31/07/2013 | Yazar: Murat Korkmaz

Konuşamıyordum kimseyle, anlatamıyordum acılarımı, LGBT’ler özgürlükleri için yürürken ben Gaziantep’te gözyaşlarıyla izliyordum o direnişi, onur yürüyüşlerini.

Karanlığa doğmak vardır ya, hayatını hep siyah görmek rüyalarında. Onu yaşardım bir zamanlar, duymamayı tercih ederdim, görünmemeyi. Selam vermemeyi, uzaktan uzaktan seyretmeyi. Bazen ben çok kibirliydim, bazen burnu havada. Bazen çok temiz kalpliydim, bazen fazla kibar. Erkektim, kızdım, toptum, ateisttim, bendim sonuçta.
 
Benliğimi parçalamaya çalışanlara ne demeliydim, bilemiyordum. Şimdi kırdınız mavi kalbimi, kırmayın diyebiliyorum. Şimdi, isteseniz de istemeseniz de ben buradayım diyebiliyorum Şimdi sokaklarda, ben de seviyorum diyebiliyorum. Okulumda, sokağımda, Bulunduğum ortamlarda ne yaraladınız benleri…
 
Bunun hesabını sormaya uğraşıyordum; her şeyi bir kenara itiyordum, asosyal oluyordum, sessiz oluyordum, işimi yapıyordum. Hesap sormak istiyordum çünkü.
 
Mükemmele oynuyordum, yanlışı bu defa ben yapıyordum. Her şeyin ötesinde, sorumluluklar vardı, bunları biliyordum. “İyi bir öğrenci Murat, saygılı, efendi, çalışkan ama biraz sessiz.” Aileme bunlar söyleniyordu, yüzüme bunlar söyleniyordu.
 
Ve bir gün bu sözleri söyleyen öğretmenime bir soru soruldu. “Eşcinsellere, erkekken sonradan kadın olanlara (trans kadın) ne diyorsunuz hocam?” Din kültürü öğretmeniydi, namazlı niyazlı, hoşgörülü. Beni de çok severdi, anlattm ya saygılıydım, çalışkandım gözünde. “Ben onları insan yerine bile koymuyorum” dedi. Sadece bu kadarını hatırlıyorum belki de daha kötüsüydü. Ben insan değildim, ama ne kadar efendiydim, saygılıydım. Sizden o zaman daha çok uzaklaşıyordum, ne çok çelişiyordunuz…
  
Son sınıftayım edebiyat dersinde, benim iyiliğimi düşünüyor bu hocam da. Yeni tanışmışız, diğeri gibi pek seviyor beni denilemez. Şiir okuyoruz, dinliyoruz, Verlaine diyoruz. Ama onun çok kötü bir yönü var diyor edebiyatçımız. Sınıftan alkolik miydi, uyuşturucu mu kullanıyordu vs. tarzında sorular yükseliyor, “hayır daha da kötüsüydü”yü duyuyorum ondan. Ve sonunda biri beklenilen soruyu soruyor:
 
-Eşcinsel miydi hocam?
-Evet.
 
Tüm sınıf gülüyor, kahkahalar atıyor, yara alacağım yer kaldı mı diye bakıyorum, 
Her yer kan revan içinde.
 
Ve bazı şeyler daha da fazlalaşıyor, farklı konular da giriyor işin içine. Ben okul değiştiriyorum. Ne güzel yeni bir ortam diyorum, ruhumu sıkan o yerden kurtulduğuma biraz da olsa seviniyorum. Bilmiyor muyum her yerde beni takip edecek homofobi. Elbette biliyorum, yıllarımı ben kendimi bilerek yaşadım.
 
Fısır fısır konuşmalar duyuyorum, arkamdan. “Herkesin kendi tercihi” diyor sözde hoşgörülü bir kız çocuğu. Bağırıyor, “Tercih mi?!” diyorum, yine içimde, yeniyim sınıfta, okul değiştirdim huzurlu bir ortam olsun diye, sessiz kalıyorum.
 
Ve bir gün bir ses daha:
“Ben iki erkeğin birbirini becermesine karşı değilim abi.”
 
Eşcinselliği iki erkeğin birbirini becermesi olarak gören zihniyeti ne çok seviyoruz değil mi? Öğrenmek yerine nasıl da kolaya kaçıyoruz, bize öğretilenle yetiniyoruz…
 
İlkokul yıllarımda yaşadıklarım, ERKEK homofobik tarihçim, homofobik bir aile. Değinebileceğim sanırım daha bir sürü şey var.
 
Tabi bu kadar olumsuz olay anlattım hiç mi güzel bir şey olmadı diyeceksiniz. Oldu, hem de çok güzel şeyler. 15-16 yaşımdaydım, bu böyle gitmemeli dediğimde. Ve çok sevdiğim bir arkadaşıma bahsettim, eşcinselim dedim. Şaşırdı, ama benden o kadar ağır yükü aldı ki. Konuşamıyordum kimseyle, anlatamıyordum acılarımı, LGBT’ler özgürlükleri için yürürken ben Gaziantep’te gözyaşlarıyla izliyordum o direnişi, onur yürüyüşlerini. Çünkü orda değildim, üzülüyordum; çünkü hak mücadelemiz hala devam ediyordu, seviniyordum.
 
Ve yıllarımı o arkadaşımla paylaştım ve sonra diğerleri… Çok mutluydum. Çünkü bunu yaparken de biliyordum, insanlara kendimizi güzel bir şekilde anlattığımızda anlayacaklardı, öyle de oldu, belki içtendi veya zoraki bilemiyorum; ama onlar bizlerin var olduğunu biliyorlardı artık, yazılar okutuyordum, kitaplar veriyordum, bildiklerimi onlarla paylaşıyordum ve onların desteğini görmezden gelemem.
 
Başarılıysam, başardıysam bir şeyleri benim yanımda olmalarının çok büyük katkısı vardı.
Artık içim rahattı, çünkü ben bir şeyler yaptım, yapıyordum. 8-9 arkadaşımın eşcinselleri tanımasını ve önyargılarını kırmalarını sağlamıştım ve Yeşiller ve Sol Gelecek partisinin de desteğiyle Gaziantep’te homofobi karşıtı bir etkinlik gerçekleştirmiştik. Buradan gitmeden yapabilseydim diyordum, bu da yapılmıştı.
 
Güzel günlerdi, beni ben yapan günler.
 
Fotoğraf: Şener Yılmaz Aslan (İstanbul LGBT Onur Yürüyüşü, 2012) 

Etiketler:
nefret