20/04/2017 | Yazar: Murat Sayan

HIV ile tanışan biriyle konuştuğumda; ‘HIV hakkında okumalısın’ önerisinde bulunuyorum. Bunu zorunlu buluyorum. Kavrayış, normal bir hayat sürmek için virusu ilaçlarla bastırmak kadar önemlidir.

HIV ile tanışan biriyle konuştuğumda; “HIV hakkında okumalısın” önerisinde bulunuyorum. Bunu zorunlu buluyorum. Kavrayış, normal bir hayat sürmek için virusu ilaçlarla bastırmak kadar önemlidir.

Tipografik insan; okuyan, yazan ve kendisi anlam çıkaran insandır. Ortaçağ’da insanlar, bir hatipten dinliyor ve ona göre anlam çıkarıyordu. Bir okuyucu kitlesi yoktu. Belki dinleyici kitlesinden bahsedilebilir… El yazması kültürünün hakim olduğu Ortaçağ, bu bakımdan hiçbir büyük fikir geliştiremedi. Bu arada “Ortaçağ’ı” bu şekilde yazarak Türk Dil Kurumu’na itiraz ediyorum. Bence anlam oluşturuyorsa, kelime birleşik yazılabilir.

Aynı şeyi düşündünüz değil mi? Şaşkınlık verecek şekilde, dinleyerek kavrama, günümüzde de geçerlidir…

Öte yandan, HIV’de olup bitenlere anlam yüklerken, kimi zorluklarla karşılaşmak mümkündür. Doğruyu yanlıştan, yeniyi eskisinden nasıl ayıklayacağız? Web’de gördüklerimizi nasıl filtre edeceğiz? “Kireçle mi gömüleceğim” sorusuna nasıl yaklaşacağız?

Ve en önemlisi; şunu ye, bun iç, onu sür ile “HIV’i temizliyorum” diyen bilim dışı aktörleri nasıl bertaraf edeceğiz? HIV’in ne menem bir enfeksiyon yaptığını kavramada yaşanacak gecikme, çıkmaz sokağa giriş olabilir.

HIV’le yaşayanlar, daha yüksek bir riskle HIV’le karşılaşacak olanlar HIV’i tüm yönleriyle bilmek ve kavramak sorumluluğundadır.

Fotoğrafta, J.Isaac Newton'un evrenimizi değiştiren eseri: Principia (1686, ilk baskısı). Principia, yolun çatallanması - ayrılması - anlamına da gelmektedir. Newton, bilimin felsefe ile yollarını ayıran kişidir. O ana kadar doğanın akla dayandırılması; büyücülük, sihirbazlık, şarlatanlık, simya ve mucizelerle yapılıyordu (bugün de yapılmıyor mu?).

Ortaçağ’da kitap, bir adet ve el yazması olurdu. Bu nedenle kitap yazmak, yazar olmak -sahnenin önüne çıkmak- akla gelmeyen şeylerdi. Principia’yı kitap haline getiren E. Halley’dir (Evet, evet. Şu, adı kuyruklu yıldıza verilen).

Geçmişte bilim insanları eserlerini yıllarca çekmecelerinde saklayıp, kitaplaştırmadılar. Oysa Gutenberg, tipo baskıyı 1450’lerde kullanmıştı. Her nasılsa, yazar, birey olarak öne çıkmak olacak iş değilmiş o dönemlerde… Newton, sonsuza kadar paradigmamızı değiştirirken, henüz tipografik insanın ortaya çıkmadığını anlıyoruz.

Ya bugün?


Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam