30/03/2010 | Yazar: Ozanser Uğurlu

Dünya, her geçen gün yaşanan zulümlerin dozunun arttığı bir dönemden geçiyor.

Dünya, her geçen gün yaşanan zulümlerin dozunun arttığı bir dönemden geçiyor. Bu nedenledir ki, mazluma yani zalimin zulmü altında ezilene el verenlerin baştacı edilmesi gerektiğine inanıyorum. Bugüne kadar Mazlum-Der’ci arkadaşlara bakış açım böyleydi. Çıkış noktaları hoşuma gidiyordu. En alttakine yardım etmek için elini taşın altına koyan bu insanların, yüreklerindeki sevginin hepimiz adına hareket edişinden mutluydum, umutluydum.

Ancak geçen hafta eşcinsellik konusunda Mazlum-Der’in yaptığı açıklama, her şeyi birdenbire altüst etti. Mazlumun yanında olan, ezilene, zulüm görene el uzatan bu insanların eşcinselleri yerden yere vuran açıklamaları çok üzücüydü. Zulme karşı duruş, zalime başkaldırış, mazluma kol kanat germe meselesi neden birdenbire unutuldu da, ideoloji önplana çıkartıldı?

Mazlum-Der bir sivil toplum örgütü. Evet, “İslamcı”. Çıkış noktası ve insanlara el uzatış biçimi ideolojik altyapı barındırır ama ne fark eder ki? Söz konusu insansa hepimiz aynı değil miyiz? Ben Mazlum-Der’in böyle düşündüğüne inananlardandım. Yapıp ettiklerini yakından takip ettiğim Mazlum-Der’in Türkiye toplumunun sorunlarının çözümünde aracı bir kurum olabileceğini bile düşünüyordum ama yanılmışım. Çünkü insan olmak, bu kadar zormuş işte. İdeolojinin gölgesinden kurtulmak, önyargılardan sıyrılmak ve düşene el uzatmak bu kadar zormuş demek ki!

Eşcinselin halinden anlamak
Ne tarafa kafanızı çevirseniz heteroseksüellerle karşılaştığınız bir dünyada, kendi cinsiyetinize karşı hissettiğiniz romantik ve cinsel ilgiyi dışavurmak ne kadar zor olabilir diye düşündünüz mü hiç? Kendinizi bir eşcinselin yerine koyabilir misiniz? En azından eşcinsellerin neler yaşadıklarını anlamak adına, herkesin gittiği yönün aksine yürüdüğünüz bir yolda başınıza neler gelebileceğini düşünebilir misiniz!

Farklı olmak, farklılığını anlamlandırmak, yaşadığın şeyi herkesin yaptığının karşısında konumlandırmak, kolay değil. Hele hele önyargının, ayrımcılığın gölgesinde içindeki farklılığı dışarı çıkartmak hiç kolay değil. Bu yüzdendir ki, eşcinsel mazlumdur. Eşcinsel, içinde yaşadığı toplumda kaybeden olmaya hep mahkum edilir. O yüzdendir ki kabul görmese bile insanca muamele görmeye hakkı vardır, yaptıkları onaylanmasa bile herkes gibi yaşama hakkına sahiptir ve çoğunluktan farklı olduğu için çoğunluk tarafından korunup kollanması gerekir.

İçinde yaşadıkları otoriter devlet yapısının, kılık kıyafetlerinden, düşüncelerinden dolayı sürekli olarak kendilerine zulüm ettiğini söyleyen Mazlum-Der’ci arkadaşlara soruyorum: Hani düşenin derdinden düşen anlardı? Eşcinsellerin yaşadıkları sorunların sizin yaşadığınız sorunlardan ne farkı var? Onlar da sizin gibi ayrımcılığa uğruyorlar, onlar da sizin gibi önyargıların kurbanı. Ama siz mazluma el uzatmak yerine, düşene bir tekme de ben vurayım dediniz. Bence bu sizin felsefenize hiç uymadı.

