10/07/2013 | Yazar: Kürşad Kahramanoğlu

Bugün dünya da en acı İslamafobi ve işkence Guantanamo esir kampında, hem de 12 senedir gerçekleşmekte!

Bugün dünya da en acı İslamafobi ve işkence Guantanamo esir kampında, hem de 12 senedir gerçekleşmekte!

Guantanamo Küba adasının Güneyinde bir bölgenin adı. Faunası nefes kesen, tropik bir bitki örtüsü var. İguanaları ve dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen sümüklü böcek türleri ile de ünlü. Bu canım bölgede yıllar önce bir hafta geçirmişliğim var. Çok güzel bir yer. Latin müziğinin en ünlü parçası olan Guantanamera’yı bilirsiniz, yani Guantanomolu Kız. Hah, müzik kafanızda çalmaya başladı değil mi?

Bu güzel bölgenin Haiti’ye bakan kıyısında tabii liman olan bir koy var. 1800’lerin sonlarından beri ABD burayı işgal altında tutuyor. ABD’nin yabancı bir ülkedeki bu en eski askeri üssünün tarihçesi konumuz değil merak edenler internetten bakabilir. 1971’de ,Fidel Castro, Guantanamo Deniz Üssü’nü, Küba’nın onurunun ve egemenliğinin kalbine saplanmış bir hançer olarak tarif etmişti.

Soğuk savaştan sonra ABD üssü genellikle bir hapishane olarak kullandı. Mesela 1991-1993 arasında AIDS hastası Haitili göçmenler üstte tutuldu. 2002’den itibaren üssün içinde bir askeri tutukevi oluşturuldu ve 11 Eylül sonrasında Bush yönetiminin başlatmış olduğu “teröre karşı küresel savaş” kapsamında ABD’nin Afganistan ve Irak’ta ele geçirdiği El Kaide ya da Taliban bağlantılı olduğu düşünülen “düşman savaşçı”lar tutulmaya başlandı. Üssün Küba toprağı sayılması, burada ki Müslüman tutukluların ABD yasalarına göre yargılanamaması anlamına geliyormuş! Vahşet ve işkencenin haddi hesabı yok. 11 senedir mahkeme önüne çıkmayan, haklarında ki suçlamanın ne olduğunu öğrenemeyen, avukatları olmayan bir sürü “Turuncu Tulumlular”. Başkan Obama daha Başkan olduğu ilk günlerde Guantanamo Askeri Üssünü kapatacağına dair bir kararname çıkardı. Uygulanamadı. Bu hukuksuzluğa, işkenceye, ve ilgisizliğe tahammül edemeyen “Turuncu Tulumlular” bu senenin Şubat ayında açlık grevine başladılar. Nisan ayında açlık grevi büyüdü. Ramazan’ın bu ilk gününde bile ABD’li yetkililer bu tutsakları çok eziyetli oduğu söylenen bir yöntemle zorla besliyor.

Şimdi sormak istiyorum: Emine ve Sümeyye Erdoğan’ı, dışişleri bakanı ile Myanmar’a gönderip “insanlık trajedi ve dramını inceleyecekler, yardım edecekler” diye boy boy resimlerini basında yayınlayan zihniyet başka bir benzer dram ABD tarafından yaratılınca nerede? Yoksa o sadece bir PR, tabana mesaj mıydı? ABD öyle şeyler yapmaz mı? Başbakan neredeyse ayda bir telefonla konuştuğu, sık sık bir araya geldiği ABD Başkanı’na veya dışişleri bakanı mevkidaşına “Guantanamo işi ne oldu? Ne zaman kapatıyorsunuz?” diye sormuş mudur? Sordularsa ne cevap almıştır? Takipçisi olmuş mudur?

Türkiye’de ki dinci hükümetin taraftarları ABD’nin, Türkiye’de ciddi bir politik ve maddi gücü olan Fetullah Gülen’i kanatları altında, Pensilvania’da neden koruması altında tuttuğunu hiç mi merak etmez? Çoktan ilan edilen ve Erdoğan için fevkalade bir PR fırsatı olacak Filistin ziyareti neden gerçekleşemiyor? Azıcık merak edin be muhteremler!

 

Mısır’da Mursi, halk ayaklanması karşısında durumdan vazife çıkaran göbekten ABD’ye bağımlı ordu tarafından alaşşağı edildi. 1367 sene sonra yeniden bir Hıristiyan Mısır’ı idare ediyor; hem de askeri bir darbe neticesinde! Dostumuz ve müttefiğimiz ABD, Mısır ordusunun darbe yaptığını bile söyleyemiyor!  Bence Mısır’ı iç savaşın eşiğine getiren başkaldırının ana nedeni Mursi’nin bizimkilerin 17 senede damla damla damardan vererek yaptıklarını bir senede gerçekleştirmeye kalkması.

Dinciler iktidarı demokrasi ve evrensel insan haklarını yok etmek için bir araç olarak görüyorlar. Dünyada ki bütün dinci ülkelerde ki iktidarların ortak özelliği bu. Bu nedenle de iktidar olduklarında ilk hedefleri laiklik. Dincilerden, hangi dinin dincisi olursa olsun, insan hakları, hukuğun üstünlüğü, demokrasi beklemek abesle iştigaldir! Birarada yaşayabilmek için onlarla ancak pazarlık edilebilir. “Ben nasıl senin inancına saygı duyuyorsam, sen de benim hür düşünme hakkıma saygı duyacaksın. Zorlama yok, hayat tercihlerime müdahale etmeyeceksin”. Dinciler pazarlıktan anlar fakat evet der gibi yapıp sonradan yine bildiklerini okumak isterler. Anlaşmayı yazmak lazım. İşte bu yazılı anlaşmaya Anayasa diyoruz.

Yanarım, yanarım da; şu bizim “yetmez ama evetçiler” bunu bilmiyorlarmıydı diye yanarım? Şimdi pişmanlar, kullanılıp bir kenara atıldıktan, iktidar nezninde son kullanılma tarihleri geçtikten sonra.

Gezi Başkaldırısı’nın ve Mısır’da Mursi’nin iktidarı kaybetmesinin bizlere öğreteceği en önemli ders: Ülkemizde, demokrasi, evrensel insan hakları, hukuğun üstünlüğünü istiyorsak, iç savaşa gidebilecek bir kardeş kavgası istemiyorsak, laikliği mutlaka korumalıyız. Bu ülke, “dindar gençlik” yaratacağız diye, bir belki de iki jenarasyonu “kulluğa” feda etti. Onlar ebeveynlerinden ilerde utanacaklar: “Bizimkiler biraz varoş!” diye şimdi bile sızlanıyorlar. Eğitimin günümüzde ki yegane hedefi “kendi başına düşünebilen” bireyler yetiştirmek olmalı. Parti emriyle twitter kullanmayı emrettiğiniz gençler, o twitterı işe yaratmak için gerekli “orantısız espiri” üretmeyi hangi imam hatip lisesinde öğrenecekler?

Umarım GUANTANAMERA hâlâ kulaklarınızda çınlıyordur. Sözleri Jose Marti’ye ait bu ünlü Küba şarkısı şöyle bitiyor:

Dünyanın yoksul insanlarıyla,

Neyim varsa paylaşmak isterim. 

Dağların cılız dereleri 

Denizlerden daha mutlu eder beni.    


Etiketler:
İstihdam