09/02/2009 | Yazar: Kahraman Gür

Filistin-İsrail meselesi politikleşmiş bir konu. Diğer yüksek dozlu politik meseleler gibi tarafları keskinleşmiş. Savunular biryana, duygular bile kalıplaşmış, kafamıza oturmuş uzun yıllar içinde.

Filistin-İsrail meselesi politikleşmiş bir konu. Diğer yüksek dozlu politik meseleler gibi tarafları keskinleşmiş. Savunular biryana, duygular bile kalıplaşmış, kafamıza oturmuş uzun yıllar içinde. Diğer bir deyişle duygular da fikirler gibi ezberlenmiş.
 
Ezberlenmiş argümanları çok görüyoruz da ezberlenmiş duygu nedir diyecek olursanız, şöyle örneklendireyim: Bazı toplumlar ölümler arkasından farklı şekillerde yas tutar. Bazen daha şiddetli bazen daha az. Misal, Irakta bir kadın ölen yakını için dövünerek ağıtlarla takatten düşene kadar ağlayabilir, bu ‘normal’dir. Bir başka toplumda kadının, eşi veya çocuğu olabilir, kaybı için, pek öyle ağlaması, ellerini dizlerine vurarak hıçkırıklara boğulması şaşırtır, tez sürede toparlanması beklenir. Bu bize bazılarının ölümü daha çok akılda tutmaya çalıştıklarını, daha fazla ölüm üzerine düşünüp, uzun yas tutmaya meğillendiklerini gösteriyor. İşte ezberlenmiş üzüntü, ezberlenmiş duygu böyle bir şey. İnsandan insana değil topluma, zamana göre değişen bir davranış. Samimi, yalan değil, ama öğrenilmiş. En çarpıcısı belki de bir zamanlar Hindistan’da eşinden sonra kendisini yakan kadınlar. Kocayla beraber ölüme gitmenin gerekliliğine inanmışlar. Erdemli, ahlaki ve soğukkanlı bir davranış sergilediklerini düşünen ve bu duygularla dolu kadınlar. Bu duygularla gerçekten dolmuş olmasa bir insan, ölenle öldürülmeye razı gelmez herhalde.
 
Diğer yandan, Başbakanın ve eşinin Filistinli çocuklar için duyduğu üzüntüyü bilmeyen var mı? Peki 400.000 Darfurlu son 4-5 yıl içinde öldürülürken, Türkiye bir şey söylenmediği gibi, ölümlerden sorumlu Sudan yönetimi Türkiye’ye davet edilip, kısmen Sudan yönetiminin arkasında durulurken, Başbakanın Davos’tan tepkili kalkışı, Başbakan eşinin gözyaşları samimi mi? Evet bence samimi, herkes gibi onlar da bu alanda çok yoğunlaşmışlar.
 
Gelelim eşcinsellere. Şöyle düşünelim, bir gizli gey tanıdığınız var, bir meslek örgütünün e-mail grubuna üye sizin gibi. Ninesi de Ermeni bu kişinin. İsrail-Filistin meselesi hararetlenmişken, bu arkadaş e-mail grubuna, çocukların ölümleri üzerine üzüntü dolu, ajite edici e-mailler atıyor. Şahsen de tanıdığınız için biliyorsunuz, gerçekten de umursuyor ve üzülüyor. Ama birçok keresinde Ermeni meselesi tartışılırken hiç sesi çıkmadı. Eşcinselliğiyle ilgili ser alırsınız sır alamazsınız durumu, sizden başka da kimse bilmiyor zaten. Bu kişi konuşulduğunda eleştiri almayacağı bilakis desteklenen alanlarda duygu geliştirmiyor mu? Ya da o alanda açılmış duygu seline katılmıyor mu?
 
Sol bir partide ya da sendikada yoksullar ve işçi hakları için çalışan, Kürt sorununda rahatça konuşan, Gazze halkı için ağlayan ama geyliği, kendisinin de çok hırpalandığı eşcinsel sorunlarına gelince ağzını bıçak açmayan birinin Gazze duyguları dürüst mü? Bence evet.
 
60 yaşlarında bilmem ne belediyesinde başkanlık adaylığı için AKP’de lobi yapmak için Ankara’ya gelmiş birinin fırsat bu fırsat deyip çark için gittiği Güven Parkta yanına oturduğu kişiye konu açılınca Gazze’ye düşen bombaları anlatması, ama o kişinin siz ve AKP sorusunu ‘oluyo işte’ deyip kapatan biri dürüst mü?
 
Eşcinselliğini konuşmak bir yana, bunu günah gören ama Gazze’de savaşmaya hazır dindar biri dürüst mü? Bence yine evet.
 
Eşcinsel bir insanın hayatında kuşkusuz cinsel yönelimi çok önemli bir yer kaplar. Kendisi anlama çabası ve yalnızlık, başlı başına bir büyük yük iken üstüne bir de toplumsal damgalama ve ötekileştirmeyle çatışma, yüzleşme (veya çoğu kez uzlaşma) süreci biner. İç çatışmalar bitmeksizin sürer bir eşcinselin yaşamında. Buna rağmen, maalesef birçok gey ve lezbiyen, eşcinselliklerinin paralelinde, acılarını, üzüntülerini, yalnızlıklarını, damgalanmayı, konuşamazken başka acıları için içtenlikle üzülüyor ve politika güdebiliyor.
 
Çünkü insanların çoğu maalesef açılmış patikalarda, egemen ya da popüler alanlarda, ya da erkin müsaade ettiği alanda politika yapar, heyecanlanır, üzülür, ağlarlar, dürüstçe. Hayatı elinden giden ama kocasına bağlılık ve doğru olanı yapmanın hazzı ile dolu kadınlar, pek önemli olan cinsel yönelimine dair suspus ama başka alanlarda ifadesi güçlü olan eşcinseller, 400.000 insanın katlinden sorumlu yönetime ses çıkarmayıp, Shimon Peres’e ölümlere nasıl tepki konulabileceğini öğreten, Başbakan. Üç durumda da söz ve duygu bir alanda gelişmiş, ama çok önemli meselelerde yel esiyor.
 
İşte hal böyleyken, ben her Filistin-İsrail meselesi üzerine bir tartışma duyduğumda, bir köşe yazısı, bir haber okuduğumda, Darfur’u, eşcinselliğin konuşulamamasını, duygu ezberini düşünüp, meseleye daha az hararetli duygularla yaklaşıyorum.
 


Etiketler: yaşam, siyaset
İstihdam