11/11/2010 | Yazar: KAOS GL

Öğrencilerin durduk yerde şarkı söyleyip dans ettikleri

Öğrencilerin durduk yerde şarkı söyleyip dans ettikleri bir lise dizisi nasıl herkesin ayılıp bayıldığı bir pop kültür olayına dönüştü?

Son yılların en heyecan verici dizilerinden ‘Glee’yi neden sevdiğinizi birilerine anlatmaya çalışmak böbrek taşı düşürmek gibi bir şey. ‘Bir grup dışlanmış lise öğrencisinin okul korosundaki maceralarını anlatan bir müzikal’ dediğinizde, karşı tarafın burun kıvırmaması neredeyse imkansız. Geçtiğimiz senenin en büyük pop kültür fenomenlerinden birine dönüşen ‘Glee’nin içine düşünce, çıkmak öyle pek kolay değil. Peki ‘Glee’ neden uzun süreden beri televizyonun başına gelen en iyi şey? 

Müzikal tanımıyla oynuyor 
‘Glee’ alışık olduğumuz müzikale yeni bir yapı ve yepyeni bir ruh getirdi. Karakterlerin söyledikleri şarkılar dizi için özel olarak bestelenmiş değil. Repertuvar, Kanye West’ten Madonna’ya geçtiğimiz 40 yılın pop şarkıları ve Broadway müzikallerinin yorumlarından oluşuyor. ‘Glee’ bir müzikalden çok, herkesin bir dönem bildik bir şarkıyı topluluk içinde söyleme fantezisine hitap ediyor. 

Mutlu olmanın tadını çıkarıyor 
Amerikan kablo kanalları son on yılda sıradışı örneklerle televizyon dizisinde çıtayı yükselttiler. Sinemanın tahtına göz diken ‘Mad Men,’ ‘True Blood’ ya da ‘Dexter’ gibi iyi dizilerin ortak yanı karanlık, kimi zaman umutsuz dünyalar yaratmaları. Televizyonun dönüşüm yaşadığı böyle bir zamanda, ‘Glee’ gururla (hatta utanmadan) mutlu bir dünya yaratıyor. 

Azınlık ve klişe olmanın gururu 
Amerikan popüler kültürü bir süredir toplumsal çeşitliliğin doğru bir şekilde yansıtılmasına takmış durumda. Her Amerikan dizisine Müslüman, Asyalı, eşcinsel, şişman kontenjanları özel olarak eklenmiş gibi. ‘Glee’ karakterleri ise her türlü azınlığın ve klişenin birer temsilcisinden oluşuyor. Lise müzik kulübü şişman ve siyah bir kız, dışlanmış imajı yaratmak için kekeme taklidi yapan bir Asyalı, tekerlekli sandalyede bir çocuk, bir eşcinsel, bir amigo kız ve popüler bir futbol oyuncusundan oluşuyor. ‘Glee’deki hemen hemen hiçbir karakter kendini normal görmüyor ve göstermeye çalışmıyor. Herkes toplumun kendilerini nasıl algıladığının sonuna kadar farkında ve bunu sürekli hatırlatmaktan da kaçınmıyorlar. 

Amerikan lisesinde devrim 
Dünyanın her köşesine yayılmış, popüler kültürün bayıldığı Amerikan lisesi, ‘Glee’de yepyeni bir anlayışla karşımızda. Dizi, liseyi ve lisenin o bildik klişelerini ne ciddiye alıyor, ne de tepeden bakıyor. Diğer yandan da, futbolcular Beyonce eşliğinde maçın ortasında sahada dans etmeye başlıyor, amigo kızlar birbirleriyle oynaşıyor. ‘Glee’ alışık olduğumuz Amerikan lisesine taze kan getiriyor. 

Pazarlama dehası 
‘Glee’ hayranlarına yalnızca televizyondan değil, medyanın ve eğlence sektörünün dört bir kolundan ulaşıyor. Oyuncular turneye çıkıp, konserler veriyor, dizinin müzikleri listelere en tepeden giriyor. Dizinin bölümlerinden birisi 13.5 milyon izleyici çekerek bir rekora imza atarken, şarkıların toplandığı albümler Billboard listelerine 1 numaradan giriyor, her birisi yüzbinlerce satıyor. ‘Glee’nin arkasındaki isimler, sosyal medyayı nasıl kullanacağını da çok iyi biliyorlar. Dizinin küresel bir fenomene dönüşmesinin arkasındaki en büyük güç Facebook ve Twitter. Yeni oyuncular ise YouTube ve MySpace’te paylaşılan videolardan seçiliyor. 

Herkese hitap ediyor 
Kendilerini dünyanın merkezi olarak konumlayan ergenlere özgü sorunlarla, yetişkin esprileri ve zeki diyaloglarıyla ‘Glee’, her yaştan, her zevkten televizyon izleyicisini bir araya getirmeyi başarıyor. Journey’den Van Halen’a, Amy Winehouse’dan Beyonce’ye inanılmaz geniş pop müzik seçkisi, burun kıvırmaya hazır birçok izleyicinin de bir süre sonra süngüsünü düşürüyor. ‘Glee’, yalnızca farklı yaş ve farklı zevkteki izleyiciyi birleştirmiyor. Düzenin içinde kendini huzurlu hisseden ‘mainstream’ izleyiciyi fazlasıyla mutlu ederken, düzene karşı gerilla savaşındaki altkültürlere de göz kırpıyor. Hatta Madonna’ya ya da ‘The Rocky Horror Picture Show’a ayırdığı bölümlerle göz kırpmaktan fazlasını yapıyor, alenen gülücükler yağdırıyor.
 

Etiketler: medya
nefret