21/12/2015 | Yazar: Murat Sayan

‘HIV testinin yapılması da sonucunun verilmesi de farklı bir protokol gerektirir. Siz istemeden size bu testi yapamazlar, sonucu postayla gönderemezler, 3. kişilerle paylaşamazlar, kişinin iş yerine bildiremezler…’

“HIV testinin yapılması da sonucunun verilmesi de farklı bir protokol gerektirir. Siz istemeden size bu testi yapamazlar, sonucu postayla gönderemezler, 3. kişilerle paylaşamazlar, kişinin iş yerine bildiremezler…”

Geç tanımlanmış ya da henüz tanımlanmamış HIV olguları büyük bir sorundur. Öte yandan, yeni HIV tanısı alan kişilerin CD4 sayı ortalaması ülkemizde 350 civarındadır ve bu geç tanı alındığını göstermektedir. Durum Avrupa’da daha da vahim. Avrupa’da tanımlanan HIV olgularının %50’sinde CD4 hücre sayısı 350’nin de altında olduğu anlaşılıyor.

Türkiye’de tıbbi bir operasyon geçirilirken, askerliğe giderken, evlenirken vb. evrelerde anti-HIV ELISA testi yapılıyor (Bu durum ayrı bir tartışma konusu olurdu sanırım. Çünkü kişinin rızası alınmadan test yapmak etik ihlale girebilir…). Ancak bizde HIV tanısı alanların, nüfusumuza oranına bakıldığında düşük sıklıkta olduğu için uygulanan testlerin maliyet ve etkinliği düşük kalıyor. Toplumda yaygın bir şekilde anti-HIV ELISA yaparak kendinde HIV olduğunu bilmeyenleri belirleme işi; eğer o toplumda HIV, %0.1’den büyükse uygulanan maliyet etkin olabilir.

Sanırım bize kimi güçlü HIV göstergeleri lazım. Herkese test yapmaktan daha etkin olabilir bu yaklaşım. Nasıl mı? Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC) böyle bir rehber hazırlamış. Demiş ki: "ben bazı durumlarda HIV’i daha çok olası düşünüyorum ve bu durumlar şu, şu, şudur… Böylece doğru kişilerde HIV arayacağım."

ECDC rehberi uygulandığında sizce ne bulmuş olabilirler?

Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar (CYBE), Tüberküloz, Anal veya Servikal Kanser, Herpes Zoster, Hepatit B ve C, Malign Lenfoma, Açıklanamayan Lökositopeni, Trombositopeni, Ozafagus Kandidiyazis ve Seboreik Dermatit ile başvuran 7037 kişide HIV testine odaklanılmış. Sonuç mu? Tam 113 kişiye HIV tanısı konulmuş. Bu yaklaşık analiz edilen kişilerin %1.6’sına denk geliyor. Kısaca bu oran, anti-HIV ELISA testi uygulamanın etkin olduğu eşiğin çok üstünde. Yani rehber doğru bir mantıkla hazırlanmış. Normalde HIV ile yaşayan 113 kişiyi bulmak için daha çok sayıda test uygulama ve maliyetine girmek gerekecekti.

ECDC rehberi aslında basit bir mantık yürütüyor. Kimde HIV riski yüksektir? sorusundan hareket ediyor. Ben bu mantığın; örneğin, kendisinde tanımlanmış -tedavi altında da olabilir - ama bir iş yaşantısına sahip kişilerde rutin sağlık taramalarında ifşa olma derdine de son vereceğini düşünüyorum. Böyle çok sayıda kişi vardır.

Her önümüze gelene test yapmayalım. Bu hovardalık olacaktır. Test kiti satın alıp kullanmak için o kadar paramız da yok zaten…Aslında konu paradan çok bir işi akıllıca yapmak olmalıdır.

Rasyonel hareket ettiğinizde zaten tasarruf edersiniz değil mi?

***

Türkiye’de anti-HIV ELISA testi uygulandığında sonuç kişiye şavalakça (aslında salakça) bir şekilde söylenebilir. Sende AIDS var gibi bir şey ima edilebilir.

Pozitif HIV ELISA sonucu kişiyi nesneleştirir. Canlılığını kaybeder insan…HIV testinin yapılması da sonucunun verilmesi de farklı bir protokol gerektirir. Siz istemeden size bu testi yapamazlar, sonucu postayla gönderemezler, 3. kişilerle paylaşamazlar, kişinin iş yerine bildiremezler…

Verdiğim örnekleri rastgele seçmedim. Meslek hayatımda tanık olduğum uygulamalardan bazıları…

Sizi bilemem ama, bir çivi bende hep empati ve çabalama duygusu yaratır. Başınıza ne gelirse gelsin ceketinizi asmak için duvara bir çivi çakmalısınız.

Boş vermiş olmazsınız…


Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam