04/01/2011 | Yazar: C B

Futbol, heteroseksist dünyanın kendini başlı başına sergilediği, incelenmeye oldukça müsait alanlarından en önemlisidir.

Futbol, heteroseksist dünyanın kendini başlı başına sergilediği, incelenmeye oldukça müsait alanlarından en önemlisidir. Herhangi bir  futbol karşılaşmasına baktığınızda maç esnasında ortaya atılan sloganların, asılan afişlerin ne kadar eril bir yapılanmayla kendisini ortaya koyduğunu görmekteyiz. Maç sonrası medya organlarının da desteğiyle beraber eril toplumsal ağ her seferinde baştan ama aynı düzlemde kendini yeniden üretmektedir. Gazete başlıkları da yine aynı şekilde ataerkil geleneği devam ettirmektedir. Örneğin, bazı haber başlıklarını ele almak bunu daha iyi anlatacaktır:
 
“Belleyin analarını kapın cukkaları” 29 Eylül 1992-Fotomaç
“Bir baba hindi İngiliz’e bindi” 4 Kasım 1993-Hürriyet
“Hakan çaktı, Capone taktı, İngiliz baktı” 7 Nisan 2000-Fotomaç
“Vikingleri öpün gelin” 7 Kasım 2000-Star (1)
 
Yukarıda yer alan haber başlıkları Türkiye’nin tirajı en yüksek gazetelerinden sadece bir kaçıydı. 21.yy’ın içerisinde güne hala bu başlıkları okuyarak başlamak üzücü olmakla beraber, tüm bu haberlerde cinsellik aşağılama aracı olarak kullanılarak karşı tarafı ötekileştirmektedir.
1990’lardan itibaren futbol alanında ortaya çıkan eşcinsel açılımlar ve beraberinde getirilen yorumlar, eşcinselliğin görünürlüğünü sağlamış ve yasal mücadelede eşcinselliğin tanınmasına ivme kazandırmıştır.
1990 yılında İngiltere’de Justin Fashanu isimli futbolcu eşcinsel kimliğini açıkladıktan sonraki süreçte kendisine yönelik homofobik tutumlardan ötürü 1998 yılında intihar etmişti. Hiç şüphesiz ki intihar, sosyal dokunun içinde incelenmesi gereken bir olgudur. ”İntihar”a sosyal bir olgu olarak yaklaşılmasını ise Durkheim’a borçluyuz. Durkheim intiharı “kurbanın kendisinin yerine getirdiği ve böyle bir sonuç doğuracağını bildiği, olumlu ya da olumsuz bir edimin dolaylı ya da dolaysız sonucu olan ölüm vakası” şeklinde tanımlamaktadır. Durkheim tartışmalı bir biçimde, niyeti saptamanın kolay olmayacağı düşüncesiyle, ölüme yol açan eylemin kasti olması zorunluluğunu bir gereklilik olarak görmemiştir. Bu yüzden Durkheim, tanımı genişletmiş, örneğin hayatta kalma şansının hiçbir şekilde bulunmadığı, ama kendini öldürme kastından da kesinlikle söz edilemeyecek kahramanca askeri ölümleri bu kapsama sokmuştur.(2)
 
Durkheim’ın “İntihar” üzerine çalışması 1879’ da Fransa’da, 1986 yılında ise Türkiye’de  yayımlanma şansı bulmuştur. Durkheim’ın intihara yaklaşımı aslında toplumsal hayatı olumlama ve olumsuzlama üzerinedir. Justin ise, hayatı olumsuzlayarak, kendisine dayatılan toplumu reddederek intihar (ını) gerçekleştirmiştir. Justin’in intiharında en önemli etkenlerden birisi de, homofobiyi en uç versiyonda yaşayan bir spor alanında yer almasıydı.
 
Türkiye ‘de ise spor alanında bilinen ilk eşcinsel açılım, Trabzon bölgesi hakemlerinden Halil İbrahim Dinçdağ tarafından geldi. Gey olduğu gerekçesiyle hakemlik yapılması engellenmeye çalışılan Dinçdağ’a toplumsal destek gelmesi eşcinselliğin mücadelesinde kayda değer, olmazsa olmaz örnek olay oldu. Türkiye gibi kanaat önderlerinin etkin olduğu bir ülkede Ahmet Çakar, Erman Toroğlu gibi popüler spor yorumcularının da -tam olarak doğru bir şekilde olmasa da- destek veren yaklaşımlarını düşündüğümüzde, spor dünyasında ve daha özel olarak futbolun içerisinde oldukça büyük bir role sahip olduklarını  düşünmekteyim ve her alanda olduğu gibi sporda da "insan" hakları her yerde!
 
UEFA Yönetmeliği’nin 11. Maddesi; “ Bir grubun ya da bir kimsenin özlük haklarını kıracak veya aşağılayacak” açıklamalarda ve davranışlarda bulunulmasını yasaklıyor.(3)
 
 
1-Gökhan Gökulu, “ Kramponlu Mehmetçikler” Medyada Futbol Haberlerinin Sunumunda Fanatizm ve Milliyetçilik, cogito Sayı:53, Kış 2007 
2- Marshall, G. Sosyoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat yayınları, Ank.


Etiketler: yaşam, spor
nefret