31/10/2012 | Yazar: Ozan Gezmiş

Medyaya ne kadar az yansıtılmaya çalışılsa da artık hemen hemen herkesin haberdar olduğu cezaevlerinde süresiz ve dönüşümsüz açlık grevleri kritik eşiklerin aşılmasıyla devam ediyor. Yüzlerce kişi hepimizin gözü önünde ölmek üzere!

Vicdanların tükendiği yerde günlerdir her şeye açlık direniyor…
 
Medyaya ne kadar az yansıtılmaya çalışılsa da artık hemen hemen herkesin haberdar olduğu cezaevlerinde süresiz ve dönüşümsüz açlık grevleri kritik eşiklerin aşılmasıyla devam ediyor. Yüzlerce kişi hepimizin gözü önünde ölmek üzere!
 
Vicdan konusunda karnesi hep zayıf olan hükümetin atacağı olumlu adımların bir çözüm olabileceğini bekleyen herkes önce “Aç değiller, bunlar her şeyi yiyorlar” ifadesiyle şimdi de “Şantajla talep olmaz, biz bunlara teslim olmayacağız” açıklamasıyla umudunu yitirmek üzere. Umutlar yitirildi demeye dilim varmıyor, varamıyor. Bu kadar çaresizken eli yüreğinde bekleyen herkese bu iş bitti demek kadar acıyı arttıracak ne olabilir ama açıklamalar o kadar keskin ve acımasız ki hala sağduyu beklemek, çözüm olacağına inanmak artık çok daha zor…
 
Her fırsatta övünülen “ileri demokratik” ülkemizde anadilde savunma ve eğitim hakkına “ülkeyi bölme”, Abdullah Öcalan’a tecridin kalkmasını ise “asmadığımıza dua edin” zihniyetiyle karşı çıkılıyor. Yıllar önce “ülkeyi bölen” Kürtçenin konuşulabilmesi yasaktı ama şimdi değil. Bunu ileri demokrasi örneği olarak gururla anlatan hükümetin yeni korkular yaratması ve insan canına bile “şantaj” diye şu an değer vermemesi tam da ileri bir faşizm örneği değil de nedir?
 
Burada sadece hükümeti suçlayarak haksızlık da etmemeli. Meşruiyetini halktan aldığını iddia eden ve bunu her seçim anketinde hala %50’lerde olan oy oranlarıyla kanıtlamaya çalışan bir siyasi partinin yalnızca sorumlu ve suçlu olduğunu belirtmek cidden haksızlık olur. Ölüm oruçlarını avuçlarını kaşıyarak izleyen, “hepsini asacaksın bunların” nidalarını atanların da sorumluluklarını es geçmemeli. Hakkari’ye kim bayrakla önce gidecek diye atışarak eğlenen iktidar ve muhalefet kuşkusuz halkın böyle bir kesimden güç alıyor…
 
1940’larda Almanya’da halkın desteğiyle ve seçimle iktidara gelen Nasyonal Sosyalist Parti nam-ı diyar Nazi Partisi halktan aldığı gücü sonuna kadar savaşmak için kullanmıştı ve tükenene kadar da durmadı. Benzer süreçleri yaşayan bu coğrafyada da savaşın tüm yakıcılığıyla devam ediyor oluşu ve ölümlerin bu kadar olağanlaşması göz önüne alınırsa iktidarın bir gün kendini tüketeceğini ancak geriye ne kalacağını düşünmeden edemiyor insan. Geriye bir tek vicdan kalır mı dersiniz?

Etiketler:
İstihdam