30/10/2013 | Yazar: Melike Çakal

Nasılsa CV denen kâğıt parçasıyla başvurulan işyerlerinde azınlıklara bol bol saldırabilme imkânımız olacak diye düşünüyorlar, bizim küçük kapitalistler.

Önceki yazılarımdan da anlaşılacağı üzere dünya üzerinde eşcinsellere kafayı takmış iki insan grubu var, canlarım.
 
Birinci yer: Vatikan’daki dini kitle
İkinci yer: Türkiye’de yaşayan ünlü tayfası
 
Varsa yoksa nefret aşılıyorlar, işleri bu çünkü. İyilik, güzellik ve samimiyet gibi duygulardan kendilerini soyutlamışlar. Onlara göre Melike ve hak arayışında olan diğer ötekiler, dürüst olmakla hata yapıyorlar.
 
Ve diyorlar ki: ikiyüzlü ve sahtekar olursan bu hayatta kariyer yaparsın, iyi yerlere gelirsin. Nasılsa CV denen kâğıt parçasıyla başvurulan işyerlerinde azınlıklara bol bol saldırabilme imkânımız olacak diye düşünüyorlar, bizim küçük kapitalistler.
 
Yeni Papa bile artık şu eşcinsellerle uğraşmayın, YETER! dedi. Ee, Latin Amerika farkı işte. Beyaz adamın ikinci sınıf varlıklar olarak gördüğü Avrupalı olmayan insanlar, artık dişlerini göstermeye başladı.
 
“Ay susturun şu marjinal kadını! Çocuklarımıza kötü örnek oluyor…” diye polemiğe girmeye çalışıyor hemen benimle birisi.
 
Kim bu acaba? İnternetteki arama motoruna ismini yazıyorum:
 
Çoğunlukla zengin işadamlarına âşık olmayı başaran ünlümüzdür. Beyni ise sanattan çok eşcinsel düşmanlığı üzerine çalışmaktadır. Bir röportajında “Çocuğum benim her şeyim, hele yanına bir eşcinsel yaklaşmaya görsün…Yıkarım ortalığı” demiştir.
 
Homofobinin bünyede maksimum düzeyde görüldüğü bir vaka ile karşı karşıyayız. İşin en kötüsü, hayatında ne bir gey ne de bir lezbiyenle sohbet etmemiş insanların böylesine akıl dışı konuşmalar yapıyor olması.
 
Ama ben bunu HOŞ GÖREMEM!
 
Mardin’de yaşayan bir eşcinsel neler yaşıyor haberin var mı senin? Nerden bilecek ki bizim Sosyetik Hanımefendi Hazretleri. Emrinde uşakları, deniz manzaralı konağında oturmuş eşcinsellere öfke kusmakta şu an kendileri. Keşke yakışıklı erkekler gey olmasa da benle beraber olsalar diye de düşünmeden edemiyor hani... Sanki Türkiye’deki tüm yakışıklı erkekler, onunla seks yapmaya hazır bekliyorlar !
 
Bir de "Melike denen kadın gizli - saklı domuz eti yiyor, yakında çıkar kokusu" demiş Sosyetik.
 
Sırrımı da öğrenmiş kendisi, domuz eti yiye yiye marjinal hale gelmişim. Eğer bu kötü alışkanlığım olmasaydı erkeklerin üstünlüğünü kabul edecektim ve eşcinsellere uyuz olacaktım.
 
Her şeyin suçlusu: domuz eti!
 
Nefsime hâkim olsaydım ve domuz eti yemeseydim, şu an son model cep telefonumla herkese hava atıyor olacaktım. Evimin kadını, çocuklarımın ise anasıydım. Hem de en kutsalından!
 
Ama olmadı, domuz eti bütün dengeleri alt - üst etti. Ve artık çok geç, kimse beni kurtaramaz...
 
Elveda sosyete! 

Etiketler:
nefret