16/12/2010 | Yazar: KAOS GL

İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin ilan edilişi nedeniyle kutlamalar yapılıyor. Kutlama Bildiri’nin ilan edilişi için.

İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin ilan edilişi nedeniyle kutlamalar yapılıyor. Kutlama Bildiri’nin ilan edilişi için. Çünkü böyle bir bildiri insanlığın başarısı. Sonraki metinlere bu bildiri ilham verdi. Ama bu kutlama bir haftaya yayılıyor ve bir hafta boyunca dünya meseleleri konuşuluyor ve tartışılıyor. Bir de her bir ülkedeki durum.

Türkiye’de İHD, bildirinin kabul ve ilan edilişini bu yıl 25. kez kutladı. İHD biliyorsunuz 17 Temmuz 1986 tarihinde kurulmuştu.

İHD her yıl bir tema belirliyor. Bu yıl o tema çerçevesinde bir kampanya başlattı. “Özel yetkili mahkemelere hayır!” kampanyası bu. Sloganı da “Özel değil, adil yargılanma hakkı!” Şöyle sıralanıyor talepleri:

“-Özel yetkili ve görevli ağır ceza mahkemeleri kapatılsın.
-CMK’daki katalog suçla suçlanma halinde tutuklama sebebinin varsayılabilmesini içeren 100. maddenin 3. fıkrası kaldırılsın.
-CMK’daki gizli tanıklarla ilgili hükümler kaldırılsın.
-Haberleşme hakkı ve özel hayatın gizliliğini ihlal eden telefon dinleme ve teknik takip uygulamalarına son verilsin.
-Ceza mevzuatındaki düşünce ve ifade özgürlüğünü sınırlayan ve suç sayan tüm maddeler kaldırılsın.
-Adli kolluk uygulaması başlatılsın.
-Temel hak ve özgürlüklerle ilgili uluslararası sözleşmelerin uygulanması zorunlu kılınsın.
-Cezaevlerindeki ağır hasta mahpuslar derhal serbest bırakılsın.”

Özel yetkili mahkemeler sorunu yanında bir de insan hakları savunucularının durumu sorunu var. Hem Türkiye’de hem dünyada tartışılıyor insan hakları savunucularının durumu.

Nedeni şu: İnsan haklarını savunma hakkı diye bir hak var. İnsan hakları savunucusu da, bireysel olarak ya da başkalarıyla birlikte, insan haklarını korumak ve geliştirmek için çalışan kişi demek. Türkiye’deki insan hakları savunucularının başı devletle hep belada oldu. Başından beri böyleydi bu. Bütün otoriter sistemlerde olduğu gibi…

Hak savunucuları, hatırlayalım, 1986’dan itibaren bakın hangi hükümetler döneminde çalışmışlardı?

Özal, Akbulut, Yılmaz, Demirel; Çiller, Erbakan, Ecevit, Gül ve Erdoğan hükümetleri… Hepsinde de işkence gören, öldürülen, gözaltına alınan, tutuklanan hak savunucuları oldu. Hepsinde de İHD şubeleri kapatıldı, baskı altına alındı. Toplamda 22 İHD yönetici ve üyesi öldürüldü. İHD ve İHD’lilere açılan dava sayısı toplamda 1000’ni aştı. Klasörler dolusu tehdit mektupları ve mesajlarını ise saymıyoruz.

Bazı yönetici ve üyeler da baskı ve ceza tehditleri nedeniyle yurtdışında yaşamak zorunda bırakıldılar. En son Adana Şube Başkanı memleketi terk etmek zorunda kaldı. Neymiş efendim, “bir yargısız infaz sonucu öldürülen bir kadın devrimcinin yargısız infaz sonucu öldürülmesini protesto eden basın açıklamasında nasıl yer alırmış bir insan hakları savunucusu?”

-Kardeşim, bir insan hakları savunucusu yargısız infaza yargısız infaz demeyecekse kim diyecek, “bu yargısız infazdır” diye?

İHD Diyarbakır Şube Başkanı Muharrem Erbey tutuklu. Suçu ne? Konuşmak, yazmak ve insan hakları durumunu sergilemek. Roza Erdede, Arslan Özdemir de tutuklu. Siirt Şube Başkanı Vetha Aydın da.

Kamu görevlilerini eleştirmek suç oldu artık. Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Şebnem Korur Fincancı, eleştiri hakkını kullandı diye kişisel şikayetlerle yargılanıyor. Keza Türkiye İnsan Hakları Vakfı Sekreteri Metin Bakkalcı da fikirlerini açıkladığı için yargılanıyorlar.

Gey ve lezbiyen örgütlenmeleri, Kaos GL ve daha pek çok kadın ve çocuk örgütlenmesi baskı altında tutulabiliyor. Tutuklu ve hükümlülerle ilgili olarak kurulmuş dernekler ve o arada TAYAD’lılar ve öğrenci dernekleri baskı altında tutulabiliyor.

Bu yıl Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirisi’ni de hatırlattı. Bu bildiri 9 Aralık 1998 tarihinde kabul ve ilan edilmiştir. Avrupa Birliği de hak savunucularının durumunu gündemine aldı. Kurumsal düzenlemeye gidiliyor. Türkiye’de de bu kurumsal işleyişin etkileri görülecek. Çünkü Türkiye’de insan hakları savunucularıyla ilgili ne kurumsal hukuksal düzenleme var ve ne de istikrarlı uygulama. Diyalog da iletişim de kişisel ve dönemsel özellikler taşıyor. Temel bakış açısı da değişmiyor: Hak savunucuları “muzır” kişiler!



Etiketler: insan hakları
İstihdam