20/01/2017 | Yazar: Rahmi Öğdül

Bir kitabın kurmacasını beğenmediğinizde elinizden bırakabilirsiniz; ama dayatılan bu kurmaca hayatı elinizden bırakmak mümkün mü?

Hayatı bir kurmaca olarak alımlarız, başka türlü baş edemeyiz çünkü. Fakat hayat kurmacadan daha fazladır ve kurmaca hayatı bir kalıba sokmaksa, hayat bu kalıptan taşandır. Witold Gombrowics ‘Kosmos’ adlı romanına dair güncesine düştüğü notlarda kurmacayı tanımlıyor önce: “Nedir polisiye roman? Kaos halinde olanı düzene sokma, düzenli hale getirme denemesi.” Bir yıl sonra şu notları düşmüş güncesine: “Fazladan gerçekleşen bir olay yüzünden gerçekliğin bir anda kabından taşıvermesi. Her yana uzanan duyargalar… karanlık oyuklar… sapmalar… anaforlar… bütün bunların yaratılması” (Kosmos, çev. Aykut Derman, Can). Gombrowics’in edebiyatı hayat gibidir, kalıbından taşar ve Deleuze’ün de belirttiği gibi “Daha ziyade biçimsizden ya da tamamlanmamışlıktan yanadır.”

Kurmaca sadece edebiyatın ya da sanatların işi değil, gündelik hayattaki sıradan insan da hayatın her yöne dağılmasına tahammül edemediğinden, hayatını derleyip toparlamak, kurgulamak zorunda. Çünkü “kurmacanın birliği var, biçimi var”diyor Aldous Huxley. Yatay ilişkiler ağı olarak düşünüldüğünde toplum, bireysel kurmacalarımızın birbirine dokunarak durmadan yapılıp bozulduğu, konturları bulanık, devasa bir kurmacadır. Bizler kendi hayatlarımızı kurgulayarak anlamlı hale getirsek de en berbat zamanlar, başkalarının kurmacalarına katlanmak zorunda kaldığımız zamanlar. Ve başkalarının kurmacaları üzerinden hayatı olumsuzlamak ve başkalarının kurmacalarında hayatımızın bir hiçe dönüşmesi. Ve düşünsenize, bu başkalarının iktidar olduklarını ve kendi kurmacalarını bize dayattıklarını.

Hayatlarımıza el koydular

Evet, korkulan hep oluyor ve başkalarının kurmacası iktidar oluyor ve hayatı kendi kurmacalarımız üzerinden alımlamak yerine başkalarının kurmacası üzerinden olumsuzlamak zorunda kalıyoruz. Bir kitabın kurmacasını beğenmediğinizde elinizden bırakabilirsiniz; ama dayatılan bu kurmacayı elinizden bırakmak ne mümkün? Hayatlarımıza el koydular çünkü ve hayatlarımız kurmacalarının malzemesine dönüşüyor. Kâbus gibi.

Ve bu kurmaca yasalarıyla, medyasıyla bizi bağlıyor, elimizi kolumuzu değil sadece, zihnimizi de. Çok sıkıntılı bir durum. Biz en iyisi yine Gombrowics’e dönelim: “Fazladan gerçekleşen bir olay yüzünden gerçekliğin bir anda kabından taşıvermesi.” İktidar bu “fazladan olay”ın farkında, nasıl kurgularsa kurgulasın, hayat taşacak ve kurmacayı dağıtacaktır. Kafamıza kurmacanın çuvalını geçirenler, hayatın taşkınlığından, olay olmasından korkuyorlar en çok. Korkmakta haklılar, hayat hiç çuvala sığar mı? Her an her yöne dağılarak yeni olaylar hazırlıyor.

Doğa hiç anlatılan gibi değil

Hayatı kalıba sokmak için önce doğayı kalıba sokmak gerekecek, biliyorlar. O yüzden varlıklara sabit doğalar yüklüyorlar. Her canlının kendine özgü doğası vardır, kadının doğası erkeğinkinden farklıdır ya da insan, doğası gereği kötü veya iyidir. Ve sabitlenen bu doğalar üzerinden iktidar kendi despotik kurmacasını dayatacaktır topluma. Ama hayat, dayatılan bu doğalara sığmaz. Despotizmin estetikçileri ve tetikçileri, doğanın merkeze yöneldiğinde ideal formlar yarattığını ve iktidarın da kendini merkeze yerleştirerek ideal ve mükemmel bir form olarak zuhur ettiğini savunucaklar. Ama doğa hiç de anlattıkları gibi değil; ne sabit doğalar vardır ne de merkezde ideal bir form. Aksine doğa sürekli taşarak her yöne yayılacak ve farklılıklar üretecektir. Doğa: En büyük yaratıcı; durmaksızın farklar ve bireysel nüanslar yaratır, ideal formlar değil. Darwin de hiyerarşik bir ilerlemeyi, yükselmeyi vurgulayan “evrim” sözcüğünü kullanmamıştı, onun yerine “değişikliklerle türeyiş” deyimini yeğlemişti, farklılaşmayı vurgulamak için. Ve Darwin bu farklılaşmanın hiyerarşik bir üst ya da alt yaratmadığını, aksine her organizmanın yatay bir düzlemde farklı bir örgütlenme biçimi, bir bireyleşme olduğunu söylüyor (bkz. S. J. Gould, Darwin ve Sonrası, TÜBİTAK).

Her canlı kalıbından taştıkça farklılaşır ve hayat bizim kurmacalarımıza sığmaz, taşar ve farklılaşır. İktidar hayatı kendi imgesine göre topyekûn kurgulamaya kalkışır ama kurguladığını sandığı an, çoktan taşmıştır. Ve hayat topyekûn direniştir artık.


Etiketler:
İstihdam