13/08/2013 | Yazar: Sanaç Yortu

Toplumun çığlık seslerine, kaçmış, dantelli çoraplarından enstrüman teli yaparak, şarkı oluşturuyorlar.

Birbirinden bağımsız beden ve ruhlar, kelimelerin altında yatan ganimetlerin topluluğu…
Cümlelerin korkunç dünyasından gelen, parçalara ayrılmış acılar. Bedenlerinin altında doğmayı bekleyen başka ruhlar... Acı çekirdeklerin ağızda bıraktığı keskin acı su gibi yavaşça damardan kanlarına işliyor. Ölüme biraz daha yaklaşıyorlar. Öteki erkeklerin cennetinden gelecek kadınlar, ayağında topuklu ayakkabılarıyla tüm nispetleriyle dans ediyorlar.
 
Toplumun, bedenlerine batırdıkları iğnelere karşılık danslarını sergiliyorlar.
Toplumun, nefeslerini kesecek cümlelerinde, dünyanın altında doğmayı bekleyen başka bir dünyada hayat arıyorlar.
Toplumun çığlık seslerine, kaçmış, dantelli çoraplarından enstrüman teli yaparak, şarkı oluşturuyorlar.
 
Zeus’un düşünde, yeryüzüne saçılan tohumlarından yaratılan; Agdistis’in, tanrılar tarafından erkekliğini kaybettiği yerde oluşan badem ağacının altında gelecekleri için düş kuruyorlar. 
 
Soluk yüzlerinin altında çiçek ülkelerini andıran kırışıklıklar, hayatlarının istilasından güneşe dokunmak istiyorlar. Gökkuşağına dokunmak…
 
Gülümseyişleri fütürist tablolarını andırıyor, sade küçük gülümseyişler.
 
Kendilerini anlatacak uygun cümlelerini seçiyorlar, yeryüzü karanlığa teslim olduğunda ruhlarına kavuşuyorlar.
 
Hayat, aynaların karşısında sönük ışığın altında ağlayışların sesleriydi.
Hayat, yaratılışların kanunsuzluğundan gelen kaçık bir kâşifti.
Hayat biraz da ruj süren erkeklerdi…
 
Her biri ruh devrimlerinin sahipleriydi…
 
Resim: Patricia March, 2011. 

Etiketler:
İstihdam