindeki lubunyalar ve destekçilerinin inisiyatifiyle oluyordu bunlar. Bu desteğin olumlu bir etkisi, cesaretlendirmesi olmadığı söylenemez:

Suffolk Üniversitesi, Boston Halk Kütüphanesi ve Boston Belediye Binası

Belki çok popüler bir hissiyat değil benimkisi fakat ertesi gün bir gökdelene asılmış devasa bir gökkuşağı bayrağı ve balondan gökkuşağı kemerleriyle güvenli bir kucakta sarmalanmış gibi görünen sokak partisini gözlemlerken, hangi politik yönelimden gelirse gelsin, hangi anlaşmazlıklara sahip olurlarsa olsunlar, LGBTİ+ların konuşulmasa da hissedilebilen bir meselesi olduğunu düşünüyordum. Genel olarak iki şekilde bu mesele vücut kazanıyor olabilirdi: Biri, gelinen noktadan geriye gitmemek için kazanılan kaleleri (kurumlar, aktivizm kaynakları, bireysel ve topluluğa dair kazanımlar) elde tutmak ve çoğaltmak. Diğeri, sınıfsal, ırksal, cinsiyete dair, cinsel ve diğer birçok kimliklere dair kesişimleri gözden kaçırmayarak daha kapsamlı bir dönüşüm için çalışmakta. Bu caddedeki lubunyalar da belki de hayatlarında bu iki genel amacın ikisinden birine etki ediyor diye düşündüm: ya içgüdüsel ya da planlı şekilde, ya çekinerek ya da çekinmeyerek, -topluluk içi önemli politik anlaşmazlıklar nedeniyle- birbirlerinden ya haz ederek ya da haz etmeyerek, ya liberal ya da radikal stratejilerle… Ya da, geldiğim coğrafya, kazanılan alanların elde tutulmasını yaşamsal bir gereklilik kıldığından, Amerikalı lubunyalar kaygısızca içkilerini yudumlarken, benim aklım yaşamsal önemi olan konuları düşünmeye meyilliydi...

Caddede blok partisi


Etiketler: yaşam, dünyadan
İstihdam