25/04/2017 | Yazar: Selin Mavi

Hakkari İstanbul’a, İstanbul Hakkari’ye denk düştüğünde, kadın ligleri bütçesini kısmaya çalışan TFF’nin bu durumla nasıl baş edeceğini de hep birlikte göreceğiz.

Bu yıl düzenlenen 36. İstanbul Film Festivali’nde izlediğim bir belgeselde Hakkarigücü Kadın Futbol Takımı’yla tanıştım. Kadın futbol liglerini kısıtlı haber kaynaklarına rağmen takip etmeye çalışan biri olarak, isminden gayrısını bilmediğim bir takımdı Hakkarigücü. Ta ki yazıya ilham kaynağı olan yönetmenliğini Murat Adıyaman’ın ve Sedat Şahin’in üstlendiği  ‘‘Üçüncü Bölgeden Hücum Varyasyonları’’ isimli belgeseli izleyene kadar…

Hakkarigücü 1999 yılında Cemile Timur’un girişimleriyle kurulmuş, 12-20 yaş aralığında genç kadınlardan oluşan bir takım. Şuanda da 2. Lig’de oynuyor. Oyuncularının çoğu Hakkarili fakat Erzurum’dan, Batman’dan, Van’dan gelenler de var. Diğer şehirlerden ve Hakkari’nin köylerinden gelenlerin rahat konaklayabilmesi için Hakkari’de ortak bir ev tutmuşlar. Adeta ”kulüp binası” işlevi gören bu evin kirasını ve faturalarını öğrenim kredilerinden ve TFF’nin yol için verdiği harcırahlardan karşılıyorlar. 

Filmdeki ana karakterlerden Cemile Timur takımın hem kurucusu, hem hocası, hem de 7 numarası. Takımın antrenörü Tahir Temel ise takımdan ayrı vakitlerinde mezbahada çalışıyor. Takımı için “Türkiye’de hiçbir takımın futbolcuları bu kadar farklı kentten bir gün içinde tek merkezde toplanıp maç psikolojisine giremez.’’ diye bahsediyor. Suzan var sonra, U-17 milli takım kampına çağrılmış. Bir süre onunla birlikte milli takım tesislerinde geziniyoruz. Akabinde Hatice’yle tanışıyoruz, o yörede epey tanınan bir oyuncu, lakabı Messi. Spor Akademisi öğrencisi. Milli olduğu için devlet burs veriyor ona. Bursunun büyük kısmını da ailesine verdiğinden söz ediyor.

Filmde maçlardan, tribünlerden çokça sahne vardı haliyle. Tribünlerde örneğin, başka spor müsabakalarında çok rastla(ya)mayacağımız görüntülerle karşılaşıyoruz. Polisler, jandarmalar, ‘Biji Kobane’ formalı, gerilla kıyafetli çocuklar, kadınlar… Hepsi de son derece ilgili sahada olup bitenle. Bir diğeri Hakkari’de oynanan maç esnasında sahanın üzerinden geçen askeri helikopterin gölgesini çimlerin üzerinde gördüğümüz sahne ve sahayı çevreleyen kocaman dağları…

Düşününce çok dramatik de aktarılabilecek bir hikâyeyi ya da hakikaten koşullar gereğince öyle de yaşanabilecek bir hayatı öyle keyifli sahnelerle izliyoruz ki. Öylesine neşeli bir hale getiriyor ki kadınlar bulundukları alanları. Maçta geriye düştüklerinde örneğin, biraz üzülüyorlar, belki Tahir Hoca biraz kızıyor falan ama -‘‘Yahu madem yeniliyoruz, bari güzel pas yapalım’’- tavrıyla karşılıyorlar yenilgiyi de.

Sportif başarının ötesinde yeni karşılaşmalar

Kadın liglerinde play-off ve play-out denilen takımların bulundukları ligden bir üst lige çıkma veya bir alt lige düşme karşılaşmaları oynanıyor şu günlerde. Hakkarigücü’nün bir üst lige çıkma şansı maalesef geçen hafta Ankara Bağlum Belediye Stadı’nda İstanbul takımı Fatih Vatanspor’la 1-1 berabere kaldığı maç sonrasında tükendi. Belgeseli izlediğim sırada henüz maç oynanmamıştı. Hatta oyuncular bu kritik maça bir kaç gün kaldığı için belgeselin gösterimine de katılamamıştı.

Hakkarigücü’nün 1.lige çıkma ihtimali takımı olduğu kadar beni de heyecanlandırmıştı. Çünkü 1. Lig’de Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden hiç takım yer almıyor.  Hakkarigücü’nün bulunduğu 2.Lig 2.grup’ta ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi dışından bir takım yok. Sadece Play off müsabakalarında diğer bölge takımlarıyla karşılaşma şansları oluyor. Bir nevi bölgesel bir ligdeler. Hakkarigücü’nün 1. Lig’de olması her iki haftada bir İstanbul’dan, İzmir’den, Antalya’dan, Zonguldak’tan takımların Hakkari’ye gitmesi; Hakkarigücü’nün de ayda iki kez memleketin batısında maç yapması demek olacaktı. Belgeselde Cemile Hoca bu ihtimalden şu sözlerle bahsetmişti: ‘‘Bizim gençlerimizin dışarıya gitme ihtiyacı var, o takımların da Hakkari’ye, Doğu’ya gelmeye. İki taraf kaynaşmazsa önyargılar kırılmaz. İstanbul’dan, Antalya’dan takım geliyorsa Hakkari’ye, Hakkari artık Türkiye’nin 81 ilinden bir tanesidir.’’

Filmin başlarında duyduğumuz bu söz aslında belgeselin derdini bir yanıyla özetliyordu.  Futbol Hakkarigücü kadınları için sportif bir faaliyet olmanın yanında, onlara yeni karşılaşmaları için belki diğer birçok şeyden daha çok imkân veren; onları farklı şehirlere, farklı deneyimlere taşıyan da bir etkinlikti. Kendilerini tanıttıkları ve diğerlerini tanımak için fırsat buldukları bir etkinlik...

Bir gün bu ihtimal gerçekleştiğinde, Hakkari İstanbul’a, İstanbul Hakkari’ye denk düştüğünde, kadın ligleri bütçesinin neresinden kıssam diye düşünen TFF’nin (Türkiye Futbol Federasyonu) bu durumla nasıl baş edeceğini de hep birlikte göreceğiz.

Son olarak belgeseldeki müzikler için de bir kaç kelam edeyim. Filmin müzikleri kadınların takım minibüsü içinde söyledikleri türkülerden oluşuyordu desek, yanlış söylemiş olmayız sanırım.  İyi ki öyle olmuş. Ne güzel türküler dinledik. Hatta içimden ‘‘nasıl da aynı türküleri seviyoruz,  aynı türkülerde hisleniyoruz’’ diye geçirdim.

Şimdi fark ediyorum da filmi izleyene kadar kadın futbol takımlarıyla ilgili daha dertli, daha karamsar bir insandım, çıkarken daha umutlu bir halde çıkmışım. Onlar sayesinde.


Etiketler:
İstihdam