26/10/2008 | Yazar: KAOS GL

Tatlı bir çocuktu. Kocaman bakan güzel, siyah gözleri vardı. Yunan adalarında geçen bir roman yazdığını söylemişti. Oralara hiç gitmemişti ama adeta sokaklarında dolaşmış gibiydi.

Tatlı bir çocuktu. Kocaman bakan güzel, siyah gözleri vardı. Yunan adalarında geçen bir roman yazdığını söylemişti. Oralara hiç gitmemişti ama adeta sokaklarında dolaşmış gibiydi.
Sıklıkla uğradığım kitapçıda karşılaşır ve sohbet ederdik. Farklı olduğu belliydi. Gözlerinde gizli hikâyeler, ruhunda kederli dalgalar olduğunu hissederdim. Cinsel kimliği konusunda kuşkum yoktu. Neşe Yaşın'ın yazısı.

KAOS GL - 26/10/2008

Neşe Yaşın - neseyasin@hotmail.com

Tatlı bir çocuktu. Kocaman bakan güzel, siyah gözleri vardı. Yunan adalarında geçen bir roman yazdığını söylemişti. Oralara hiç gitmemişti ama adeta sokaklarında dolaşmış gibiydi. Bulduğu her şeyi okumuş "google earth" adlı bilgisayar programı sayesinde gezinmişti.

Cinsel kimliği konusunda kuşkum yoktu

Sıklıkla uğradığım kitapçıda karşılaşır ve sohbet ederdik. Farklı olduğu belliydi. Gözlerinde gizli hikâyeler, ruhunda kederli dalgalar olduğunu hissederdim. Cinsel kimliği konusunda kuşkum yoktu. Bunu dillendirmese bile anlaşılıyordu. Bir gün "Şu Kıbrıs'ta araba kullanmamak var ya; gey ol lezbiyen ol daha az ayrımcılığa uğrarsın" gibi bir laf etmiştim ve buna çok gülmüştü.

Bu, ona cesaret vermiş olmalı; beni bir köşeye çekip zaten çoktan fark ettiğim sırrını söyledi: "Biliyor musun ben geyim" dedi. "Biliyorum" dedim. "Çok mu belli oluyor?" diye sordu. Sonra, anlatmaya başladı: Türkiye ' nin bir kıyı şehrinde yaşayan çok tutucu, Sünni bir ailenin çocuğu olduğunu; bu kimliği taşımanın zorluğunu...

İnternette tanıştığı bir Yunanlıya âşık olmuştu "Saf, tertemiz, derin bir aşk" diyordu. Sevgilisini görmeyi çok istemiş ama gidememişti. Yaşadığı şehirden bir gemiye atlasa bir iki saatte varırdı onun yaşadığı adaya. Neden bu kadar çok istediğini tabii ki açıklamadan, babasına yalvarmıştı gitmesine yardımcı olması konusunda. Ama mümkün değildi bu...

Heteroseksüel egemen dünyanın ötekisiydi

Kendi kendine Yunanca öğrenmişti. Aşkın verdiği kanatlarla sevdiğinin ülkesinin üzerinde uçmuştu adeta. Pek çok şey öğrenmişti ve bunlar sayesinde ona yakın hissetmişti kendini. O, yasak olanın, yanlış görünenin kollarındaydı. Sevgilisiyle daha da katlamıştı tabuları. Kendisi bu heteroseksüel egemen dünyanın ötekisiydi. Sevgilisini de "etnik öteki"den seçmişti. Onun aşkı, farklı olanın horlanmışlığı ve kabul edilmezliğine bir itirazdı. Evinden, ailesinden nefret eder olmuştu. Babasının annesine davranışından, kadınlara dair tutumundan... Kendini ailesine açamazdı. Çok ayrıksı biriydi onların dünyası için...

Kendi cinsine ilgi duyan, kendi cinsinden birine âşık olanlar lanetlenmişlerdi. Onlardan ürkütüyordu. Garip bulunuyorlardı. Birbirleriyle yakınlaşmaları yasalar nezdinde dahi suçtu. Sanki onlar yokmuşlar; var olamazlarmış gibi davran ılıyordu. Babası kendine benzeyenler için korkunç sözler sarf ederdi sıklıkla... Yaşadığı kasabada bir yazarlar evindeydim geçen yaz. Onu aradım. Pırıl pırıl kara gözlerindeki kaygılar ve itirazlarla geldi. Oranın başka bir dünya olduğunu hemen anlamıştı. Kendisine kucak açılmıştı. Farklılığı bir güzellikti oradakiler için...

Erkekliğin kutsandığı bir dünya

Sanırım, o da mutlu olmuştu. Cinsel kimliği sadece çoklu kimliklerinden biriydi. Başkalarından bütün diğer farklılıklarımız gibi bir farklılıktı o da ve onu ne kimseden üstün ne de değersiz yapıyordu. O neyse, nasıl hissediyorsa, kendini nasıl ifade etmek istiyorsa öyleydi ve kalplerimiz ona açıktı.

Şimdi, dünyanın pek çok yerinde, ev içlerinde, küçük kasabalarda ve pek çok kamusal alanda onun gibiler dışlanıp acı çekiyorlar. Farklı etnik, cinsel, sınıfsal kimlik taşıyanların ve bütün farklı kimliklerin vahşi bir çatışma alanı halinde dünya. Avrupa şehirlerindeki değişik renk ve kuşanışlardaki yabancılar kadar görünür değiller belki çoğu zaman. Ama kendilerini açığa verdikleri pek çok alanda, nefret ve dışlanmışlık çıkıyor ortaya.

Cinsel alanın korkunç kırılganlığı, cehennemi getiriyor bazen dünyaya. Farklı olanı sevmek için eğitildiğimiz bir dünya değil çünkü burası. Erkekliğin kutsandığı ve onun yolundan ayrılan herkesin lanetlendiği bir dünya. Aslolanın erkekler olduğu ve kadınlar ve diğerlerinin, onlara yakın duran cinsel kimliklerin dışlandığı bir dünya...

Erkeklere âşık olan erkeklerin, kadınlara âşık olan kadınların sapkın görüldüğü bir dünya... Yine de, kimi zaman içimden şöyle geçiyor: Bu farklılığın dilediği gibi var olma hakkı olduğunu, her kimliğin eşitlik ve armoni içinde var olabileceğini savunanların sayısı eğer artarsa bir gün, belki pırıl pırıl kara gözlere sinmiş hüzün, dışlanmışlığın getirdiği kırılma ve bu acımasız dünyanın herkesi herkese benzetme zulmü de yok olur. (Aynı yazı 19. 10. 2008 tarihli, Kıbrıs'ta yayınlanan Afrika gazetesi Kültür ekinde yayımlanmıştır.)

Kaynak: Birgün, 26 Ekim 2008

Etiketler: kültür sanat
İstihdam