31/08/2011 | Yazar: Süreyyya Evren

Aslında daha şampiyonluk kutlamaları sırasında hissedilmişti yerine gelen slogan: Biz Bize Yeteriz! Fenerbahçeli artık kimseyi ele geçirmek, kendine katmak, dönme ordularıyla seferlere koşmak arzusu taşımıyordu.

Fenerbahçelilik giderek daha çalımlı bir kimliğe dönüşmekte Türkiye’de. Eskiden rakipleri sinirlendiren ’Bir Gün Herkes Fenerbahçeli Olacak’ diye kibirli bir sloganı vardı. Şapkalara ısrarla bu slogan yazılıyordu. Neden Fenerbahçe’yi kafaya taktınız denen rakip taraftarlar bu sloganın rahatsız ediciliğini işaret ediyorlardı. O sloganda, meşhur Fenerbahçe Cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerine oturma tehdidi savuruyordu. Buradaki tek hakim biz olacağız, tek büyük biz olacağız, tek başımıza bütün cumhuriyeti temsil edeceğiz tehdidiydi bu. Zaman zaman rakiplerinden kopma sinyalleri de vererek iyice bu tehdidin gerginliğini arttırıyordu. Amatör branşlardaki mutlak üstünlük, futbol takımının sık sık bir seri yakalasa diğerlerinden kopacakmış izlenimi veren istikrarlı başa oynama adeti, 3-0’dan geri dönülen efsanevi Galatasaray ve Gaziantep maçlarını anımsatacak şekilde Denizli faciası gibi facialardan geri dönebilme becerisi hatta bu tür başka hiçbir takımın başına gelmeyen, gelmemiş, muhtemelen de gelmeyecek bir hadisenin tekrarıyla dahi başaçıkabilme ve dağılmama geleneği, rakiplerin Fenerbahçe’ye karşı dayanışma yapması fikrinin giderek normalleşmesi ve buna tenezzül etmemesi beklenecek takımları dahi kapsayabilmesi, ezeli rakibe karşı istisnasız üstünlüğün bir gelenek halini alması ve kırılamaması, ’Bir Gün Herkes Fenerbahçeli Olacak’ tehdidinin nesnel karşılıklarını oluşturuyordu. Diğerlerinden kopma yetisini yedekte tutma duygusunun gururu, mağrurluğu, alıştırdığı yukardan bakma tutumu zor direnilen bir cazibe sunmakla birlikte bu sloganda hayli itici bir yan da bulunuyordu. Halbuki Fenerbahçe boşuna Fenerbahçe Cumhuriyeti adını almamıştı. O Türkiye cumhuriyeti içinde ayrı bir cumhuriyetti. Ve Türkiye Cumhuriyetini içerden ’işgal’ etmeye ve yurttaşlarını asimile etmeye niyetlenmesi hiç de vaadkar görünmüyordu. Ki zaten ’tek’ olma arzusu son derece problemli bir seri olduğu bilinen ’tek devlet, tek millet, tek din, tek ırk’ serisine ’tek takım’ı eklemeye meyyal bir arzuydu. İşte bu ’tekçi’ eğilimden hoşlanmayan Fenerbahçeliler için hayırlı bir gelişme yaşanıyor şu günlerde (ya da bir süredir): Fenerbahçe Cumhuriyeti Türkiye Cumhuriyeti’nden kopuyor! FC vs TC (FC TC’ye Karşı) davası olarak yaşıyor Fenerbahçeliler bu davayı. Artık ’Bir Gün Herkes Fenerbahçeli Olacak’ şapkaları üretilmesin. Bunlara bir son verilsin. Fenerbahçeliler artık bunu istemiyor. Bu eğilim çok şükür Fenerbahçe içinden düştü. Yerine ne geldi peki? Bakalım.
Aslında daha şampiyonluk kutlamaları sırasında hissedilmişti yerine gelen slogan: Biz Bize Yeteriz! Fenerbahçeli artık kimseyi ele geçirmek, kendine katmak, dönme ordularıyla seferlere koşmak arzusu taşımıyordu. Hatta asimilasyonu bırakın her tür ittifak ihtimalini dahi defterden silmişti. Karşısındakilerin bir gün Fenerbahçeli olmasını istemiyordu. Tersine onları hep rakip kalmaya çağırıyordu. Sizinle hiçbir zaman ittifak yapmayacağım, her zaman çatışmaya hazırım. İstediğiniz gibi kendi aranızda birlik oluşturabilirsiniz. Ukalaca, ama şuna buna pusu kurmaktan çok düelloya davet etmeye eğilimli bir perspektif.
 
Ancak bu reaksiyon giderek devleti ve iktidarı da karşısına aldı. Şampiyonluk öncesinde Fenerbahçe şampiyon olmasın diyen devlet adamları, Trabzon lehine iradeyi diline dolamış Wikileaks belgeleri vs derken Fenerbahçe devletle birebir karşı karşıya gelinen noktayı da buldu. Artık siyasi tutuklanmalar estetiğinde Fenerbahçe operasyonları yapılıyor. Cuma günkü BirGün gazetesinin baş sayfasına bakıyorum. Kimi daha önce yayımlanmış ilgili köşe yazılarını hatırlıyorum. Artık Fenerbahçe ile ilgili haberlerde menajerlerden, topçulardan, taraftar derneklerinden değil cemaat parmağından, yeni TC’nin futbola ’da’ el koyma faaliyetlerinden, hukuksuz yargılanmalardan, saçmalıklardan, tutarsızlıklardan, diğer pek çok davadan bildiğiniz temalardan sözediliyor. Böyle bir kulüp oldu Fenerbahçe.
 
Denizli faciasından sonra olduğu gibi, dağılıp dağılıp toparlanma kültürü gelişmekte Fenerbahçe taraftarında. Rakiplerin sayısıyla beraber cüsselerinin de azmanlaştığı, kulübün, taraftarın gücünün sınandığı duygusunu hissediyorlar. Eski kibrin yerini başka bir kibir aldı. Çatışkan bir özgüven geliştiriyor Fenerbahçe taraftarı. Biz bize yeteriz fikri büyüyor. Narsistik bir sıfırdan doğarız teması devrede. Konuştuğum her taraftar İkinci Lig’e değil amatör kümeye düşürülmek istiyor. Hulk’un öldürücü yumruğunu yedikten sonra zorlukla doğrulup dişleri dağılmış ağzına aldırmadan “bütün yapabildiğin bu mu?” der gibi...
 
Futbol entelektüellerinin futbolu en azından bir süreliğine terketmeleri gerektiğini düşündüğümü söylemiştim. Ancak sadece onlar değil ortalama futbol yorumcuları da üzerinde konuşacak anlamlı bir futbol platformu bulamaz hale gelmekteler gördüğüm kadarıyla. Lig asla eskisi gibi olmayacak. Fenerbahçeli de lige eskisi gibi bakmıyor bugün. Fenerbahçeli Türkiye Ligi’ni kazanmak değil Türkiye Ligi’ni yenmek istiyor artık. Bu mitsel, metaforik anlatıların fiili karşılıkları sertlik, şiddet ve çatışma da içerme riski barındırıyor. En kötüsü de bu.
 
Kısacası; Fenerbahçe Cumhuriyeti Türkiye Cumhuriyeti’nden kopuyor. Özerkliğini ilan etme yoluna girdi yavaş yavaş... (BirGün) 

Etiketler: yaşam, spor
nefret