23/10/2013 | Yazar: C

Benim selülitlerim var artık. Bedenimde olmasını istemediğim bir değişim ve yıllardır önümüze konan ‘selülitli kadın bacağı tiksinçtir’ hissiyle başbaşayım.

Arkadaşlığın hep iyi taraflarını konuşuyoruz, ama arkadaşlığı konuşmuyoruz. TDK sözlüğü arkadaş için “1. Birbirlerine karşı sevgi ve anlayış gösteren  kimselerden her biri, yâren. 2. Bir ortamda birlikte bulunanlardan her biri” tanımını kullnamış.
 
Arkadaş kisvesi ile etrafta kendiyle yüzleşmemiş insanlar geziyor. Bu insanlar hayatı cehenneme çeviriyor. Ağzından çıkan cümle, onlarla konuşurken asla ağzından çıktığım gibi kulağa gitmiyor. Onların yüzeylerini kaplamış çeşitli tabakalarda kimyasal değişime uğruyor, sarıp sarmaladıklarının arasında yolunu kaybediyor, gideceği yeri bulamıyor.  Şuursuz biri ile konuşmak deveye hendek atlatmak halini alıyor.
 
Bu şuursuzluk nasıl hasıl oluyor?  Hangi süreçler bizi bu insanlarla saklanbaç oynar hale getiriyor?
 
Bu insanlarla arkadaşlık yaparken aslında tabak gibi bilirsin o işi beceremediğini ya da bilirsin aslında çok konuştuğunu, bilirsin mesela o enstrümanı çalamadığını, o yemeği yapamadığını, o kıyafetin olmadığını, kötü koktuğunu, dişlerinin çürüklüğünden onunla konuşamadığını, çok kilolu olduğundan bedenini sevmeyip insanlara çirkin görünmemek için komiklik yaptığını ya da sekse vurduğunu ve bilirsin ne sıkıcı olduğunu, ne sığ fikirlere sahip olduğunu…
 
Ama ayıp ya söyleyemezsin, onu bu “çirkinlikleri” ile baş başa bırakıp, bu tabak gibi herkesin bildiği şeyi ona söylemeyerek erdemli davrandığını düşünürsün. Ona her baktığında acıyarak içinden geçirdiğim “gerizekalı” kelimesi mi  sevgi ve anlayış temelinin ürünü? Sadece içinden geçirdiğin ve ona belli etmediğin için mi aranızda bir arkadaşlıktan bahsedilebilir? Nasıl olsa o kişi sen değilsin ve sen istediğin zaman onu görmeyerek ondan kurtulabilirsin. Ama bakınca bu insan senin “arkadaşım”diye tanıttığındır. Bayağı zalimiz be!
 
Elbet kimse dört dörtlük değil klişesini çok rahat kullanabilirim. Ama bu insanların derdini anlamak da başka bir arkadaşlık vazifesi ise eğer, kendilerini görmediklerini mi yoksa görmeyi istemediklerini mi de iyi anlamak gerek.
 
Farzedelim kendisini beğenmeyen kilolu bir insandan bahsediyoruz. Kilo vermek istemiyor, ya da kilo veremiyor olabilir. Ama neden kilo vermek zordunda ki? Eğer sağlık sorunu söz konusu değilse neden bir insan sırf estetik kaygılar nedeniyle hayatı kendine ve çevresine dar eder ki? O zaman kendi kilosuyla uğraşmak ve uğraşamadıkça başka bir taraftan patlamak yerine neden insanların beden algıları üzerine düşünmelerini sağlamaz ki? Bu kadar mı kabul etti mahalle baskısını? Peki gerçekten pis bulduğun birisine hala ağzını açıp bir şey demiyorsan sorun biraz senle ilgili değil mi? Onu böyle aciz görerek mi arkadaşlığını devam ettireceksin?
 
Belli ki bu insanların oturup da kendilerine ben ne menem bi insanım diyecek mecalleri yok. Ha diyebilirsin, o buna hazır değilken ben mi kalkıp “afedersin abi ama ağzın o kadar kötü kokuyor ki, dünyanın en süper insanı olsan ne yazar, bu işi halletmeden ben seninle görüşmeyeceğim, hadi bana müsaade…” diyeyim? Belki de öyle.
 
O zaman demeyeceksen, arkadaşının arkasından  sürekli konuşacaksın, sürekli zalimce eleştrip, itin götüne sokup, onu görünce canım cicim diyecek, arkadaşım diye tanıtacaksın ele güne. Sen bilirsin.
 
Valla ben onu bunu bilmem. Şimdi en başta bi oturup bize birisi kendimizle ilgili olumsuz bir yorum yapınca ne yapacağımızı düşünmeliyiz, antreman hesabı. Mesela bana sevgilim senin selülitlerin mi çıktı, dedi. Evet çıktı. Benim selülitlerim var artık. Çok sinir bozucu. Bedenimde olmasını istemediğim bir değişim ve yıllardır önümüze konan “selülitli kadın bacağı tiksinçtir” hissiyle başbaşayım. Acaba sevgilim beni tiksinç mi bulacak? Herkes bana plajda acıyarak“ ay yazııık bacağa bak” mı diyecek? Bacağıma odaklanılmasın diye mememi daha çok mu açacağım ya da kendimi şakalara mı vuracağım? Nedir, beni kaygılandıran nedir? Sevilmemek, istenmemek mi? Hah önce, bir ben yüzleşeyim bi çirkinimle. Sonra bir bakayım duruma: 1. Selülitlerim gitsin istiyorum, o genel estetik algısının kurbanı olmaya hazırım. Selülit kremleri bekleyin beni… 2.  Selülitlerim gitsin istiyorum . Selülitlerimin çıkması bir yeme alışkanlığı problemim olduğunu gösteriyor. Kahveyi azaltmalıyım, spor yapmalıyım.  3. Kadınım, elbette benim yağ ve doku hücrelerim erkeklerinkinden farklı, 35 yaşında selülit olması çok da anormal değil, ayrıca selülitlerime laf edenler açıp kendi götlerine bi baksınlar…
 
Fikirleri açık açık söylemenin bir zararı olamaz. Eğer sesi o şarkıya gitmiyorsa söylemesin, eğer o enstrümanı usuluyle çalmayacaksa ellemesin. Bunlar konuşulur söylenir. Hem dönerse senindir. 

Etiketler: yaşam
nefret