Zalim olmak ve ötesi
Demokrat olmak, İslamcı olmak, Kemalist olmak ya da komünist, solcu, sağcı... İnsan her hareketiyle politik bir varlıktır. Ancak insanın insanlığı, politik olmanın ötesindedir. İnsan olmak demek, sadece kendini değil bir başkasını da düşünebilmek demektir ve bunu başarırsanız insan olabilirsiniz. Ancak ideoloji öylesine güçlüymüş ki, en ufak bir sapmada insanı içinden çıktığı kalıba geri sokuyormuş demek ki! Mazlum-Der, eşcinsellik konusundaki açıklamasıyla mazluma el veren konumundan zalim konumuna öylesine sert bir geçiş yaptı ki, ideolojinin nemenem bir şey olduğunu çok iyi özetledi.

Evet, doğru, İslamiyet için eşcinsellik büyük günah ve Mazlum-Der dindar insanların biraraya geldikleri bir çatı. Ancak dindar ya da muhafazakâr olmak, dogmatik olmayı gerektirmez. Sizler aklı başında insanlarsınız, ben eşcinselim diyen insanların çektikleri acıları görmezden gelemeyecek kadar toplumsal zulmün ne olduğunu biliyorsunuz. Kısacası elinizi vicdanınıza koyabilecek “güçte” insanlarsınız.
 
Öyleyse bu zulüm nedir? Zor durumdakine el uzatmak yerine, dogmatik bir tavırla “eşcinsellik hastalıktır, tehlikelidir” diyerek sizden olmayanı neden dışlıyorsunuz? Bu tavrınızın altında yatan dengeler yarın “sizden olmayanlar” zulüm görürken aynı şekilde hareket etmenize yol açarsa ne olacak? Düşenin elinden tutmadan önce kim olduğuna mı bakacaksınız? Düşene el verirken, insanın acısını dindirmek için zulme dur derken, seçici mi davranmayı planlıyorsunuz?

Canavara karşı omuz omuza
Giyim kuşam tarzından, düşüncelerinden, inançlarından, tutumlarından dolayı insanların kolaylıkla önyargılara maruz kaldığı bir dünyada yaşıyoruz. Kaynakların kullanımı konusunda eşitsizliğin dizboyu olduğu bir dünyada yoksulluğun, açlığın kol gezdiği bir dünyada yaşıyoruz. Başkalarının mutsuzluğundan mutlu olma bencilliğinin geçer akçe haline geldiği bir düzenin kurbanlarıyız hepimiz. Peki bunca kötülük neyle aşılacak? Bunca sevgisizliğin üstesinden nasıl geleceğiz?

Elbette zulme karşı direnerek. Ve tek dişi kalmış “medeniyet” canavarı karşısında insanlar olarak, insanlık adına oluşturmaya çalıştığımız direniş duvarını omuz omuza vererek güçlendireceğiz. Mazlum-Der’in gösterdiği son tavır neden bugüne kadar zalimlerin kolaylıkla kazandığına çok güzel bir örnek. En alttaki ezilmesin diye verilen savaşta yeri geldiğinde herkes kendi ideolojisinin peşinden koşmaya başlayınca, doğal olarak omuz omuza gelerek oluşturduğumuz duvar duvarlığını kaybediyor ve yine kazanan zalimler oluyor.

Keşke diyorum Mazlum-Der yapmasaydı bu açıklamayı. Biliyorum zor ama keşke gidip Kaos GL’yi ziyaret etselerdi. Zalimlere karşı omuz omuza olduğumuzu cümle âleme gösterselerdi de, gücümüze güç katsaydık. İnsan olma yolculuğunda katettiğimiz mesafenin ne kadar büyük olduğunu gösterseydik herkese. Ben inanıyorum ki, bir gün bu da olacak. Çünkü biliyorum ki, Mazlum-Der o açıklamayı yaparken hiçbirinin yüzünde çok da emin bir ifade yoktu. Belki ideolojik olarak o açıklamayı yapmak zorunda hissettiler kendilerini ama biliyorum ki yüreklerindeki insan sevgisi, eşcinsellere ellerini uzatmalarına engel olmayacaktır.

OZANSER UĞURLU: Psikolog Dr., Mutluluk Enstitüsü


Etiketler: insan hakları
nefret