10/02/2016 | Yazar: Murat Sayan

Sanırım HIV’in global kontrolü ve yönetiminde yeni bir sorunumuz olacak.

Ele aldığım konu, “Swiss Federal Commission for AIDS-related Issues” tarafından yapılmış bir deklarasyon. Detayları şurada: http://www.smw.ch/content/smw-2016-14246/

İsviçre’den yapılmış bu açıklama (Ocak 2016) HIV ile yaşayan birinin tedavi altında - 6 ay içinde - HIV’in stabil bir şekilde baskılanması (HIV RNA <50 kopya/ml) durumunda bulaştırıcılığına değiniyor. Aslında açıklama elde geniş gruplar üzerinde veri olmamasına rağmen yapılmış ancak buna rağmen HIV’in böyle bir durumda bulaşma riskinin “önemsiz” olduğunu belirtiyor.

Aslında bu konuda bir açıklama heteroseksüel bireyler için yapılmıştı. Özellikle CD4 hücre sayısı 500’ün üzerindeyse. Hatırlayın; WHO ve UNAIDS yayınları(önceki yazılarımda bulabilirsiniz)... Peki alıntı yaptığım komisyonun deklarasyonunda yeni olan durum nedir?

Sanıyorum “bulaşma riski önemsizdir” ifadesi.

Bu ifade aynı zamanda oldukça fazla tepki almışa benziyor. Çünkü İsviçre'de HIV ile yaşayanlar arasında baskılayıcı antiretroviral tedavi oranı 2012 yılından beri % 85 düzeyinde. Bu oran dünya çapında en yüksek oranlardan biri. Acaba komisyon bu orana bakarak mı açıklama yapmıştı?

Diğer yandan, neden elde güvenli veriler olmadan kesinliği yüksek bir açıklama yaptılar?

Böyle bir açıklamanın dünyanın geri kalanını da ilgilendirdiğini bilmiyorlar mıydı?

İsviçre'de, tedavi altındayken, kondomsuz seks ile partnerini korumadığı iddiasıyla çok sayıda kişi haksız mahkumiyet almış durumda. HIV’e maruz kalmak adına açılmış bu davalar İsviçre’de “ tehlikeli hastalıkların yayılması” kanununa dayandırılıyor. Belki de komisyonun bu verisiz ve kesinlik içeren açıklaması, ilgili kanunun sonuçlarını önlemek içindi.

Diğer yandan, eşlerden birinin HIV ile yaşadığı çiftlerde, çocuk sahibi olma isteği ile birlikte kondomsuz seksten korku duyma da söz konusudur. Çünkü doğal döllenmede HIV bulaş riski vardır ve bu risk bebek için büyük olabilir. Aslında sperm yıkama ve ardından rahim içi aşılama bu riski ortadan kaldırıyor. Belki de komisyon bu korkunun üstesinden gelinebileceğini düşündü.

Komisyonun attığı taşı çıkartmaya çalışan çok sayıda hipotez var görüldüğü gibi. Ama söz konusu bir gerçek var ki; HIV konu olunca kesin konuşmak güvenilir veri ister. Ne kadar kentli ve donanımlı olunursa olunsun.

Fotoğraf, 1950 – 2030 arasında dünyadaki kentleşmeyi gösteriyor. 

Hat üzerinde hareket ettiğinizde istediğiniz yıllar içinde hangi kentin ne kadar büyüyeceğini anlıyorsunuz. Kentin üzerini tıkladığınızda nüfus yoğunluğunu da gösteriyor.

Ben 2030’da dünyanın durumunu görmek istedim.

Simulasyon, dünyanın birçok yerinde kentlerin megakent haline geldiğini ve nüfusun aşırı yoğunlaştığını gösteriyor. 

Güney yarımkürede, özellikle Hindistan ve Uzak Doğu’da bu yoğunlaşma korkunç olacağa benziyor.

Sanırım HIV’in global kontrolü ve yönetiminde yeni bir sorunumuz olacak.


Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam