29/10/2016 | Yazar: Murat Sayan

HIV’le yeni enfekte olan birinde, kronik HIV enfeksiyonunun şiddetini belirleyen nedir? Neden her yeni tanı alanda aynı enfeksiyon kapasitesi ortaya çıkmıyor?

HIV’le yeni enfekte olan birinde, kronik HIV enfeksiyonunun şiddetini belirleyen nedir? Neden her yeni tanı alanda aynı enfeksiyon kapasitesi ortaya çıkmıyor?

Bu konuyla ilgili anlaşılır hale getirmek istediğim bir makale var

Makale oldukça yeni, 22 Ağustos 2016 tarihli.

En son söylenecek şeyi baştan söyleyelim: HIV’le bağışıklık sistemi arasında bir tür halat çekme yarışı oynanıyor. Üstelik bu yarış oldukça çekişmeli geçiyor.

HIV, vücuda girdikten sonra bağışıklık sistemi ile arasında bir denge durumu oluşuyor. HIV’in bağışıklık siteminden kaçması ile çoğalmasının durdurulması arasındaki denge bu. Muhtemelen bu denge, herkeste aynı değil.

Kandaki kimi seviyeler bu dengenin sonucunda oluşuyor olmalı. Örneğin; HIV’in kandaki miktarı, CD4+ T hücre kaybının oranı, enfeksiyonun şiddeti ve nasıl seyredeceği… Ancak bir şey yanlış anlaşılmasın; Örneğin yeni tanı almış birinin HIV miktarına bakarak enfeksiyonun nasıl seyredeceği ile ilgili bir kestirimde bulunmak değil burada söz konusu olan.

Makalenin detaylarına girersek eğer; çalışmaya konu olan yeni tanı almış kişiler (heteroseksüel), partneri HIV taşıyanlardan seçilmiş. Burası önemli. Aksi takdirde, yeni bir enfeksiyonda “denge”nin nasıl oluştuğunu anlamak zorlaşabilirdi. Ayrıca, yapılan ileri moleküler analizlerle, HIV’in hangi bölgelerinde ne tür mutasyonlar oluştuğu, buna karşı bağışıklık yanıtın oluşabilirliğini detaylı olarak belirlemek hedefler arasında

HIV - bağışıklık sistemi arasında oluşan bu dengenin daha iyi anlaşılması koruyucu bir aşının geliştirilmesine yardımcı olabilir mi? Makale bu konudaki kavrayışımızı arttırma iddasında.

Ortaya çıkarılan HIV hedefleri, aşı tasarımcıları için eşşiz değerde görünüyor. Bu bize, aşı tasarımcılarının bugüne kadar filin neresini tuttuklarını yeterince bilmediklerini gösterebilir.

Fotoğraf, Moni Sankar tarafından Hindistan - Batı Bengal’de çekilmiş. Çoban bir çocuk, havanın kötüleşmesi üzerine ineğini eve geri götürmek istiyor. Ancak inek aynı fikirde değil.

Doğu, insanın iç dünyasında denge arayışının sayısız tekniğine sahiptir. Çünkü asıl savaş insanın içerisinde geçmektedir. İç dünyamız aynı zamanda iyi bir sığınaktır da…

İç savaş... HIV’le yaşayan birinin kendi içinde sürdürdüğü bir iç savaş... Yazının başlığı pekala bu da olabilirdi.

İspanyol iç savaşına tanıklık eden ünlü yönetmen Luis Bunuel, “Son Nefesim” adlı kitabında şöyle demektedir;

"Her on yılda bir, ölüler dünyasından uyanabilmeyi, bir gazete bayiine kadar yürüyebilmeyi ve bir-iki gazete almayı isterdim. Başka bir şey dilemezdim. Kolumun altında gazetelerim, soluk benzimle, duvarların dibinden usulca geçer, mezarlığa dönerdim. Yeniden uykuya dalmadan önce, dünyadaki felaket haberlerini okur, sonra da, mutlu bir şekilde, güven veren sığınağımda yeniden uykuya dalardım...’’

Yeryüzündeki yazgımızı yaşarken de, gerçek bir sığınağa ihtiyacımız vardır…

Bu içimizdeki denge olabilir.


Etiketler:
İstihdam